“Yerel hükümet” virüsü!..

Neden böylesine kritik bir dönemde sağduyu sahibi olmak gerekirken, toplumu yardım kampanyası üzerinden çılgınca kutuplaştırmaya çalışıyorlar.

Osman DİYADİN o.diyadin@hotmail.com

CHP'li belediyelerin kanuna aykırı şekilde başlattıkları yardım  kampanyasını İçişleri Bakanlığının haklı olarak "Yasal izin almadan olmaz" diyerek durdurması üzerine yaşanan tartışmanın sürdürülmeye çalışılması çok manidar… 

Resmen durum siyasi bir ranta çevrilmek istenir oldu... 

Beyler... 

Kanun açıktır…   
    
Böyle bir yardım kampanyasını başlatmak için izin almak şarttır…

İzin derken neden bir anda kıyamet koptu...

Başvurursan bu devlet sana o izni verir...   
   
Çünkü bu kamunun işidir. 

2860 sayılı Kanun diyor ki; 

Sadece yardım toplamakla kalmayacaksın, denetleyeceksin.    
Bu yetkiyi, istismar edilmemesi için İçişleri Bakanlığına veriy or.  Devlet izin vermeden sen banka numaraları açıklayamazsın!..   
  
Dernekler, vakıflar, kamu kurum ve kuruluşları yardım toplayacaklarsa kaymakam/validen izin alır ve İçişleri Bakanlığı bilgilendirilir.    
  
Yani yardımı kimler toplar?    

2860 sayılı Kanunda çok açık bir şekilde belirtilmiş. İçişleri Bakanının görevi kanuna uymak, kanunu ihlal etmeye çalışanlara müsaade etmemektir.  

Bir bakanın kanunu hatırlatıp “İzin alın yapın” demesi, neden bu kadar bu zevatı ateşlemiş!  
  
Herkesin sağduyulu olması gereken böylesine bir süreçte izin almak gerekirken, neden toplum ısrarla yardım kampanyası üzerinden kutuplaştırılmak isteniyor... 

Ne demek birileri tarafından "MERKEZİ HÜKÜMET, YEREL HÜKÜMET" söylemlerinin ortaya atılması…  

Türkiye, eyalet sistemi ile mi yönetiliyor?   

İşte bütün mesele bu...  

Şöyle arşivlere bakınca aslında bu söylemler hiç de sürpriz değil! 
HDP'nin ısrarla her zaman dile getirdiği yerel yönetimlerde özerklik söylemlerine ve bu söylemlere CHP'nin dolaylı yoldan her defasında destek verdiğine hep şahit olmadık mı? 

HDP'nin söylemlerine Kemal Bey’in YCHP'sinin (Deniz Baykal'ın değil) her zaman yumuşak ve kelimelerle  destek verdiğini gördük... 
  
HDP her defasında yerel yönetimler konusunda belediyelerin özerkliğini gündeme getirmedi mi?
  
Kemal Bey 28 Mayıs 2018’de seçim beyannamesinde   
“Kamu yerel birimlerin ve yönetimlerin idari ve mali  özerkliklerini sağlayacağız” derken, 2014 yılında CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda da, Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı kabul edeceklerini açıklamıştı…   
 
                                                                           * 
  
O nedenle bugün yardım kampanyası üzerinden bir anda seslendirilen  “Merkezi Hükümet ve yerel hükümet” söyleml eri hiç sürpriz değil.  
  
  
Hadi diyelim bugün CHP'li Belediyeler  "Koronavirüs salgını" nedeni ile izinsiz bir şekilde yardım kampanyasını yaptılar... 
  
Devlet de göz yumdu! 

Bir yol açılmayacak mı? 

Sorun sadece bugün mü?  

Ya yarın?
  
Sevgili okurlar... 

Belediler denetlenmesin mi?  

Yerel yönetimler devletten bağımsız mı çalışsın?
  
İstedikleri gibi kampanya  mı düzenlesinler?
  
İstedikleri gibi para mı toplayıp dağıtsınlar?
  
Dışarıdan istedikleri gibi para mı alsınlar?
  
İstedikleri gibi şehirleri mi yönetsinler?
  
Devlet onlara  hiç karışmasın mı?

Yani yerel yönetimler bağımsızlıklarını mı ilan etsinler! 

Burası Muz Cumhuriyeti mi? 
  
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hazineden para talep etmediğini söyleyerek, hükümetin bilgisi dışında  Avrupa’dan borç para almadı mı? 

