Zaman yazarı medya için demokrasi paketi istedi
Abone olSon zamanlarda iktidar ve medya ilişkileri konulu eleştirileriyle gündemde olan Zaman yazarı Şahin Alpay Medya için demokrasi paketi istedi.
GAZETECİLER.COM
İktidar ve medya eleştirileriyle dikkat çeken Zaman yazarı
Şahin Alpay bugünkü yazısında eleştirilerine
Alpay, medya patronlarının hükümet ile olan ilişkisini eleştirerek,
“AKP’nin tek parti iktidarı altında, hükümetin medya üzerindeki
baskısının önceki döneme nazaran çok daha arttığı muhakkak” dedi.
Alpay, “medyanın devletten, hükümetten ve patronlardan bağımsız
olarak, gazeteciler tarafından yönetilmesi şart” olduğunu
söyleyerek, “Editoryal bağımsızlığı güven altına almak için bir
‘demokrasi paketi’ne ihtiyacımız büyük” ifadelerini kullandı. Alpay
yazısında isim vermeden Başbakan'ın Başdanışman'ı Yalçın
Akdoğan'ı eleştirmeye de devam etti.
Şahin Alpay’ın “Medya için demokrasi paketi” başlığı ile
yayımlanan yazısı şöyle:
Medya için demokrasi paketi
Türkiye’de hükümete karşı muhalefet yapılamadığı iddiasının
inandırıcı bir tarafı yok. Meclis’te, hem de sert muhalefet yapan
en az üç siyasi parti var.
Bunların iktidar alternatifi olarak inandırıcılıklarının
bulunmayışı, Türkiye’de muhalefetin esas sorunu. Medyaya hükümete
karşı muhalefetin susturulduğu iddiası ise kısmen geçerli. Baştan
aşağı sert muhalefet yapan basının tirajı tırmanırken, birinci
sayfada hükümete yakın görünen gazetelerin köşelerinde de hayli
eleştirel görüş mevcut. İnternet gazeteleri üzerinden muhalefet
giderek yaygınlaşmakta.
Türkiye medyasında esas sorun hükümetin, bir yandan devletin
elindeki (TRT, Anadolu Ajansı, TMSF medyası), öte yandan kendisine
göbek (çıkar) bağıyla bağlı büyük patronların denetimindeki medyada
muhalif sesleri susturması. Denecek ki, bu durum AKP iktidarı
öncesinde de geçerliydi. Doğru, ama koalisyon hükümetleri döneminde
en azından farklı partilere göbek bağıyla bağlı patronların
rekabeti nefes aldırıyordu. AKP’nin tek parti iktidarı altında,
hükümetin (hele “ustalık” döneminde) medya üzerindeki baskısının
önceki döneme nazaran çok daha arttığı muhakkak. Öyle ki eskiden
patronlar genel yayın müdürleri aracılığıyla yönetirdi; şimdilerde
yöneticiliği doğrudan üstlendikleri görülüyor. Patronların elindeki
medyadan kaç gazetecinin kovulduğu, kaçının istifa etmek zorunda
bırakıldığı hesabı şaşmış durumda.
Milletvekili olup bir gazetede gerçek ismiyle, başka bir gazetede
takma isimle köşe yazan (yani basın meslek ilkelerini iki kez ihlal
ederek “zamanın gereklerine” tam uyum sağlayan) bir hükümet
sözcüsüne göre, gazetecilerin kovulmalarının hükümet
müdahaleleriyle ilgisi yok, patronların kendi tasarrufu. Medya
patronları “kendi kabullerine göre” (“hükümete yaranmak için” diye
okuyun) “kendi medyasına çekidüzen vermek istiyor”; bu bağlamda
kimi yazarlara “miadını doldurduğu” için (“sert eleştirdiği için”
diye okuyun), kimi yöneticilere de “zamanın gereklerine uyum”
sağlayamadıkları için (“hükümete şakşakçılık yapmadıkları için”
diye okuyun) yol veriyormuş. Bu nedenle, patronlara da “haksızlık
yapmamak” gerekiyormuş. (Bkz: Akşam, 02.08.2013)
Okurlarım demokrasinin doğru düzgün işleyebilmesi için bağımsız
medyanın önemi üzerine belki yüzlerce yazı yazmış olduğumu
bilirler. Yine de görülen lüzum üzerine tekrarlamak ihtiyacını
hissediyorum: Medyanın demokratik görevlerini yerine getirebilmesi
için, basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kalkması
gerekir, ama bu yeterli değil. “Editoryal bağımsızlık”, yani
medyanın devletten, hükümetten ve patronlardan bağımsız olarak,
gazeteciler tarafından yönetilmesi şart. Editoryal bağımsızlığı
güven altına almak için bir “demokrasi paketi”ne ihtiyacımız
büyük.
Bu pakette yer alması gereken, tecrübeler ışığında şiddetle ihtiyaç
duyduğumuz reformların başlıcalarını şöyle sıralıyorum: 1) Medyada
pay sahibi tüm patronlara kamu ihalelerine girme yasağı
getirilmelidir. 2) Çoğulculuğu güven altına almak için medyada
çapraz-mülkiyet yasağı konmalıdır, yani medya patronlarının hem
gazete hem de radyo-televizyon sahibi olmaları önlenmelidir. 3)
Patronların medyadan büyük ölçüde tasfiye ettiği sendikaların
güçlenmesi için gerekli yasal önlemler alınmalıdır. 4) TRT,
hükümetlerin borazanı olmaktan kurtarılmalı, BBC modelinde yeniden
örgütlenmelidir. Bu bağlamda beni en çok şaşırtan, sert muhalefet
yapmakla meşhur siyasi partilerimizin hiçbirinin medya için bir
“demokrasi paketi” önermeyi akıllarının ucundan bile
geçirmemeleri.