Yıldız Tilbe eroinden yoğun bakımda
Abone olOtelde baygın bulunan Tilbe, kaldırıldığı hastanenin yoğun bakımında yaşam mücedelesi veriyor.
Yıldız Tilbe Mustafa Rahmi Balaban İlkokulu'ndan mezun olduktan
sonra para kazanmak için konfeksiyon atölyelerinde çalışmaya
başladı. Babası tütün fabrikası işçisiydi. Annesi ise tütün
çuvalları taşıyarak para kazanırdı. Altı kardeşten en küçüğüydü.
Evlere temizliğe gidiyordu. 18 yaşına 12 gün kala deri işçisi
Güngör Karahan'a kaçtı. 19 yaşında anne oldu. Para kazanması
gerekiyordu. Konfeksiyonda tezgahtarlık, çeyiz pazarlamacılığı ve
sekreterlik yaptı. Ama olmadı. Temizliğe giderken evsahiplerinin
yanık sesini beğendiği Yıldız için tek yol vardı. İzmir'de Broadway
adlı bir gece kulübünde Gülen Yıldız adıyla sahne almaya başladı.
İki eliyle mikrofona sımsıkı yapışıyordu. Titreyen dizlerini
saklamak için de uzun etek giyiyordu. Kader, Yıldız'a bu barda
gülecekti. Sahneye çıktığının altıncı ayıydı. 1991 ağustosu...
Parıltılı kıyafetler içinde, alkışlar arasında ikinci şarkıya
geçiyordu ki, yüreği duracak gibi oldu. Karşısında çocukluğundan
beri taptığı, bu yüzden kızına adını verdiği Sezen Aksu duruyordu.
15 gün sonra İstanbul'da, Aksu'nun Ulus'taki evindeydi. Aksu evinde
bir oda verdiği Yıldız Tilbe'ye sahnesinde de yer açtı. Onu
seyirciye "Şimdi size çok özel bir ses sunuyorum," diyerek tanıttı.
Yıldız'ın bir korkusu vardı. Babası kendisini çeyiz pazarlamacısı
sanıyordu. 70 yaşındaki öfkeli babaya her şeyi açıklamak kolay
olmadı. Bir yıldız doğuyor Sezen Aksu'nun evi ünlü müzisyenlerin,
sanatçıların uğrak yeriydi. Bu gidip gelmeler sırasında Yıldız
Tilbe, Uzay Heparı adlı genç bir müzisyenle tanıştırıldı. Sezen
Aksu kasetlerini hazırlayan Uzay'la, Yıldız arasında bir yakınlaşma
doğdu. Bu dostluktan kısa bir süre sonra Yıldız Tilbe, Sezen
Aksu'nun evinden taşındı. Bir daha da eskisi gibi görüşmediler.
Söylentiler aldı yürüdü tabii. Rahmetli Uzay Heparı ve Yıldız
Tilbe'nin bir aşk yaşadığı, Sezen Aksu'nun da buna karşı geldiği ve
Yıldız'a kapıyı gösterdiği söylendi. Yıldız Tilbe bu söylentiye bir
süre sessiz kaldıktan sonra şu açıklamayı yaptı: "Sezen Aksu,
Sertab Erener ve Levent Yüksel'e kaset yapacaktı. Sonra da kendi
albümü vardı. Bana 'bekle' dedi. Beklemedim. Yanından ayrıldım."