Aldı... 

İMF'den borç para almayı hazmedemeyen bir ülkenin bir büyükşehir belediyesi Avrupa'dan şehrini kredi alarak  borçlandırdı!
    
  
Diyeceğim şu ki… 

Hangi partiden seçilirse seçilsinler Belediyeler devlet içinde devlet olamaz! 
  
Yeri geldiği zaman yani kanuna nizama uymadıkları zaman uyarılırlar ve denetlenirler...
  
“Yok efendim biz HDP’li belediye miyiz?” diye tepki gösterenler olacaktır…  

"O yapmaz bu yapmaz" diye bir anlayış olamaz... 

Kanuna uyacaksınız! 
  
Belediye Başkanı olarak kimin  ne yapacağının garantisi mi var?  
  
Biz bu ülkede yerel yönetimler üzerinden neler yapıldığına şahit olmuyor muyuz?  Güneydoğumuzda  HDP'li belediye başkanları neler yapmış!  

Devlet el koymadı mı?

Daha yeni Yalova Belediye Başkanının skandalına şahit olmadık mı? 

Denetlemesen nereden bileceksin...  

Yardım toplama da böyle bir şey... 

İstediğin gibi yardım topla istediğin gibi  dağıt!

Var mı öyle bir devlet düzeni!..

Yardım kampanyası için kanunen izin alınması gerektiğini söylemek neden  CHP'li Belediye Başkanlarını ve CHP yönetimi rahatsız etti..

Bir  dilekçe kadar yakınken neden?

Yarınlar neden hesap edilmez...

Ders alınmadı mı?

Eğer Belediyeler izin almadan istediklerini yapacaksalar yarın neler olacağını bugünden görmemek mümkün mü?

Bakın Korona Virüs yardım kampanyası  üzerinden eleştirmiyorum...

Ama ortada bir gerçek var ki o gerçekte belediyelerin nasıl suistimal edildiği gerçeğidir...


                                                                       * 
  
Örnek olarak bir iddianameden okuyalım…   
   
“Belediyede 250 kişi çalışıyor görünüyor ama 50’si orada, 200’ü dağda bayırda. Toplu sözleşme yapıyorlar, işçilere yüksek ücret veriyorlar. 7 bin 500 TL ücret alanlar var. Bu para o çalışanda kalmıyor. Alıyorlar ellerinden Kandil’e gönderiyorlar. İşe aldıklarının maaşlarından kesinti yaparak PKK’ya gönderiyorlar.”  
  
Yani  50 veya 100 işçi lazımsa, 500 işçi alarak, onlara verecekleri maaşları PKK’ya aktarmak kullanılan yöntemlerden biri…   
  
Belediye elemanı vasıtasıyla örgüte sağlanan  para yardımı bundan ibaret değil.   2015’in Ekim ayında  HDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi işçilerle toplu sözleşme imzalamış, zam kararı alınmıştı. 

Fakat belirlenen zamma belediye bloke koyarak, zamlı kısmın  HDP’ye  gönderileceğini söylemişti.    

Olayın basına yansıması üzerine belediye maaş zammına koyduğu blokeyi kaldırmıştı…   
  
Bir düşünün…   
   
Suriye'de oluşturulan PKK koridoruna destek temini kapsamında Koordinasyon Birimi tarafından 'ortak havuz' oluşumuna dahi gidilmiş...   
   
HDP'li  belediyelere hazineden aldığı pay ve sahip olduğu kaynaklar çerçevesinde ödeme planları çıkarılmış…   
   
En küçük bir beldeden büyükşehirlere kadar her belediye bu payı aylık olarak düzenli bir biçimde ödemiş…   
   
Kayyum atanan 24 HDP-DBP'li belediyenin neler yaptığı ortaya çıktı. (18.09.2016)   
   
Söz konusu belediyelerin PKK'ya para, insan ve ekipman sağladığı delillerle kanıtlandı.   
   
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin, Kobani eylemleri sırasında örgüte finansman sağlamak için çalıştığı tespit edildi.    
   
 Kobani 'ye yardım için işçi ve memurlardan 1500'er lira, taşeron işçilerden ise 300'er lira istendi. Vermemeleri halinde işten çıkarma tehdidinde bulunuldu.   Aynı belediyeler, ruhsat temininde de vatandaşlardan PKK için zorla para aldı.   

