Zamanın sansürlediği yazı
Abone olZaman Gazetesi, yazarı Alev Alatlı'nın türban yazısını "okurumuz hazır değil" diyerek sansürledi. İşte o yazı;
Zaman gazetesi, yazar Alev Alatlı'nın "türban" konusunu işleyen
"İçerden mırıldanmalar" başlıklı yazısını yayımlamadı.
Alatlı, 15 Şubat'taki yazısının sansürlenmesini "Türban konusu
'yumuşak karın' olduğu için yazımın yayınlanmadığını düşünüyorum"
sözleri ile yorumları.
Alatlı gelişmeyi şöyle özetledi: "Sayfa editörü 'bizim okurumuz
buna hazır değildir' gibi bir gerekçe gösterdi" dedi.
Alatlı'nın dertleşmek için kendi okur grubuyla paylaştığı ve
Zaman gazetesinin yayımlamadığı yazısı özetle şöyle:
İçerden mırıldanmalar
Gözlemlediğim odur ki, korkutan tülbent değil, türban. Niye, çünkü,
derin belleğimizdeki hayırhah kadının uzantısı tülbent. Döner yara
sarar, döner kırık kol bağlar, döner sancılı başı sıkar... hastanın
terini siler, yavukluya armağan olur, hasreti iyileştirir. Nurani
yüzleri çevrelerken anılır...
Türban öyle değil. Çünkü, türban, İslâmi tesettüre ilişkin en katı
(dilerseniz, en erkeksi) yorumun benimsendiğinin ilânı
hüviyetindedir; ve dolayısıyla, kadına ilişkin tüm diğer yorum ve
kuralların da kabullenildiğini ima eder. Bunların arasında kötülük,
fitne ve uğursuzluk kaynağı olmamızdan başka, dinen ve aklen dûn
(eksik) yaratıldığımız, namazı bozan köpekler ve eşeklerle bir
tutulduğumuz şeklinde...haysiyetimizi rencide eden yorumlar vardır.
Türban, bu yorumların zımnen kabulü olarak görüldüğü için
korkutur.
(...) "Ağlarsa ana ağlar gerisi yalan ağlar" olgusu, kadın
unsurunun beşere sunduğu eşsiz sığınağı minnetle ulularken; kadının
kendisi yeryüzünde gözlenen tüm karışıklıkların (fitnenin)
müsebbibi olarak takdim edilir, dünya kurulalı beri.
Hint'in kutsal metinlerinde, "doğuştan düşüncesiz ve hilekârdır"
kadın... Buda, öğretisini sulandıracakları için kadınların rahibe
olmalarına karşıdır. Ortodoks Yahudi erkeklerinin sabah dualarından
biri, "Beni bir kadın olarak yaratmayan Kâinatın Yaratıcısı
Efendimize hamdolsun."... Hıristiyan geleneğinin başat bileşeni,
kadının kötülük, ayartma ve günahla özdeşleştirilmesidir... Hayrın
ve şerrin, cinslerdeki karşılıkları erkek ve kadın olarak
belirlenirken, yeryüzüne kötülük bulaştırdıkları gerekçesiyle
kadınlardan topluca tövbe edip, günahlarını affettirmeleri talep
edilir...
İslam'da, "Ümmetim için kadın fitnesinden daha büyük bir fitne
kaldığını bilmiyorum" mealindeki cümlenin Hazreti Muhammed'e ait
olduğu bildirilir. "Allahım bizi kadınların şerrinden, fitnesinden
ve onlarla imtihan olup kaybetmekten koru" mealindeki duanın(3)
varlığı, semavi dinlerin ortak tutumlarının yansıması olarak
belirir...
Yeni kadın" erkeğin bir refleksinden ibaret olmayı kabullenmeyen,
yardımcı oyuncu rolünü reddeden, kendisine ait bir içdünyasına
sahip, coşkulu, bağımsız, özgüven sahibi, yaşamını bir başına
sürdürmeyi göze alabilen kadındır. Yeni kadın, erkeğin ne gönlüne
ne de aklına hitap eder. Erkek cinsinin en duyarlı zümresi iken
şairler, yeni kadını ne görürler, ne duyarlar, ne anlarlar, ne de
ayırt ederler...
Edebiyat, ihanete uğramış, terk edilmiş, acı çeken kadınlar,
intikamcı zevceler, büyüleyici aşifteler ya da iradesiz, renksiz,
sade, şirin kızlar üretmeyi sürdürür...Yaşı ne olursa olsun,
erkeğin kanatlarının altında olmayan kadın, ana muamelesi görür.
Özetle, kadının ne olup olmadığı erkekler tarafından kadınlar
üzerinden tartışılan bir süreç olmaya devam eder; günümüzde türban
meselesinde gördüğümüz gibi...
Yeni kadının tecrübesi, yeryüzündeki yaşamın somutta ispatlanan
aşkla ayakta kaldığı şeklindedir, yasalarla değil... Gerektiğinde
baş örten, gerektiğinde yara saran tülbent, kadınlara mahsus
bilginin kadim nakil aracı olarak görülür. Bu bağlamda, türban,
kadınlık bilgisinin bastırılması, diğer bir deyişle, kadının kadına
ihanetinin dışavurumu olarak algılanabildiği için korkutur.
(...)
Bana sorarsanız, türban sorunu işbu "kadının kadına ihaneti" olarak
ifade ettiğim açmazda düğümlenmektedir. Bir kısmımız türbanı egemen
erkeklerle kadınlar aleyhine yapılan bir ittifak olarak
değerlendirirken, diğer bir kısmımız yasakçılarla birlikte hareket
etmek suretiyle kendilerine tekâmül yollarını kapayan
hemcinslerinin ihaneti olarak görebilmektedirler. Her halûkârda,
konu üzerinde tartışacak, uzlaşma zemini arayacak, meseleyi çözüme
ulaştırmaya çalışacak olan kadınlardır; kadınlar üzerinden ahkâm
kesen muhalif ya da muvafık erkekler değil.