Vicdani retçi halen firari

Abone ol

Vicdani retçi Osman Murat Ülke AİHM'in kararını açıklamasından sonra kısmen de olsa rahatladığını söyledi. Ülke halen yasal olarak asker firarisi pozisyonunda.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuruda bulunarak Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum ettiren, askerlik yapmayı reddettiği için kamuoyunda "Vicdani retçi" olarak bilinen Osman Murat Ülke, "Özel hayatım açısından da bu kararın sonuçlarını görmeyi talep ediyorum" dedi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi'nde avukatı Hülya Üçpınar ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Osman Murat Ülke, vicdani ret kararını 1992 yılında verdiğini, bunu 1996 yılında açıkladığını ve bir yıl 2 ay sonra da hakkında tutuklama kararı çıktığını hatırlattı. Meseleden kaçmak yerine onunla yüzleşme niyetinde olduğunu, bunu açıklamakla ortaya koyduğunu kaydeden Ülke, "Benim için vicdani ret her zaman kendi kimliğime, karakterime ve kanaatlerime sadık kalmanın olmazsa olmaz koşulu oldu" ifadesini kullandı. AİHM'nin bu kararıyla vicdani reddin yasalarda ne biçimde karşılık bulacağına ilişkin bir yol haritası çizmediğini, ancak yön gösterdiğini söyleyen Ülke, "Ben kuşkusuz mahkemenin vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin 9. maddeden bir hükme varmasını tercih ederdim ve avukatlarımla yapacağım değerlendirmeler sonucu itirazda bulunabilirim. Diğer yandan devletin de itirazda bulunacağı mutlak gibi. Yani bu süreç burada bitmedi ve tartışmanın farklı düzlemleri zamanla açılacak ve oturacaktır. Ancak devlete şu an bulunduğumuz noktayla ilgili söylemek istediğim bir şey var: Vicdani retçilere emre itaatsizlik eden askerler muamelesi yapmaktan acilen vazgeçilmelidir" diye konuştu. Yasal sürecin henüz bitmediğini belirten Osman Murat Ülke, şöyle konuştu: "Kendi özel hayatım açısından bu kararın sonuçlarını görmeyi talep ediyorum. Birçok gazetenin sunduğunun aksine bu geçtiğimiz yıllarda kaçak yaşamadım. Kendi hayatımı sürdürdüm, insan hakları alanındaki çalışmalara elimden geldiğince katıldım. Beni bulmak isteyecek devlet için aslında hep göz önündeydim. Diğer yandan resmi kayıtlarda görünmemeyi tercih ettim, çünkü 'kazara' veya 'tesadüfen' alınmayı da anlamlı bulmadım. Ben kendi duruşumu çok kez kendi ayağımla mahkemelere giderek ve bunun için cezaevinin yanı sıra kışlada geçen zamanlarla beraber hayatımdan 2 yılı vererek kanıtladım. Bazı gazetelerin internet sayfalarında yayınlanan okur mektuplarında vicdani retçiliğin korkaklıkla eş tutulduğunu görüyorum. Nasıl bir korkak kendisini, onu koruyacak yasal düzenlemelerin yokluğunda, göz göre göre Türkiye'nin en güçlü kurumunun ellerine teslim eder, işkence ve kötü muameleyi göze alır? Kısacası, ben üstüme düşeni yaptım ve artık ailem ve kendim için güvenlik ve rahatça düzenleyeceğim bir hayat talep ediyorum. Bilhassa ciddi sağlık sorunları olan babamın daha fazla rahatsız edilmemesini altını çizerek talep ediyorum. Babam sürekli olarak taciz edilmeyi kaldırabilecek durumda değil ve kesinlikle hak etmiyor." Yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını da cevaplayan Ülke, "Vicdani olarak kısmen de olsa rahatladım diyebilirim. Bundan sonra devletin ne adım atacağını göreceğiz. Şu an ben yasal olarak firariyim, ancak pozisyonum güçlendi" diye konuştu. Tekrar alınabileceği endişesini halen yaşadığını, ama devletin kendisini almamayı