Geçen yazılarımın birinde 25-30 yıl önce Diyarbekir’in
kırsalında yaşadığım bazı sıkıntıları dile getirmiştim. Yazıya
yapılan birçok sağduyulu yorumla nispeten kendime geldim.
Ancak “bizi ağlatma hocam” başlıklı bir yorum
beni hem duygulandırdı hem de ziyadesiyle teselli etti.
Bu yorumun aynısını sizinle paylaşıyorum.
“Dün orada anlattığınız zulümleri yapanlar bu gün
yaptıklarına pişman, hepsi Kürtlere hak veriyor en son cezaevinden
çıktıktan sonra eski polis Ayhan Çarkın ile konuştuğumda kafayı
sıyırmış durumdaydı, Kürt’ere hak veriyordu. Tanrı’nın adaleti var
ve bir şekilde işliyor tabi ki biz pek
anlayamıyoruz.”
Tabi sadece yorum değil, asıl ilginç olan yoruma verilen
olumlu-olumsuz oylardı.
Bu yoruma 2727 beğeni ve 20 kadar da beğenmeme gibi bir katkı
gelmişti. Ayrıca bu beğeni sayısı hafızam beni yanıltmıyorsa aynı
zamanda bir rekor.
Oran olarak bu binden birden dahi azdır. O kadarı da olacak her
türlü insan bu memlekette var, müslüm, gayrimüslüm basın
bilgileriyle donatılmış fukara vatandaş, ezberiyle yaşayan
zavallılar… var da var.
Bu yazı ve yorumdan şunu çıkardım;
Eğer bu halk Kürtleri tanırsa, dertlerini anlarsa, çektikleri
sıkıntıları fark ederse, bir de ne istediklerini bilse yeminle
diyebilirim hepsi hükümetin, devletin yakasına yapışacak ve
Kürtlerin hamiliğini yapacak.
Sene 1990 ben Aybastı İmam Hatip Lisesinde yedek subay
öğretmendim. O ara TBMM’de yemin sorunu yaşandı. Hatırlarsanız
Leyla Zana vekil yeminini yaptıktan sonra bir cümle Kürtçe ekleme
yapmıştı;
”Mén vé sondé jébo bératıya gelén Kürd u Térk
xwar”
Öğretmen arkadaşlarından biri, “Yahu bu kadın ne
dedi ki o kadar meclis çalkalandı? Hele bize tercüme
et” dedi. Ben de dedim ki şöyle dedi:
"Ben, bu yemini Kürt ve Türk halkının kardeşliği
adına okuyorum.”
Ben bunu der demez, baktım öğretmen arkadaş dedi ki,
“Hala hala yahu bunlar ne diye buna tepki gösteriyor
bundan daha güzel ifade olur mu, yemini başımız gözümüz
üstüne.”
Yine bir yazımda icap etti, yaşadığım bazı sıkıntıları kaleme
almıştım, bir Türk vatandaşımız yazmış, “Allah belalarını
versin, kim ne hakla size bu sıkıntıları
veriyor” diye veryansın etmişti.
Yani asıl mesele bizim birbirimizi dinlememizdir.
İletişim iletişim iletişim. Arkadaş benim yüzlerce Türk
arkadaşım oldu, olmaya da devam ediyor, onlarca dostum var, ben bu
sıkıntıları onlarla paylaştığım zaman hepsi de bana hak
veriyor.
Demek mesele aradaki fesatların kışkırtmasından kaynaklanıyor.
Benim kanaatim budur.
Bu gün ülkemiz son yüzyılın en belalı sürecini yaşıyor. İçeriden
de dışarıdan da düşmanlar elindeki kartları bir bir oynuyorlar eğer
biz ittifak halinde olursak dünya üzerimize gelse vız gelir tırıs
gider. Fakat Allahmehfizna eğer bir kısmımızı oyuna getirip bizi
birbirine düşürürlerse işte asıl tehlike oradadır.
Hani, Üstat Bediüzzaman’ın bir sözü var “İki pehlivan
dövüşse, bir çocuk onları dövebilir” gerisini siz
düşünün.
Zaman selamlaşma zamanıdır.
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve
berekatuhu