Yolsuzluğun kitabı yayınlandı
Abone olTürkiye'nin değişmez gündem maddesi olan yolsuzluk, "Rüşvetten Özelleştirmeye, Yolsuzluğun 100 Yıllık Tarihi" adlı kitapla ilk kez kayıt altına alındı.
Kitapta, "Miri malı deniz, yemeyen domuz" anlayışından "Selam
verdim, rüşvet değildir deyu almadılar" diyen Fuzuli'ye,
"Çalıyorlar birader, çalıyorlar," diyen Adnan Menderes'ten "Benim
memurum işini bilir," diyen Turgut Özal'a, "Verdimse ben verdim, ne
olacak yani?" diyen Süleyman Demirel'den "ABD'deki mülklerimi
kanıtlasınlar, hepsini şehit ailelerine bağışlayacağım," diyen
Tansu Çiller'e, bir ülkenin 'en tepeden' soyuluşunun hazin öyküsü
anlatılıyor. Araştırmacı gazeteci Şafak Altun kitabında,
yolsuzluğun sistemin bir sonucu olduğu iddiasıyla yola çıkıyor.
Altun, Osmanlı'dan cumhuriyete miras kalan ekonomik sistemin,
yolsuzluklara nasıl zemin hazırladığını bilgi ve belgeleriyle
ortaya koyuyor. 15 bölümden oluşan kitabın her bölümünde, ilgili
dönemin iktisadi politikasını özetleyen bir "yol" tanımlaması
yapılıyor ve ardından, "yoldan çıkanlar" adı altında o dönem
yaşanan yolsuzluk olaylarına yer veriliyor. Kitapta özellikle,
Osmanlı'nın son yıllarıyla, Milli Mücadele ve Tek parti dönemlerine
ilişkin ilginç yolsuzluk olayları yer alıyor. Altun'a göre, son
otuz yılın en önemli siyasetçisi Süleyman Demirel'in "Aile
fotoğrafı"nda olduğu gibi, her döneme damgasını vuran bir fotoğraf
çekmek mümkün. İttihat ve Terakki döneminin fotoğrafında öne çıkan
İsmail Hakkı Paşa ve Kara Kemal, bir yandan Parti için, bir yandan
da yakınlarının ve kendilerinin şahsi çıkarları için çalışmayı
ihmal etmiyor. Milli Mücadele döneminin fotoğrafında ise,
"Aferistler" adı altında vatanın kurtuluşu için en önde mücadeleler
yer alıyor. Kurtuluş Savaşı'nın ardından, pastadan pay almayı
kendilerine hak gören bu grubun arasında Atatürk'ün silah
arkadaşlarının da bulunması dikkat çekiyor. İkinci Dünya
Savaşı'ndan sonra yolsuzluk olayları daha karmaşık ve sistemli bir
hale geliyor. 60'lı yıllardan günümüze kadar geçen dönemde "Hayali
ihracat", "batırılan bankalar" ve "kamu bankalarından kullandırılan
krediler" öne çıkıyor. Bu dönemin bir diğer özelliği de, bütçeleri
büyüyen belediyelerin ve özelleştirme uygulamalarının da yolsuzluk
olaylarıyla gündeme gelmeye başlaması. Altun kitabını bir soruyla
tamamlıyor: "Günümüzde yaratılan toplumsal ve ahlaki değerlerin
parasal ifadelerle anlamlı hale getirildiği bir Türkiye'de, acaba
umutlar nasıl yeşerecek ve buna nasıl bir sistem yanıt
verecek?"