Her şey bir yol hikayesiyle başlar
aslında...
Uzun bir yolculuğun uslanmaz yolcularıyız hepimiz.
Zamanın önemi yok, yılların, saatlerin...
Yola çıktıysan bir kere kocaman hikayedir yaşanan, başrolünde hep
senin olduğun.
Yoldur insanı ehlileştiren, yoldur tüm çetrefillerine inat
dışına attığı hırçın gölgeleri küçücük odalarında
uysallaştıran.
Yoldur insana dostunu öğreten...
Yola çıkmadan bilemezsin en
sevgiliyi, en değerliyi, en gereksizi, en vefasızı... Varmış gibi
duran silüetlerin gerçekle yüzleşme savaşıdır yol.
Vefayı en güzel yolda anlar insan.
Emeğin, çilenin, yokluğun birer yokuş olup terlettiği zamanlarda
yanında yürüyen yol arkadaşlarına bak.
Kimi daha yarı yolda yorulur, kimi çoktan bir ağaç
bulmuştur bile altında gölgelenecek. Kimi durmadan söylenir durur,
ne geri dönmeyi yedirir kendine ne de susup
sabretmeyi.
Geçmek zorunda olduğun bu zorlu yollarda hala umudunu
kaybetmediysen; ileriye bakarsın tekrar yürümek için. İşte
tam da orada bir el uzanıyorsa eline, "hadi, az daha gayret"
diyorsa tüm samimiyetiyle işte "dost" odur, sana yolların armağan
ettiği.
Yoldur insanı olgunlaştıran...
Hiç bilmediğin diyarlarda gezerken gördüklerine inanamazsın.
Hani insan bilmediğinden korkar ya, bazen insan en iyi
bildiğinden de korkar. Hatta daha çok korkar.
Yoldur insanı korkularına rağmen ayakta tutan. Pes edip yürümeyi
bıraktığında düşersin. Düşsen de kalkmayı öğretir bu hayat
yolculuğu sana.
İş ki ; yolun sonuna geldiğinde ardında kalanlara değil
yanında olanlara bakmayı bilesin...
HİSSESİ BİZE DÜŞEN...
Üstada sormuşlar kırılan kalp yine sever mi?
Üstat da;Evet demiş..
Adam peki demiş,
-Üstadım siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?
Üstat da cevap vermiş; Peki sen hiç bardak kırıldı diye su içmekten
vazgeçtin mi?
Necip Fazıl Kısakürek