Yazıcıoğlunun kuşkulu kazaları
Abone ol4 ayda üç kaza.. Hepsi kuşkulu.. Yazıcıoğlu ailesi neden hedef alınıyor?
Yazıcıoğlu ailesinin son günlerde başına gelmeyen kalmadı. Garip
trafik kazaları başlarından hi eksik olmuyor..
Akla türlü ihtimaller geliyor. Yeni Şafak'tan Abdülkadir Selvi bu
kazaları gündeme getirdi.. İşte gazetenin komplo teorisyenleri
harekete geçirecek haberi:
Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, Alperen Ocaklarının
Sivas'ta düzenlediği bir etkinliğe katılmak üzere bir otomobil ile
Ankara'dan hareket ediyor.
Yanında da kardeşi Vesile ile yakını Nilgün Yılmazer yer
alıyor.
Üç bayanı taşıyan otomobil Kırıkkale'den itibaren bir minübüs
tarafından takip ediliyor.
Gülefer hanımın bulunduğu otomobil duruyor, onlar da duruyor,
otomobil ışık ihlali yapıyor, kırmızı ışıkta geçiyor onlar da
geçiyor.
İlk başlarda pek önem vermiyorlar. Ancak bu takip rahatsız edici
bir hal alınca Gülefer hanım eşi Muhsin Yazıcıoğlu'nu arayıp,
yardımcı olmasını istiyor. Ama bir yandan da yol devam ediyor.
Yozgat Çalatlı mevkine gelince minübüsün sıkıştırması sonucunda
Gülefer hanımın aracı şarampole yuvarlanıyor. Hafif yaralanan üç
bayan Yozgat'ta hastanelere kaldırılıyor.
Ama işin ilginç yüzü bundan sonra ortaya çıkıyor. Muhsin
Yazıcoğlu'nun girişimi üzerine, eşinin aracını sıkıştıran otomobil
Jandarma tarafından bulunup, gözaltına alınıyorlar.
Bu sırada Yazıcıoğlu'nun cep telefonu çalıyor. Arayan kişi
İstanbul'dan, Ülkü Ocakları döneminden bir arkadaşı. Yeğenlerinin
Erzincan'a giderken Jandarma tarafından gözaltına alındıklarını
belirtip kurtarılmaları için Yazıcıoğlu'ndan yardım istiyor.
Muhsin Bey'in Jandarma tarafından aldırdığı şahıslar, arkadaşının
kurtarılması için yardım istediği yeğenleri olduğu ortaya
çıkıyor.
Yazıcıoğlu bu şahısları kendisinin aldırdığını, çünkü eşinin
aracını sıkıştırıp kaza yapmasına yol açtıklarını söylüyor. Bunun
üzerine arkadaşı, "Getireyim elini öpsün af dilesinler. Başkanım
bunlar benim yeğenlerim" diye ısrar ediyor. Erzincan'da cenazeye
gittiklerini anlatıyor. Muhsin Bey'in cevap vermesini beklemeden,
"Nasıl cenazeye gidiyorlarmış, Hep kahkaha atıyorlardı. Bizim
aracın arkasında Alperen Ocaklarının dergisi vardı ve yüksek olduğu
için minübüsten gayet net bir şekilde görüyorlardı. Ben iyi niyetli
olduklarına inanmıyorum" diyor.
Kahkaha atarak cenazeye giden gençlerin aracından üç hilalli
bayraklar çıkıyor.
Muhsin beyin vefası ağır basıyor, arkadaşının yeğenlerini
bıraktırıyor. Ama o gün bugün Gülefer hanımı ikna edebilmiş değil.
Belki kadınca bir önsezi ile kuşkularını sürdürüyor. Bu olaydan 8
gün sonra bu kez Muhsin Yazıcıoğlu kaza geçiriyor.
Ordu'dan Ankara'ya dönerken Samsun'da kırmızı ışıkta geçen bir
minübüs aniden önlerine fırlıyor. Frene basmaları, direksiyonu
kırmaları yeterli olmuyor. Büyük bir hızla çarpıyorlar.
Yazıcıoğlu'nun içinde bulunduğu araç hurdaya çıkıyor, çarptıkları
minübüs ise park halindeki kamyonete çarparak durabiliyor.
Sonuncusu olmasını dilediğim kaza ise 25 Ağustos Cumartesi günü
Sivas'ın Akıncılar İlçesi'nde bir parti faaliyetinden dönerken,
kavşakta meydana geliyor. Yazıcıoğlu, "Geceydi, ben görmedim"
diyor. Emektar şoförü Lütfü, "Karartıyı fark ettiğim anda sağa
çektim, ama kurtaramadım" demiş.
İlginç olanı kaza değil, kazadan sonra yaşananlar. Bir traktöre
çarptıklarını düşünüyorlar. Düşünüyorlar diyorum çünkü kazadan
sonra araçtan inmişler, bakmışlar ki ortada traktör filan yok.
Muhsin Bey, "Bulun şunu nereye kaçtı" diyor. Korumaları hemen
arkadan gelen bir araca atlayıp gidiyorlar ama yer yarılmış,
koskoca traktör içine girmiş gibi bulmaları mümkün olmuyor. Daha
vahimi Yazıcıoğlu, "Traktör olduğu kesin değil, kamyon da olabilir"
diyor. Burası yola çıkan kamyonların, siyasi suikastlerin, kuşkulu
trafik kazalarının yaşandığı bir ülke. Ve 4 ayda üç kaza. Haliyle
geride koskoca bir soru işareti bırakıyor. Yazıcıoğlu ailesi neden
hedef alınıyor?