Yargıtaydan önemli mesajlar
Abone olYargıtay Başkanı Osman Arslan A.A'nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Yargıtay Başkanı Osman Arslan, haberleşmenin gizliliği ilkesinin
korunmasının önemine işaret ederek, “Anayasal olarak yasaklanan bir
şeyin ihlalini normal görmeyiz, göremeyiz” dedi
Anadolu.Ajansı'nın sorularını yanıtlayan Yargıtay Başkanı Osman
Arslan, son günlerde gündemde olan telefonların dinlenilmesine
ilişkin bir soru üzerine, Anayasa'ya göre haberleşmenin
gizliliğinin esas olduğunu anımsattı. Bu ilkenin uluslararası
sözleşmelerle de güvence altına alındığını ifade eden Arslan,
“Anayasal olarak yasaklanan bir şeyin ihlalini normal görmeyiz,
göremeyiz” dedi.
HAKİMLER PARA PEŞİNDE KOŞMAZ
Geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden eski Yargıtay Başkanı
Mehmet Uygun'un bir adli yıl açış konuşmasında söylediği
”Hakimlerin vicdanı ile cüzdanları arasına sıkışmaması gerektiği”
şeklindeki sözlerinin basın tarafından yanlış anlaşıldığını ifade
eden Arslan, vefatından sonra bu sözlerinin tekrar gündeme
getirilmesinin ”ahlaki” olmadığını söyledi.
Uygun'un o sözleriyle hakimlere yaptığı işle orantılı bir para
verilmesi gerektiğini anlattığını kaydeden Arslan, şunları söyledi:
“Ne yazık ki bazı gazeteciler bunu slogan haline getirdi. Bu sözler
her adli tatil konuşması ve rahmetlinin ölümünden sonra da dile
getirdiler. Bu doğru değildir. Hakimler para peşinde koşan
insanlar, para için kavga eden insanlar değildir. Zaten parayı
geçim kaynağı olarak gören kişilerin hakim olmaması gerekir. Çünkü
hakimlik bir özveri, inanç, tercih, prestij mesleğidir. Dolayısıyla
bu tür görevlerde para ön planda değildir. Hakimlere en son yapılan
zam 6 ay gündemde tutuldu. Hakimler öyle çok büyük bir para mı
alıyor. Zamdan önce bir yüksek yargıç 3 bin YTL alıyordu. Hakimlere
verilen para bellidir. Benim maaşıma yapılan zam yüzde 20'dir.
'Yüzde 40 zam yapıldı' denildi. Bu doğru değil.”
“KARAR ELEŞTİRİLMELİ, KARARI VERENLER DEĞİL”
Basının yargıda yapılan yanlışları yazmasının görevi olduğunu,
kesinleşmemiş kararların gündeme gelmesine karşı çıktıklarını ifade
eden Arslan, “Karar, kesinleştikten sonra hukuk dünyasının ve
kamuoyunun malıdır. Hukuk dünyası bizim kararlarımızı dilediği gibi
eleştirir. Karar eleştirilmelidir, kararı verenler değil. Eğer bu
eleştirilerde doğrular varsa tabii ki yararlanırız. Karar
eleştiriliyor diye karar değiştirilmez. Doğruysa bildiğimizi
yaparız” dedi.
Yargının hatasının yine yargı tarafından düzeltileceğini, bu
anlaşıldığı zaman yargıya saygının ön plana geçeceğini kaydeden
Arslan, şöyle devam etti:
“Yasama, yürütme ve yargı. Yasama erki yıpranırsa yasamanın büyük
bölümü değişir, parlamentoya yeni bir güven oluşur. Yürütme erki de
yıpranabilir. Başbakan istifa eder, düşürülür, seçim olur yeni bir
hükümet kurulur, yeni bir güven doğar. Ancak, yargıyı toptan
değiştirme olanağı yok. Dolayısıyla yargının yıpratılmaması
gerekir. Çünkü yargının alternatifi yok. Yargının kısa zamanda
yenilenme olanağı yok. Yargıya herkesin sahip çıkması gerekir.”
Arslan, bir soru üzerine, yargı bağımsızlığı konusunda Anayasa'da
yapılması gereken değişikliklere ilişkin görüşlerini daha önce
açıkladığını, her adli yıl açış konuşmasında bu konulara
değinildiğini anımsattı.
“İMTİYAZ DEĞİL”
“Hakim bağımsızlığı hakimler için imtiyaz, avantaj değildir” diyen
Arslan, şöyle devam etti: “Hakim bağımsızlığı yargılanın kişinin
adil yargılanma hakkının gereği ve güvencesidir. Bunu herkes böyle
bilmelidir. Hakim bağımsızlığını başka kurumların özel yargılama
usulleriyle veya milletvekili dokunulmazlığı ile karşılaştırmak son
derece yanlıştır. Hakim bağımsızlığı ve teminatı gerek Anayasa'da
gerekse uluslararası sözleşmelerle açıkça garantiye alınmıştır.