Belediyeler aracılığı ile devletine bağlı namuslu iş adamlarının da Kandil’e belediyeler aracılığı ile baskı ile bağış yaptırılması görevini üstlenmediler mi?  
Ayrıca belediyelerden ruhsat veya benzeri izinler için de kandile makbuz kesilmiyor muydu?  

Bunları hep yaşadık bu ülkede! 

Sonrası malum devlet haklı olarak el koydu! 

Peki kanun nizam olmasa ne olacaktı? 


                                                                            * 
   
Kuşkusuz her belediye onlar gibi değil. Bu noktada “Bana mı diyorsun” diyenler olabilir…  

Diyorum ki; 

Yardım kampanyasını bir kenara koyun..

Belediyeler devletten bağımsız olamaz... 

Belediyeleri devletten koparırsanız  "Her yol mubah" olur.. 
   
Şöyle bir düşünün…   
   
Geçen yıl İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nde AK Parti ve MHP’nin  PKK tarafından düzenlenen Karabağ yangınıyla ilgili terör örgütünün kınanmasına ilişkin verdiği önerge, Belediye yönetimi ve elindeki Meclis çoğunluğu tarafından reddedildi. 

Doğru muydu?  

O Belediye Başkanının Çukur eylemleri sırasında “Sur’a bizi almıyorlar, bir şey yapamamak bizi kahrediyor.” (Çukur Eylemleri’ndeki PKK’lılara destek) Sur’a kayyum darbedir. HDP’nin yanındayım” sözleri unutuldu mu?  
  
 
 Yani diyeceğim şu ki;   

Bir anda ortaya atılan "Merkezi Hükümet, yerel hükümet" söylemleri uyarılmayacak ve geçiştirilecek söylemler değildir... 
 
Niyet okuyucu değiliz! 

Ama uzun yıllardır ülkenin bir bölgesi üzerinde oynanan yerel yönetimlerin özerklik oyununun bu ülkede parti tüzüklerinde dahi   yer aldığı gerçeğine baktığımız zaman, bu söylemler geçiştirilecek bir  şey değildir... 

Devlet aklı tarafından  "dikkat" denilmesi gereken milli bir sorumluluktur... 

"Her Belediye denetlenmeden istediği gibi para toplar, istediği gibi topladığı parayı dağıtır, istediğine verir" dediğin zaman  bunun adı "Yerel hükümet" olur... 

  
O nedenle bugün ortaya atılan virüsün adı "Yerel hükümet virüsüdür." 
İlacının var olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tamamen önünü açtığı İçişleri Bakanı Soylu döneminde yaşadık… 

O nedenle bazı sanatçı müsveddelerinin, bazı siyasetçiler ve belediye başkanları ile Bakan Soylu'ya saldırmaya çalışmalarının nedeninin yardım kampanyası olmadığını cümle alem biliyor! 

Bu ülkede gerek dağlarda, gerek şehirlerde, gerek ilçelerde, gerek kırsalda olsun  bölücü terör örgütlerinin, bölücü siyasetçilerin, bölücü sanatçıların ve  FETÖ'cülerin, kabusu olmasıdır... 

Bakan Soylu'nun da artık bunlara cevap vererek enerjisini boşa tüketmesine gerek yok... 

Yazık o  boşa giden enerjiye.. 

Çünkü o müptezeller hala anlayamadılar... 

Bütün saldırılara karşı güçlü bağışıklık sistemi olan bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var… 
       

                                                                     * 
  
Sevgili dostlar... 

Bugünkü mücadelenin siyasi partisi, belediyesi, siyasetçisi, belediye başkanı olamaz...

Ortada küresel bir salgın küresel bir mücadele varsa Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayan herkese taşın altına elini kolmalı...

Çünkü bu virüs zengin, fakir, güçlü zayıf, şu partili bu partiliye bakmıyor..

Bir olacağız...

Sözde Yerel hükümet  gibi ortaya atılan virüsleri ortaya atanları bertaraf etmekde milli bir görevdir...

Bugün ortada dertlerimize derman olmaya çalışan güçlü bir iradeye sahip  Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ve etrafında 24 saat seferber olmuş bakanları ile güçlü bağışıklık sistemi olan bir devletimiz var... 

Allah  zeval vermesin... 

Böylesine hepimizin can derdine düştüğümüz dönemde siyasi ikbal peşine düşüp devletimizi yönetenleri zayıflatmaya çalışanlara asla fırsat vermeyin... 

Bu zor günleri devlet-millet dayanışması ile atlatacağız... 
NE OLUR  EVDE KALIN... 
ALLAH’A EMANET OLUN...