Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Önceki hafta Bodrum Milta Marina’da dolaşırken, kenarda duran bir tekne dikkatimi çekmişti.
Sıradan bir tekne değildi.
Askerî bir tekne değildi ama sanki sahil muhafaza ile ilgili gibi bir havası vardı.
Merak edip sordum, “Bodrum ve Gökova’nın tek deniz ambulansı” dediler.
Aslında Türkiye’nin tek deniz ambulansı da diyebilirsiniz.
Bunun üzerine merakım daha da arttı.
Gidip görevlilerini buldum ve konuştum.
Önceki gün Vuslat Doğan Sabancı ve Ali Sabancı’nın deniz kazasını okurken, onları Leros adasından Bodrum’a getiren deniz aracının videosuna rastladım.
İki hafta önce merakımdan araştırdığım deniz ambulansıydı bu…
O gün bu ambulansın görevlisi ve kaptanı ile sohbet ederken, videoya da almıştım.
Bu deniz ambulansının çok ilginç bir hikayesi ve bugüne kadar gizli kalmış kahramanlık hikâyeleri bulunduğunu gördüm.
Ayrıca o ambulans çok ünlü bir başka Türkü daha aynı Leros Adası'ndan getirmiş.
Bu kahraman ambulansı size tanıtmak istiyorum…
Çünkü çok başarılı bir sivil toplum girişiminin ürünü…
Arkasında çok güzel bir uluslararası iş birliği var.
Ayrıca Türkiye’de devlet-sivil toplum ilişkisi var.
Ayrıca bir marinanın yüklendiği sosyal sorumluluk duygusu var.
Bir sivil toplum girişimi var…
Bir de gizli kalmış sponsorlar var.
Bu bilgileri, dün sabah iki ünlü Türk vatandaşını Leros’dan gelirken tekneyi kullanan yetkilinin kendisinden aldım.
Milta Bodrum Marina Liman Kontrol Merkezi ve Acil Durum Koordinasyon Müdürü M. Ayberk Olcay.
Kendisi aynı zamanda Deniz Kurtarma Derneği adlı STK’nın koordinatörü.
Bu ambulans Bodrum Deniz Kurtarma Derneği’nin envanterinde bulunuyor.
Ancak devlet de işin içinde. Sahil Güvenlik Kuvvetleri’nin koordinasyonunda görev yapıyor.
Ve özel bir şirket var:
Bakımı ve alt yapı desteğini, hiçbir ücret almadan Milta Bodrum Marina sağılıyor.
Bu üçlü girişimin sonunda ortaya çıkan ambulansın en büyük özellikleri şunlar:
Sağlık Bakanlığı mevzuatına göre bir ambulansta bulunması gereken her türlü teçhizata sahip.
Hatta bir deniz ambulansında bunun fazlası da olması gerekiyor.
Çünkü denize çıktığında her şeyin bir yedeğinin bulunması gerekiyor.
112 ve Sahil Güvenlik Teşkilatı acil sistemine bağlı olarak çalışıyor.
Acil durum çağrısı geldiğinde en geç 12 dakika içinde gerekli bütün personeli ile birlikte hazır duruma geliyor.
Kendi sağlık personeli var, ama duruma göre 112 Acil Çağrı sistemi ve Sağlık Bakanlığı gerekli gördüğü kendi personelini de tekneye alıyor.
Ambulansta, bir yoğun bakım ünitesindeki en önemli şeyler var.
Mesela kalp krizinin gerektirdiği durumlarda müdahale edilmesini sağlayan bir araç var.
Vücuttaki pis kanı çekip oksijen pompalayan bir cihaz bulunuyor.
Uzun sevklerde hastanın ihtiyacı olan ilacı otomatik olarak gereken dozda verilmesini sağlayan bir efüzyon cihazı var.
Ayrıca bir doğum seti ve yanık seti var.
Ve tabii bir de gece görüş ve termal kamera sistemine de sahip.
