Yatakta dahi kelepçeliler
Abone olAlmanya'da Türk düşmanlığı azdı. Hamburg'ta Fuhlsbüttel cezaevinden kötü kokular geliyor.
Almanya'nın Hamburg kentinde, çoğunlukla yabancıların bulunduğu,
''Santa Fu'' adıyla anılan Fuhlsbüttel cezaevinde (JVA) çeşitli
suçlardan hapis yatan Türk mahkumlar, yabancı düşmanlığı ve cezaevi
koşullarının kötü olmasından yakındı.
AA muhabiri, Ramazan Bayramında Hamburg kentindeki cezaevinde Türk
mahkumlarla görüştü.
Organize suç örgütüne üye olmak ve uyuşturucu kaçakçılığı suçundan
6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Aksaray doğumlu Aydemir
Harundağ (30), tutuklu olarak bir buçuk yıl Dammtor cezaevinde, 4
yıldan bu yana da Fuhlsbüttel cezaevinde kaldığını anlattı.
Yaptıklarından pişmanlık duyduğunu ifade eden Harundağ,
cezaevlerinde yabancı düşmanlığı olduğunu iddia etti. Harundağ,
''Almanlarla Türkler arasında 7 ay önce hapishanede kavga çıkmıştı.
Ben de dolaylı olarak kavgaya karışmak zorunda kaldım. Hapishane
yetkilileri her iki tarafın da ifadesini aldı. Karşı taraf bizi
şikayet edince biz suçlu, onlar ise mağdur görüldü. Üstelik bu
olayla açık cezaevine gitme yolumu kapattılar. Oysa olaya karışan
diğer Alman mahkumlara daha hafif cezalar verildi. Cezaevinde adete
iyi Alman, kötü yabancı muamelesi yapılıyor'' dedi.
Özellikle Dammtor cezaevinde kötü günler geçirdiğini ifade eden
Harundağ, ''Tek hücreli karanlık bir odaydı. Yatakta dahi
kelepçelisiniz. Tuvalete bile giderken ellerseniz kelepçeli,
gardiyanlar eşliğinde gidersiniz. Kimseyle konuşma fırsatım bile
olmadı. Tek hücreli yerden buraya gelmek adeta özgürlük gibi bir
şey'' diye konuştu.
Harundağ, bir ay önce üzerinde cep telefonu bulunduğunu ve düzeni
bozduğu gerekçesiyle bir hafta boyunca izolasyon hapsine alındığını
ve kendisine 6 ay boyunca ziyaretçi kabul etmeme cezası verildiğini
ifade etti. Harundağ, ''Benden birkaç gün sonra bir Alman mahkumun
üzerinde cep telefonu bulundu. Ona sadece bir hafta izolasyon hapsi
cezası verildi'' dedi.
Ailenin ve aile eğitiminin önemine işaret eden Harundağ, ''Belki
ailelerimiz bize yeterince destek verseydi, bu duruma düşmezdik.
Eğitim çok önemli. Gençlerimiz mutlaka okusunlar, eğitimlerini
tamamlasınlar. Arkadaşlarını iyi seçsinler. Aileler çocuklarına
dayak atmasın, baskı uygulamasın. Dayak ile hiçbir şey elde
edilmez. Ben kızlarımı o şekilde eğitiyorum. Cezaevinden çıktıktan
sonra TIR şoförü olarak çalışmayı düşünüyorum. Tabii önce ehliyet
almam lazım'' diye konuştu.
TÜRKİYE'DEN İLGİ BEKLİYORLAR
Adli suç nedeniyle üç buçuk yıl hapis cezasına mahkum edilen ve iki
yıldan bu yana cezaevinde bulunan Hamburg doğumlu boksör Yavuz
Keleş (28) de, torno tesviye alanında meslek eğitimi gördükten
sonra spor sayesinde kendisini hızlı bir yaşamın içinde bulduğunu
söyledi.
İşlediği suçtan dolayı pişman olduğunu ifade eden Keleş, ''Burada
kalmak çok kötü bir duygu. Kelimelerle anlatmak çok zor, saçlarım
ağardı. İki yıl içinde yaşlandım. Dışarıda güzel bir hayat
geçiriyordum. Burada öyle bir hayat yok. Saat 18.30'da kapılar
kitleniyor. Duvara bak, duvar sana baksın. İnsanlar buz gibi,
kapılar hiç açık tutulmuyor. Cezaevindeki temizlik işiyle
uğraşıyorum. Kendi kendime odada boks yapıyorum'' dedi.
Cezaevlerinde Türkçe televizyon kanallarının bulunmamasından
yakınan Keleş, ''İnsan burada Türkiye'deki gelişmeleri takip etmek
istiyor. Türkçe gazete de yok. Gazete arada bir geliyor. Bu konuda
gazete yönetimlerine yazılar yazıldı, ancak yine de gazeteleri
bedava temin edemedik. Oysa Almanca gazetelerin bedava geldiğini
biliyoruz'' diye konuştu.
