Azerbaycan’dan
Kanada’ya, Pakistan’dan Rusya’ya aralarında siyasetçi ve ünlülerin
de bulunduğu 130 bin kişinin adının geçtiği offshore sistemindeki
32 trilyon doları bulan para üzerinden vergi kaçakçılığıyla ilgili
sızıntılar dünyayı sarsmaya devam ediyor.
İşin perde arkasında "FBI ve ABD var"... İddiaya göre Obama
yönetimi kendisine karşı son seçim kampanyasında rol alan Yahudi
para lobisini tırpanlıyor.
Star gazetesi yazarı
Cemil Ertem ise sızdırılacak belgeler arasında Türkiye’den de
isimlerin olduğunu iddia etti.
Offshore Leaks işinin
ayrıntıları öğrenmek istiyorsanız, bu yazıyı baştan sona okuyun
deriz;
FBI VE ABD OPERASYONU
“Haftanın ‘bomba’ ekonomi haberi sanıyorum
şu offshore leaks. Yani vergi cenneti olarak bilenen yerlerdeki
gizli hesap sahiplerinin Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler
Birliği (ICJ) tarafından açıklanması. ICJ’e
bilgileri Portcullis TrustNet ve Commonwealth Trust Limited
şirketlerinden kimliği belirsiz kişiler(!) sızdırmış. Tabii bu işin
WikiLeaks tarzı açığa çıkması, operasyonun ABD hatta
FBI kaynaklı olduğunu anlatıyor.
TÜRKİYE'DEN DE İSİMLER VAR
Size bu ‘kara’ hesapların tam bu süreçte ortaya çıkmasının
nedenlerini ve çok çarpıcı hikâyesini anlatayım. Ama ondan önce
şunu söyleyeyim ki bu listede Türkiye’den de isimler var. Onların
da yakında ‘açığa’ çıkacağından kimsenin şüphesi olmasın.
İŞİN PERDE ARKASI
Çok geriye gitmeyelim, Obama’nın seçim
kampanyası sırasında Florida, Nevada, Ohio ve Pennsylvania gibi
Yahudi nüfusun yoğun olduğu eyaletlerde Cumhuriyetçi aday Rommey’yi
ısrarla ve umutla destekleyen bir grup vardı; RJC, yani
Cumhuriyetçi Yahudi Koalisyonu. RJC icra direktörü Matt Brooks,
hedeflerinin, daha önce Obama’ya oy vermiş ancak şimdi ekonomi
politikaları ve İsrail’e karşı olan politikalar nedeniyle ‘pişman
olmuş’ Yahudi cemaati olduğunu söylüyordu. Brooks’un öncelikle
Obama’nın ekonomi politikalarına karşı olması ilginçti. Bir önceki
Obama yönetimi ile Netanyahu arasındaki itişme malumdu ama bu
‘itişme’ daha çok Ortadoğu ve Filistin politikaları
üzerindeydi.
SERVET SAHİBİ YAHUDİLER
RJC’nin bu anlamda ekonomi-politikalarına kafayı takması dikkate
değer bir ayrıntı olarak, o günlerde, tarihe geçti. Şimdi 2. Obama
döneminde Türkiye’den özür ile gelen somut değişimde gördüğümüz
gibi, İsrail artık Ortadoğu’da ABD’nin şımarık çocuğu olamayacak.
Ve bundan dolayı Amerikan vatandaşı Yahudiler’in Obama’nın İsrail’e
yönelik politikalarına öncelikle karşı olması lazım. İşte Amerikan
vatandaşı ve servet sahibi Yahudiler’in -çoğunluğun- Obama’nın
ekonomi politikasına -öncelikle- karşı çıkmaları bize, dünya
ekonomisinin bundan sonraki yolculuğu için çok önemli bir ayrımı
anlatıyor.