Yani gece denize düşmüş bir göçmeni veya kazaya uğramış teknelerden düşen birini vücut ısısı sayesinde bulabiliyor.
Bunun için iki önlemi var.
Birincisi, teknenin özel yapısı itibariyle ve flap sistemleri sayesinde dalgalı denizde seyri de dengeli oluyor.
İkincisi ise çift yatak sistemi.
Deniz sakinse alt düzeyde bir yatakta taşınıyor. Dalgalı durumda ise biraz daha yüksek seviyede ve dalgadan daha az etkileneceği bir yatakta yatırılıyor.
Bunlar teknik bilgiler.
Şimdi size bu teknenin yakın geçmişindeki dosyasını da açayım.
Biraz da işleyiş hakkında teknik bilgi vereyim.
Bakanlıkta sisteme bağlı 48755 nolu bir kod var. 112’den vaka gelince bu kodla dosya açılıyor.
Görev tamamlanınca yine bu kodla raporlama yapılıyor.
Başvuru 112 acil çağrı yoluyla veya özel acil numaralarla yapılıyor.
Hareket konusunda son talimat nereden geliyor?
112 Acil Merkezi veya Sahil Güvenlikten teyit alınarak harekete geçiliyor.
Türkiye’nin tek deniz ambulansının kahramanlık sicili çok parlak.
Mesela geçen aylarda, Orak Adası’nda alkol komasına girip solunum zorluğu çeken bir hastayı alıp 22 dakikada getirmişler.
Hollandalı, İngiliz, Fransız ve Yunan vatandaşları var; acil koduyla hastaneye nakledilen.
Olcay, “2017’den beri Sağlık Bakanlığının koordinasyonu ile 128 yabancı ülke vatandaşına tahliye yaptık. Kos’taki depremde travmalı hastaları Bodrum’a getirdik” diyor.
Olcay devam ediyor:
“Daha önce Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefi Gürel Aykal’ı Leros’ta geçirdiği bir kaza nedeniyle Bodrum’a naklettik. O zaman Leros’ta şartlar uygun değildi, özel izinle alıp getirdik. Karşı taraf müsaade ettiği takdirde hem Türk hem de yabancı vatandaşlara hizmet veriyoruz.
Hizmet verdiğimiz yabancılar işlem bittikten sonra ne kadar ücret vereceklerini soruyorlar.
Bunun bir proje olduğunu ve ücret almadığımızı söyleyince şaşırıyorlar.”
Bu kahraman tekne gemilerin altından çok göçmen çocuğu kurtardı
Şimdi geleyim teknenin alınma nedenine…
Aslında bunun arkasında Türkiye’nin göçmen olaylarındaki çalışmalarının yarattığı izlenim var.
Ayberk Olcay’ın ağzından dinlemeye devam edelim:
“Batan gemilerin altından göçmen çocuklarının çıkarılmasında Sahil Muhafaza ile birlikte görev alırız biz. Birçok çocuğu çıkardık o teknelerin altından.”
“Göçmen olaylarında bu kadar çok çalışma yaptığımızı görünce Avrupa Birliği heyeti burayı çok ziyaret etti. O heyetlerde Anna Maria isimli bir kadın milletvekili de vardı. Bizimle birlikte Kaymakamlık’taki toplantılara da katıldı ve bizimle çok uzun konuştu.
‘Üç ay sonra yine geleceğim. Lütfen bize yaptığınız faaliyetlerle ilgili bilgi verin’ dedi. O sıralarda Alman Hastanesi’nin eski bir deniz ambulansı vardı ama ticari olarak zorda oldukları için kendini feshetmişti.”
“Üç ay sonra ikinci defa geldi ve ne istediğimizi sordu. Biz de, ‘Bir deniz ambulansına ihtiyacımız var ama bunu sadece göçmen olaylarında kullanmak için değil, bu sahillerde turistlerin ve kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçları için de kullanabileceğimiz bir ambulans olmalı’ dedik.
