Serdar Turgut şöyle diyordu “Erdoğan
Mektubu” için:
“Yılmaz Erdoğan’ın edebi ağlaması, Kürt
meselesini çözmeye yarayacak tek bir cümle bile
içermemektedir.”
Ben ise Yılmaz Erdoğan’a yazdığım
mektupta:
“Hiç Kürtçe’den korkmadım, rahatsız
olmadım.
Kürtçe’nin arkasına sığınan ‘niyetler’den
ise hep korktum.
……
Niyet okunmadan politik karar verilemez
ki.
Örneğin; sırf Anayasal görevlerini yaparken
şehit olanlarla, teröristleri bir arada anıyor, ‘cahilliklerinden’
demeye getiriyorsunuz.
Ne teröristin yaptığının cahillikle ilgisi
var, ne de Anayasal görevini yapanlar cahil.
…………..
Mektubunuzu kanatlarına yazdığınız
‘Kanamalı bir güvercin’ çoğumuzun vicdanlarında zaten var, inşallah
İmralı’ya ve denizaşırı ülkelere de uçabilir.
Vurulmazsa!..”
demiştim.
İkimiz de haklı çıktık.
***
Daha ertesi gün, henüz gözyaşlarımız
kurumadan(!) Erdoğan, “yengesinin hamile olduğunu” basına
sızdırarak aslında promosyon işine girince
şüphelenmiştik.
Sonra Bingöl’de, bir çocuğun ölümü üçünün
yaralanması ile sonuçlanan mayın patlaması “Kanamalı güvercin”inin
İmralı’ya ve deniz aşırı ülkelere ulaşamadığını anladık.
Yanlış anlamayın, Erdoğan’ın ilk mektubunda
yazdıkları “tamamen duygusal” değildi tabii ki…
Aslında mektup dikkatle okunduğunda,
Erdoğan’ın kendi ideolojisine “Türkçe-Kürtçe” üzerinden meşruiyet
sağlamak istendiği hemen belli oluyordu.
Tabii gören gözler için!
***
Şimdi sevgili duygusal, barışsever
yazarımızın Şeyh Sait’in kardeşinin torunu Belçim Bilgin ile
evleneceğini öğrendik.
“Belçim Bilgin’den söz ederken araya neden
Şeyh Sait’i sıkıştırıyorsun?” diyenleriniz olacaktır.
Belçim hanım eğer, “Şeyh Said benim babamın
dedesi, daha doğrusu dedesinin büyük abisi. Ordan gelen bir misyona
sahibiz” dememiş olsa neden yazalım ki?
Peki hanım kızımızın misyonuna sahip
çıktığı, Kürt Teali İslam Cemiyeti üyesi Şeyh Sait’in misyonu neydi
acaba?
“İngiltere'nin, çıkacak bir ayaklanma
sonunda kurulacak Kürdistan'ı maddi ve manevi yönden desteklemesi
isteklerini ve programını şöyle belirtmişlerdi :
1- İngiltere, Kürt Emirliği 'nin kurulmasını destekleyecek ve
koruyacak.
2- 1926 yılında başlayacak ayaklanmanın ilk hedefi, Diyarbakır'ı
ele geçirip, Musul sınırında İngilizlerle ilişki sağlamaktır.
3- Kurulacak Kürt Emaretine Akdeniz'e çıkış sağlanacak.
4- Emaretin başına Seyit Abdülkadir getirilecek.
5- Diyarbakır ele geçtikten sonra, İngiltere her çeşit para ve
silah yardımı yapacaktı.
Program bu kadar değildi. Doğuda ayaklanma çıkınca, Batı Anadolu
'da ve İstanbul'da da Hilafetçi ayaklanmalar çıkartılacak, Ankara
iki ateş arasında kalacak ve Vahdettin İstanbul'a gelecekti.”
***
Erdoğan’ın mektubunu şimdi bir defa daha
okur musunuz?
Özellikle okumadan kayıtsız destek veren
siyasiler, siz!