HERŞEY BU KARARLA BAŞLADI
Neydi bu yol ayrımı? İsterseniz daha geriye
2009 yılına gidelim. Obama yönetimi tereddütsüz olarak, hemen 2009
yılında, ilk ekonomik adımını attı. ABD vatandaşlarının ve
kurumların kaynağı belli olmayan ve vergilendirilmemiş hesaplarının
deklare edilmesi şartı getirildi. Tabii ki bu adım atılır atılmaz
gözler hemen İsviçre’ye çevrildi. Ancak İsviçre tek başına bir şey
ifade etmiyordu.
KRİZİ PATLATAN DA BUYDU
İsviçre bankalarındaki ABD vatandaşlarının
‘gizli’ hesapları nicelik olarak olmasa da, nitelik -yoğunluk-
olarak Yahudi kökenli ABD’lilerde odaklanıyordu. Bu karar ilk
önceleri hem hedge fonları hem de yüklü ama deklare edilmemiş hesap
sahiplerini endişelendirmedi. Sonuçta sırdaş, her şeyden azade-
Euro Bölgesi’nin ve AB’nin dışında- ama Avrupa’nın göbeğinde sırdaş
İsviçre ve ondan da sırdaş İsviçre bankaları vardı. Ancak ilk
endişe, Obama yönetiminin bu işi sıkı bir FBI operasyonuna
dönüştürmesiyle başladı. Bu da çabuk atlatıldı.
EN BÜYÜK SIRDAŞ BANKA FBI İLE ANLAŞINCA
FBI işin içinde de olsa, İsviçre açık
etmezdi. Ama hiç de öyle olmadı. İsviçre’nin en büyük ‘sırdaş’
bankası UBS, FBI ile anlaştı. Panik başlamıştı. Özellikle Hedge
Fonlar için iki seçenek vardı; ya kontratları ve bilgileri FBI’ya
teslim edecekler ya da ciddi bir soruşturmaya uğrayacaklardı. Satış
dalgası başladı, hızlı bir nakite dönüş yaşanıyordu. Bu aslında
2009 sonunda krizin derinleşmesine yol açan çok hızlı bir
çözülmeydi. Öte yandan, UBS başta olmak üzere, İsviçre bankaları
ilk önce müşterilerine bir mektup yollayarak hesap dökümlerini
yasal olarak FBI’ya vereceğini de söyledi. Hatırlarsanız
Türkiye’de, aynı süreçte, varlık barışını devreye soktu. Ama
Türkiye’ye gelmeden önce şunu söyleyelim; kriz sonrasının önemli
gelişmelerinden birisi, vergilendirilmeyen servetlerin kaynağındaki
ülkede vergilendirilmesini sağlayan düzenlemelerin başlaması
olacak.
SİYASETÇİLER DE
VAR
İşte şimdi ICJ eliyle açıklanan hesaplarla
işin ikinci aşamasına geldik. Bu hesaplarda birçok devletin
bürokratı ve siyasetçisi var. Bugün okuduğunuz devlet adamları ve
siyasetçiler işin yüzde biri bile değil.
Şimdi bu büyük servetler yıllardır rahatça
uyudukları yataklarından kalkıyorlar. Yine ABD merkezli büyük
fonlarda toplanıyor ve gidecek yer arıyorlar. Ancak bu mekanizma
yalnız İsrail kökenli ya da daha geniş bir tanımlamayla Yahudi
sermayesiyle sınırlı değil. Zaten bu meseleye yalnız bu pencereden
bakmak giderek anti-semitizme varan ırkçı komplo teorilerine de
ışık tutar.
KARANLIK SERVETLER
Bu karanlık nehirde çok farklı bir mekanizma işliyor. ABD’nin
karşılıksız dolarları, petrol dolarları, uyuşturucu, silah
kaçakçılığı, silah alımlarından, petrol ve doğalgaz alımlarından,
ihalelerden alınan rüşvetler ve bütün bunların biriktirdiği muazzam
servetler gidecek yer bulamayınca bu offshore hesaplarda
toplanıyordu.