Bir yıl proje üzerinde çalıştılar. Sonra Nobel Ödülü almış bir beyefendiyi proje başına görevlendirdiler. Bizim SAT komandosunda görev yapmış uzman arkadaşlarımız denize dayanaklı ve sarsıntıyı absorbe edebilecek tekne türleri üzerinde çalıştılar.
Bu kendi alanında ödül almış bir tekne."
“Önce165 bin Euro ile başladı proje. Sonra 340 bin Euro’ya mal oldu. Sonra Valiliğe gidip onun da desteği ile 22 sponsor bulduk. Onların katkıları ile çok gelişmiş medikal araçları temin ettik.”
“Her şeyi tamamladık ama Avrupa Birliği yetkilileri bir garanti istedi: ‘Alt yapı desteğini kim sağlayacak?’ Bu noktada Bodrum Milta Marina, ‘Biz bunu sağlarız’ dedi.
Yani teknenin sürekli bağlanmasını, güvenliğinin sağlanmasını, hiçbir ücret almadan her zaman operasyona hazır halde tutulmasını Bodrum Marina sağlıyor.
Ayrıca operasyonun teçhizat ve malzeme üssünü ve deposunu da yine ücretsiz olarak Marina verdi. Marina’nın konumu da stratejik açıdan çok elverişli bir yerde.
Bir yandan Gökova’nın dibine kadar hizmet verebilecek bir menzilde. Datça Yarımadası’na ulaşabiliyor.
Yakın Yunan adalarında hastalık veya kaza geçiren insanlara hizmet verebiliyor.”
İşte bu deniz ambülansı taşıdı Vuslat Doğan Sabancı ve Ali Sabancı’yı, Leros’tan Türkiye’ye…
Çok zor bir operasyondu. Deniz dalgalıydı. Bu kadar kritik ve ağır bir vakayı gerçekten mucize gibi bir operasyonla getirdiler.
Ama bilelim ki hiç de kolay bir iş değildi.
Organizasyonun arkasında Bodrum Amerikan Hastanesi’nin doktorları var.
Amerikan Hastaneleri CEO’su ve anestezi uzmanı Dr. Erhan Bulutçu..
Gelişteki operasyonu Amerikan Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Yusuf Babayiğit yönetti.
Teknede ise hastanenin Ortopedi Uzmanı ve Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Barış Coşkun vardı.
Ambulans tekneyle Leros’a giden Doktor Barış Coşkun’la konuştum.
Bir kere Leros’taki Yunan hastane doktor ve yetkilileri için, “Çok iyi bir iş yaptılar. İnanın hepsi çok iyi insanlardı. Doktorlar ilk müdahalede yapılması gereken her şeyi yapmışlar. Ayrıca bizlere karşı çok da nazik davrandılar, iş birliğine yakın insanlardı. Hasta bakım görevlisi kadınlar sabaha kadar Vuslat Hanım’ın elini tuttular, manevi ve maddi destekleri bizi çok etkiledi” dedi.
Çok iyi dostluklar kurmuşlar bu sayede ve sanıyorum ilerde bu dostluklar birçok Türk ve Yunan vatandaşının hayatının kurtulmasında çok işe yarayacak.
Tabii iki ülkenin de en zor tarafı bürokratik ve kanuni zorluklar.
Giriş işlemleri, gümrük işlemleri…
Bunlar da insanlardan çok kanun ve kurallardan kaynaklanıyor.
Yunanlı memurlar ellerinden geleni fazlasıyla yapmışlar.
Bütün bunları dinledikten sonra benim çıkardığım sonuç şu oldu:
Bence iki taraf ta bu olayı bir “vaka olarak” incelemeli, hatta ortak çalışma grubu kurmalı.
Belki özel bir iş birliği acil merkezi oluşturulabilir.
Yine eminim iki tarafta da bu kadar iyi insanlar ve onların iyi niyetleri olduğunda dünyaya anlatılacak ortak bir hikayemiz de olabilir.