Yazarların sayıklama hakkı var mı?
Abone olMilliyet yazarı Meral Tamer, tatilde eski sorulara yeni cevaplar aradı. Tamer, yazarlarının her aklına geleni köşesine taşımasını yeniden sorgulamaya aldı.
Tatil rehavetini üzerinden atamayan Meral Tamer, "başlıklı
yazısında eski sorulara yeni cevaplar aramaya koyuldu. Tamer yeni
gelişmelerin ışığında köşe yazılarının kapsama alanını yeniden
masaya yatırdı:
Yazı: Meral Tamer
Kaynak: www.milliyet.com.tr
"Hakkımda konuşuluyor, öyleyse varım!" çağında mankenle aydın,
şantajcıyla ressam aynı sahada aynı amaç için rekabet etme durumuna
düşüyor
Dünkü yazımda da belirtmiştim. Bu yıl tatile çıkınca her nedense
yaptığım işe ve içinde bulunduğum sektöre belki de ilk kez dışardan
bakmaya başladım. Ve gözlemlerimin bir kısmını sizlerle paylaşmak
ihtiyacındayım.
Bardağı taşıran son damla Bülent Ersoy rezaleti oldu, ama bardak
taşmadan önceki son damlalar benim açımdan daha da önemli: Köşe
yazarlarının giderek sıklaşan atışmaları ve tatil yörelerinden
yazılan otel - lokanta tanıtımı ağırlıklı köşe yazıları beni fena
halde bunalttı.
Yazarlar arası atışmalar da, tatil yörelerinden reklam kıvamındaki
yazılar da yeni değil. Beni rahatsız eden, dozunun ve dengesinin
kaçmış olması. Ve neyse ki rahatsız olan tek köşe yazarı ben
değilim. Örneğin Bekir Coşkun, her zamanki kıvrak üslubuyla
Hürriyet'teki köşesinde "Medya Tatilde" başlığıyla enfes bir yazı
yazdı.
Silly season stories
Geçen gün The Guardian'da "Sütyen savaşları, Avrupa'nın rövanşı"
başlığıyla, Çin'den gelen bilmem kaç yüz bin tane sütyenin İngiliz
gümrüklerinde yığıldığına ilişkin yazıda şöyle bir cümle vardı: "Bu
konunun gazetelerin ekonomi sayfaları yerine BBC News'da ilk haber
olması, tipik silly season stories (saçmalık mevsimi gündemi)
olarak açıklanamaz!" Anlayacağınız yaz aylarında haber kıtlığı
aslında dünyanın her yerinde var. Mesele silly season stories'in
köşe yazıları içindeki dengesi, sayısı, dozu...
Mahalle kahvesi mi?
Ahmet İnsel de, köşe yazarlarının giderek her aklına eseni yazma
özgürlüğünden rahatsız olanlardan. Pazar günü Radikal 2'de "Köşe
yazarının hikmeti" başlıklı yazısı hayli ağırdı, ama gidişata
bakıldığında haksızdı diyemiyorum. Keşke gerek gazete yönetimleri,
gerekse köşe yazarları tarafından bir erken uyarı olarak
değerlendirilebilse...
"(...) Köşe yazarı dilediğini yazmak, yüksek sesle düşünmek ya da
sayıklamak, konu bulamadığında bir gece önceki yemeği ya da gezmeyi
anlatmak özgürlüğüne sahip bir dolgu sorumlusudur diyebilir miyiz?
(...) Bir gazetede haber verme rekabetinin yarattığı olumlu
gerginliğin yerini, köşesinden laf yetiştirme telaşının yarattığı
ve -büyüdüğü hızla sönen- tartışmalar alıyor. Bu tartışmaların
hepsi süfli, hepsi uydur kaydır değil elbette. Ama o gürültü içinde
önemli ile önemsiz, yazarın egosunu tatmin etme amacının ötesine
geçmeyenle, bir fikri derinlemesine irdeleme çabası içinde olan
birbirine karışıyor."
..., öyleyse varım!
Decartes "Düşünüyorum, öyleyse varım" demişti. İçinde yaşadığımız
dönemin ilkeleri yok ettiğini Zygmunt Bauman, bu ifadeyi "Hakkımda
konuşuluyor, öyleyse varım" diye günümüze uyarlamış. Siyaset
bilimci Doç. Dr. Ayşe Kadıoğlu, 2 yıl önce tam da bugünlerde
Radikal 2 için yazdığı yazıda bunu hatırlattıktan sonra diyor
ki:
"(...) Artık kendimizi ve başkalarını tüketmek üzerinden
yakalıyoruz başarıyı. Ününüzü neye borçlu olduğunuzun hiçbir önemi
kalmıyor. Başarılı olmanın kriteri, ünlü olmanın bizatihi kendisi.
Gerekçesi kötü bile olsa başarı artık, ün - nam - şöhret sahibi
olmakla, dile düşmekle ölçülüyor. Durum böyle olunca da mankenler,
aydınlar, sporcular, banka soyguncuları, doktorlar, teröristler,
şantajcılar, ressamlar aynı sahada, aynı amaç için rekabet ediyor
durumuna düşüyorlar."
Ve Erman Toroğlu...
Dün Hürriyet'in ilk sayfasında dozun ve ölçünün kaçmasına itirazı
olan birine rastladım: Digitürk Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan
Karacan, argo kültürünü genel kültür haline getirmeye çalışan Erman
Toroğlu'nun Lig TV'deki sözleşmesini yenilemeyeceğini açıklamış.
(Toroğlu, evlenmeden önceki son maçında 3 gol atan Galatasaraylı
Ümit Karan'ın telefonla bağlandığı canlı yayında "Bakalım salı
akşamı düğünden sonra da gol atabilecek misin?" demişti.) Patron
Mehmet Emin Karamehmet kararın geri alınması için devreye girmiş.
Karar geri alınsa da Karacan'ın denemiş olması bile
alkışlanmalı.