Anayasa'nın 90. maddesi var. Bizim Anayasa'dan kaldırsak bile hakim
bağımsızlığı ve teminatını kaldırma şansızımız yoktur. Hakim
bağımsızlığı ve teminatı demokrasinin ve hukuk devleti olmanın
olmazsa olmaz şartıdır. Dolayısıyla bu kurumun başkalarıyla
kıyaslanması, karşılaştırılması doğru değildir. Bunu hakim olarak
kabul etmeyiz. Bu bize hiçbir şey getirmez. Bu yargılanan kişinin
güvenle bu kapıdan içeriye girmesini sağlar. Hakim bağımsızlığı ve
teminatını kaldırırsanız mahkemeleri kapatmak gerekir. Güdümlü,
başkasının emir ve komutasında mahkeme olmaz.
Hakim, karar verirken Anayasa, kanun ve vicdanıyla baş başa
kalmalıdır. Bunun dışında hakimi doğrudan veya dolaylı olarak
etkileyecek, yönlendirecek ona teşvik ve baskı uygulayacak her
türlü yöntem kabul edilemez. Eğer hakim yargılama yaparken kendine
rahat ve güvende hissetmezse siz o hakimden adil karar
bekleyemezsiniz. Hakimlerin kararı birinin aleyhine olur, o
eleştirir bu işin doğasının gereği... Buna da saygı duyarız. Davayı
kaybeden birinin 'ben haksızdım kaybettim' dediğini duydunuz mu?.
Asılsız, subjektif iddialarla yargı yıpratılmamalı. Somut bilgi
belge varsa ben buradayım. Bu kadar yaygara koparılıyordu. Elinde
bilgisi ve belgesi olan varsa getirsin. Basına da söylüyorum. Hodri
meydan... Dışarıda afaki konuşmayla olmaz. Bir takım atfı
cürümlerle...”
“BASININ DA SIĞINACAĞI YER YARGIDIR”
Yargının yıpranmaması konusunda basına da çok büyük görevler
düştüğünü anlatan Arslan, “Çünkü güçlü yargı, basını da korumak
durumundadır. Basının da sığınacağı yer yine yargıdır. Yargıyı en
ağır eleştirenlerin de bir gün yargıya ve adalete muhtaç olacağı
kaçınılmazdır. Bu bir kehanet değil ki... İki şeye insanın ne zaman
muhtaç olacağı belli olmaz. Biri sağlık, diğeri adalet. İki
kurumunda ayakta kalması lazım. Bizi sonuna kadar eleştirin. Ama
eleştiriler doğru, bilimsel ve nesnel olsun. Belli davalarda belli
sonucu almak için yönlendirmeye matuf değil... Bunları kale
almayız” diye konuştu.
“İNSAN ÖLÜYOR”
Arslan, Ortadoğu'da yaşanan savaşa ilişkin bir soruyu yanıtlarken
de şöyle konuştu: “Hiçbir savaşı hukukçuların onaylaması mümkün
değil. Hukukçular barış için vardır. Atatürk'ün çok güzel bir sözü
var 'Savaş kesin zorunluluk olmadıkçı cinayettir.' Bu itibarla
savaşın şu veya bu saikle yapılması beni ilgilendirmiyor. İnsan
ölüyor. Ölen her insan bizim ıstırabımızdır. Kim olursa olsun. Bir
hukukçu olarak ve Yargıtay Başkanı olarak savaşı onaylamamız
düşünülemez. Devletlerin hepsinin milletlerarası hukuka uyması
gerekir. Milletlerarası hukukta savaşın şartları bellidir.
Hiçbir savaşı ülkemizle bağlantısı olsun veya olmasın dünya
genelinde konuşuyorum. Dünyadaki teknik gelişmelerin bugün dünyayı
tehdit eder hale gelmesi kabul edilemez. Çünkü teknikteki
gelişmeler insanlığı ortadan kaldırmaya yönelik durum arz etmeye
başladı. Hayatı kolaylaştırıyor ama diğer taraftan ölüm kusan
silahlar... Bu insanlık için hatta bütün canlı varlıklar için
tehdit oluşturmaktadır.”
İSTİNAF MAHKEMELERİ
Osman Arslan, yasaya göre istinaf Mahkemelerinin 1 Haziran 2007'de
kurulacağını anımsatarak, yeni ceza mevzuatının oturması için bu
mahkemelerin kuruluşunun 1 Haziran 2010'a kadar ertelenmesini
istediklerini kaydetti. Arslan, şöyle konuştu:
“Biz bu konudaki görüşümüzü açıkladık. Siyasi iradenin ne
düşüneceğini bilemem. Değerlendirmeyi siyasi irade yapar, kararını
verir. Mahkemeleri biz değil, siyasi irade kuracak. Siyasi irade
uygulayacağına inanırsa 1 Haziran 2007'de istinaf mahkemeleri
kurar. Ama bizim eleştirilerimizi dikkate alırsa uygulamaması
gerekir onun takdiri onlara aittir. Yargı olarak sadece görüşümüzü
açıklarız. Onun dışında bir şey yapmayız.”
Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
(AİHM) yaptıkları ziyarete ilişkin soruyu yanıtlarken de ikili
temasların faydalı olduğunu söyledi. “Hukukçuların lisanı ortaktır.
Bir noktada anlaşırız” diyen Arslan, AİHM'de Türkiye aleyhine
açılan davaların azaldığını sözlerine ekledi.