Türkiye'de İngiliz kızına cinsel tacizde bulunduğu suçuyla hapis
cezasına çarptırılan Alman Marco W'nin Türkiye'de tutuklu kaldığı
süre içinde Almanya ile Türkiye arasında adete hukuki bir savaş
çıktığını ifade eden Keleş, ''Marco yakalandığında Alman
hukukçular, siyasetçiler onunla yakından ilgilendiler. Özel uçak
tutup Almanya'ya getirdiler. Ancak Türk yetkililer, Türk
mahkumların sorunları karşısında tümüyle duyarsızlar. Devletimizin
ağırlığını maalesef burada göremiyoruz'' şeklinde konuştu.
Keleş, ceza süresi sona erdikten sonra boks okulu açmak istediğini
ve gençlere boks dersi vermek istediğini belirterek, ''Gençlerimiz
kötü alışkanlıklardan uzak kalmamak için spor yapsınlar. Bol bol
okusunlar'' dedi.
''KOŞULLAR AĞIRLAŞTIRILDI''
İşlediği siyasi suçlar nedeniyle sekiz buçuk yıldan bu yana
Fuhlsbüttel cezaevinde bulunan ve cezaevindeki en eski mahkumlardan
biri olan F.A. (46) da, ''Burada kapalı odalarda kalıyoruz. Hafta
içinde sadece 1 saat 45 dakika yakınlarla görüşme izni var.
Yemekler hücrelere getiriliyor. Akşam 18.30'da da kapılar kapanır''
dedi.
Cezaevinde bahçıvanlık yaptığını, 2002 yılında Hristiyan Demokrat
Birlik (CDU) partisinin Hamburg eyaletinde iktidara gelmesinden bu
yana koşulların daha da ağırlaştırıldığını ve bir ''sınıflandırma''
uygulamasına başlandığını iddia eden F.A, Yeşiller'in iktidara
ortak olmalarından sonra da bu uygulamaların devam ettiğini
söyledi.
F.A, Almanya'daki cezaevlerinde 6 aylık bir süre için başlangıç
dönemi, 9 aylık bir süre için gelişme dönemi ve liyakat dönemi
denilen ''derecelendirmelerin'' olduğunu belirterek, ''Buraya gelen
insanlar belirli bir disiplin sürecinden geçiyor. Yeni gelen bir
mahkumu en az 6 ay başlangıç sürecinden geçiriyorlar. Bu
sınıflandırma mahkumun tutumuna göre değişiyor. Almanlarla fazla
bir ilişkisi olmadığı için başlangıç süresinin 2 yıla kadar
uzatıldığı Türk mahkumlar biliyorum. Başlangıç sürecinde olan
mahkumlara tutukluların kaldığı hapishanelerde olduğu gibi muamele
yapılıyor. Kapılar sadece bir saat açık tutulur. 6 aydan sonra
iyileşme olursa, her hafta bir saat 45 dakika görüşme olur,
ziyaretçi kabul edilir. Liyakat döneminde ise kapılar daha fazla
açık kalır. Kişiye iş imkanı sunulur. Günde 2 saat havalandırma
vardır. Hamburg'daki Yeşiller Partisi bu uygulamayı
kaldıracaklarını vadetmişti. Ancak uygulamaya aynen devam edildi''
dedi.
Cezaevinde 2003 yılının aralık ayına kadar tiyatro gösterileri,
sportif faaliyetler gibi etkinliklerin olduğunu, ancak daha sonra
bu tür etkinliklerin kaldırıldığını ifade eden F.A, ''Mahkumlar
için sosyalleştirilme çok önemli. Eskiden yaz festivalleri
düzenlenirdi. Dışarıdan ziyaretçiler, çocuklar, baklavacılar,
dönerciler gelirdi. Bu etkinlikler adeta bir sokak festivali
havasında geçerdi. Bunlar kaldırıldı. Bir gösteri yapılması için
cezaevi yönetiminden 6 ya da 7 ay öncesinden randevu alınması
gerekiyor. Böyle etkinlikleri 7 ay öncesinden kim planlayabilir
ki?'' diye konuştu.
F.A, cezaevinde telefon görüşmelerinin dışarıya göre çok pahalı
olduğunu, bu nedenle yakınlarıyla sık sık görüşemediklerini
belirterek, ''Burada mahkumların temizlik, tamir, bahçıvanlık gibi
işlerden kazandığı para ayda sadece 100 avro. Türkiye ile dışarıda
telefon görüşmesi 10 sent iken burada 90 sent. Kazandığımız paranın
çoğu telefon görüşmelerine gidiyor. Özel bir şirketle anlaşılmış.
Bu uygulamayla mahkumların sosyal temasları engellenmek isteniyor''
dedi.
Cezaevlerinde mahkumlara daha önce ortaokul ve lise eğitimi imkanı
sunulduğunu ve bu uygulamanın yine CDU döneminde kaldırıldığını
ifade eden F.A, AB fonundan cezaevlerine proje bazında büyük maddi
yardım yapıldığını, ancak bunun genç mahkumlara bir fayda
getirmediğini savundu. F.A, ''Göstermelik belgelerle mahkumlar
adeta belge kralı yapılıyor. Bu belgelerin dışarıda geçerliliği
yok. Eğitimcilerin sayısı azaltıldı. Çoğu eğitimci de gitmek
zorunda kaldı'' diye konuştu.