tercih ettiğini ifade eden Ülke, "Ortada mükerrer cezalandırma var. Ben vicdani retçiyim, bunu doğal bir hak olarak görüyorum, bunun tanınmasını istiyorum. Bu aşamadan sonra bunların çoğalacağını (vicdani retçilerin) düşünüyorum" şeklinde konuştu. Kendisinin birkaç ferdi davranışın dışında fiziksel tacize uğramadığını, ancak psikolojik olarak bunu hissettiğini söyleyen Ülke, "Babam, Askerlik Şubesi tarafından sürekli taciz ediliyor. Babam, Askerlik Şubesi tarafından birkaç haftada bir taciz edildiğini ifade ediyor. Ciddi rahatsızlıkları var, bunları taşıyacak durumda değil" dedi. Evli ve bir çocuk babası olan Ülke, geçimini çevirmenlik yaparak sağladığını da belirtti. "VİCDANİ RET BİR İNSAN HAKKI" Ülke'nin hukuk sürecinin yaşandığı dönemde toplam 701 gün hapis yattığını belirten avukatı Hülya Üçpınar da, AİHM'e Sözleşme'nin 3. (işkence ve kötü muamele yasağı), 5. (kişi güvenliği ve özgürlüğü), 8. (bireysel yaşama saygı) ve 9. (düşünce, vicdan ve din özgürlüğü) maddelerine dayandırılarak başvuruda bulunduklarını söyledi. Kararın, Osman Murat Ülke'nin kişisel olarak yaşadıkları üzerinden 3. maddeye ilişkin ihlal kararı olduğunu, kişisel sonuçlar doğurduğunu, aynı zamanda tüm vicdani retçiler için emsal oluşturabileceğini bildiren Üçpınar, şöyle konuştu: "Şimdiye değin vicdani retçilerin tümü Osman Murat Ülke gibi aynı türden itaatsizlik fiilleri için tekrar tekrar cezalandırılmışlardır. AİHM bir içtihat mahkemesidir ve tüm kararları taraf devletler için bağlayıcılık taşımaktadır. Her dava kendi özel koşullarında değerlendirilmekle birlikte, kararlar benzer durumdaki her vaka için uygulanması gereken birer içtihat niteliğindedir. Sonuçlarına bakıldığında, çıkan kararı devlet uygulamak zorundadır. Mesela Yunanistan'da uygulayabilir. Çünkü Yunanistan da taraftır. Vicdani ret konusunda bir düzenleme bekliyoruz." "Vicdani reddin bir insan hakkı olduğunu düşünüyorum" diyen avukat Üçpınar, 9. madde üzerinden itiraz yapmak istediklerini kaydederek, daha sonra konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Vicdani ret, düşünce ve inanç özgürlüğünün bir tezahürü ve temel bir haktır. Maalesef Sözleşme'de yeterince açıklık kazandırılmamış olan vicdani ret konusu devletlerin inisiyatifine bırakılmıştır. Hakkın kavramsal içeriğinin somutlaştırılarak kullanıma işlerlik kazandırılması bakımından kararın 9. madde açısından yeniden irdelenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, tarafların 3 ay içinde başvuru hakkı olan Büyük İdare'ye itiraz edilecek ve 9. madde yönünden inceleme yapılması talep edilecektir." Askerliğin meslek olarak yapılabilmesi ve tercih edilen bir meslek olması gerektiğini savunan Üçpınar, "Bu noktada, silahlı hizmeti veya savaşmayı ve savaş için eğitilmeyi reddetmenin suç olmaktan çıkarılması, vicdani reddin temel bir hak olarak kabul edilmesi, konuyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir" dedi. Basın toplantısına katılan ÇHD üyesi ve eski başkanı avukat Bahattin Öztürk de, Ülke gibi vicdani retçi olan Sivas Askeri Cezaevi'nde bulunan Mehmet Tarhan'ın serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Basın toplantısına katılan Tarhan'ın avukatı Suna Coşkun ise, müvekkilinin dosyasının Yargıtay Genel Kurulu'nda bulunduğunu belirterek, "Bu karar, bu yaşananlar anlamında bir emsal olduğunu düşünüyorum. Tarhan 9 aydır cezaevinde bulunmaktadır" diye konuştu.

Günün Önemli Haberleri