Yüzlerce ailenin geçimi bu taşa bağlı
Abone olErzurum’da süs eşyası denince akla gelen ilk isim olan, ünü yurt içi ve dışına yayılan Oltu Taşı, iki asırdır parlamaya devam ediyor.
Palandöken Dağı’ndan getirilen tebeşir taşının tozu ile
cila verilerek parlatılan kolye, küpe, yüzük, tespih, ağızlık,
gerdanlık ve çeşitli süs eşyası olarak satışı yapılan ‘Siyah
kehribar’ Oltu Taşı, ilçe turizmini canlı tutarken yüzlerce ailenin
de geçimini sağlıyor.
Oltu’nun Sülünkaya, Güllüce, Dutlu, Güzelsu, Alatarla ile Olur’un Ormanağzı ve Taşlıköy köylerinde çıkarılan ve asıl adı ‘siyah kehribar’ olan Oltu Taşı’nın bilinen geçmişi iki yüz yıla yaklaşıyor. 1918’li yıllara kadar yaklaşık 40 esnaf tarafından işlenen Oltu Taşı madeninin çıktığı bazı köylerdeki ocak kalıntılarıyla yaşlı ustaların "Ben babamdan, babam dedemden, o da babasından öğrenmiş" şeklindeki canlı şahitlerinden bu sonuca ulaşılmaktadır. Maden Tetkik Enstitüsü’nün 1955’de yaptığı tahlil sonucu ardıç ağacı kömüründen meydana geldiği anlaşılan Oltu Taşı, hammadde olarak yer altında 1-7 santimetre damarlar halinde bulunan topraktan çıkarılıyor. Bazen diz üstü sürünerek 200 metre uzunluğundaki ocaktan çıkarılan Oltu Taşı’nın kıymeti, maden cevherinin az olması ve çıkarılmasındaki zorluk nedeniyle daha da artırmaktadır. Sürtünme ile elektriklenerek hafif maddeleri çekme özelliğine sahip olan Oltu Taşı, 3213 sayılı Maden Kanunu'nda kıymetli taşlar arasında olduğu tescillenmiştir.
ÇIKARIMINDAN SATIŞINA KADAR 5 FARKLI EL DEĞİŞTİRİYOR
Oltu Taşı'nı toprak altından bin bir güçlükle çıkaranlar, genellikle işlemesini yapmaz, işleyenlere hammadde olarak kilo işi satarlar. Taşı çıkartanlar, hammaddeyi işleyene pazarlayanlar, işleyerek mamul hale getirenler, işçiden alarak dükkanlara satanlar hep ayrı kişilerdir. Yani Oltu taşı tüketiciye ulaşana kadar 4-5 el değişmektedir. Satın alınan taşlar, yapılacak mamulün, tip ve cinsine göre uygun bir şekilde küçük bir keserle kütük üzerinde kırılarak içindeki yabancı maddeler, çatlaklar temizlenir. Bu aşamada taş çok fire verir. Öyle ki bir kilo hammadde Oltu Taşı'ndan ortalama yedi tespih çıkar. Keserle kırılan taşlar, bu kez bıçakla etrafı yontularak lobut haline getirildikten sonra tornaya takılan bir biz aleti ile teker teker delinir. Delinen taşlar çark denilen tornadaki mile takılır. Usta, bir eli ile çarkı çevirirken, diğer elindeki keski ile milde dönen taşı tornaya çeker. Milden çıkarmadan önce, çırtı ağacının kömürünün tozu ve Palandöken Dağı’ndan getirilen tebeşir taşının tozu ile cila verilerek parlatılır. Ağızlık, gerdanlık, kolye, küpe ve buna benzer süs ve ziynet eşyaları da elde tek tek ve özenle işlenir. Bu eşyalarında yapımı için kendilerine has değişik aletleri vardır.
EN ÇOK TANINAN ÜRÜN TESPİH
Erkek ve kadınların günlük yaşamda sıkça kullandığı tespih,
kolye, gerdanlık, yüzük kaşı, sigara ağızlığı, pipo, kol düğmesi,
küpe, rozet, kravat iğnesi, yaka iğnesinin yanı sıra çok nadir de
olsa fincan takımı olarak satışı yapılan Oltu Taşı ürünleri
içerisinde en çok tanınanı şüphesiz tespihtir. Oltu Taşı
tespihlerinin ünü yurt dışına da ulaşmıştır. Oltu Taşı tespihi elde
çekildikçe parlayıp güzelleştiği gibi insan, buna karşı bağışıklık
kazanıyor. 33'lük olanına ‘tek sayı’, 99'lük olanına ‘üç sayı’
denilmektedir.
Kullanımı bu kadar yaygın olan Oltu Taşı’nın maalesef taklitleri de
yapılmaktadır. Oltu Taşı ürünleri taklitlerinden ayırt etmek için
şu yöntemlere başvurulabilir:
Oltu Taşı’nı elinize alıp nefesinizle buharlaştırdığınızda buharı
çeker ve üzeri nemlenir. Oltu Taşı tespihlerinin kendine has
ağırlığı ve tok sesi vardır (Cam tespihler çok ağır, plastikler çok
hafif olurlar). Sürtünme ile elektriklendiği için küçük kağıt
parçacıklarını kendine çeker. Bıçakla hafifçe kazındığında
kahverengi toz çıkarır.
Kullandıkça parlar.