Bir süre pansiyonlarda kalan Yıldız daha sonra kendisine bir daire
tuttu. 1993 yazına damgasını vuracak olan 'Delikanlım'ı yaparken
yanında kimsecikler yoktu. Şöhret çabuk geldi. Albüm yüzbinler
sattı. Sonra çıkan 'Dillere Destan' aynı başarıyı gösteremedi. Her
gece bir gece kulübüne çıkan Yıldız'a yavaş yavaş bir haller
oluyordu. Ayakta sarhoş gibi duruyor, TRT'nin makyözüyle dövüşüyor,
önüne gelen herkesle kavga ediyordu. Gerçek geceyarısı gelen bir
baskınla ortaya çıktı. Narkotik 1996 yılında Yıldız Tilbe'yi evinde
esrarla yakaladı. Olay basında aylarca yankılandı. Çevresini bir
anda kaybeden Yıldız elinde kızı Sezen'den aldığı kırmızı bir gülle
şu ifadeyi verdi: "2.5 yıldan bu yana kullanıyordum. Bana
Narkotik'in evime baskın yapacağını haber verip, 'Evini temiz tut'
dediler. Ama yapmadım. Çünkü kullanıyordum ve bir kere
pislenmiştim. İstanbul'u, insanlarını ve sahne hayatını
kaldıramadım. Mahvoldum ben." Yıldız bu olaydan sonra uzun bir süre
parlayamadı. Eskiden "Ay ne güzel şeyler anlatıyorsun, yazıyorsun,"
diyen çevresi arkasından "Kafayı yemiş," diyecekti. Uyuşturucu
tedavisi, çevreyle uyum sağlayamama, barlarda çıkardığı kavgalar
Yıldız Tilbe'yi hızla her şeyden kopardı. Bu kez şöyle açıklamalar
yapmaya başladı: "Saf ve aptal biriyim. Dangalağım. Sanat camiasına
tahammül edemiyorum. Üzülmemek için bir formül geliştirdim: Ne
şeytanı gör ne de salavat getir." Formülü pek işe yaramadı. Yıldız
uzun bir süre daha tökezledi. Sahneye alkollü çıktı. Bıraktığını
söylediği halde uyuşturucuyu yine denedi. Yeniden tedaviye başladı.
Eskişehir'de bir pavyonda çıkması da çok hazindi. Savunması şuydu:
"Benim mesleğim bu. Paramı versinler her yerde söylerim. Gider
Sabancı'nın düğününde de söylerim. Bir mahallede konser de veririm.
Sanat herkese aittir. Öyle değil mi?" Ama öyle değildi.
Eskişehir'deki pavyona parasızlık yüzünden çıktı. Çünkü uyuşturudan
yakalandıktan sonra İstanbul'daki bütün kulüplerin kapısı yüzüne
kapandı. Albüm satışları durdu. Yıldız pavyona çıktığında borç
içindeydi. Pavyonlarda başlayan müzik yaşamı pavyonlarda mı son
bulacaktı acaba? 'Son' bir kez daha yaklaşıyordu. Yıldız
bunalımdaydı. Bir röportajda kendisine 'Nerelerdesin' diye soran
Radikal yazarı Güldal Kızıldemir'e şu açıklamayı yaptı: "Esrarkeş
damgası yiyip, damgalı eşek gibi ortada bırakıldım. Eskiden ne
söylediğimi dinleyen insanlar hiçbir şeyimi önemsemediler. Oysa ben
halen güzel şeyler söylüyordum. Ama tıkadılar kulaklarını. Ortaya
döküldüm. Beni hayata bağlayan on ip varsa ikisini kaçırdım. Geri
kalanını yakalamaya çalışıyorum. İpleri ele aldığımda her şey
düzelecek.." Kimsenin kendisine kaset yapmak istemediği bir dönemde
İbrahim Tatlıses'in destek verdiği Yıldız Tilbe bir türkü kaseti
yaptı. Yıldız'ın borçları da ödendi. Bu arada tedavisi de bitti.
Artık her şey düzeliyor gibiydi. Çıkardığı son kasedi "Yürü anca
gidersin" ile büyük sükse yapan Tilbe'nin , Kemer'deki Özel Yaşam
Hastanesi'nde yoğun bakıma alındığı ve hayati tehlikesinin devam
ettiği iddia edildi. Hastane yetkilileri, konuyla ilgili açıklama
yapmak istemedi.