Bu eksikti, şunu dile getiremezsin seni aşar, bunu dile
getiremezsin seni aşar diye bir tuhaf yaklaşım çıktı. Bu ifade
direk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık hukukuna tecavüz,
manevi şahsiyetine hakarettir bilmekte fayda var.
Vatandaş haddini aşarsa o ayrı, nasıl derseniz?
*Başkasının inancına saygısızlık yapmak,
*Bir kimseyi etnik kökeninden dolayı küçük düşürmek,
*Devletin şahsi manevisine küfretmek,
*Devlet büyüklerine hakaret etmek,
*Mahkeme kararlarına saygısızlık yapmak,
*Komşuluk hukukuna tecavüz etmek,
*Mevcut kanunların dairesinden çıkmak vatandaşlık açısından
birer kusurdur çünkü bunun cezai müeyyidesi vardır.
İnanç öyle bir değer ki Yüce Allah onu dokunulmaz kılmıştır.
Kişinin ait olduğu köken takdiri ilahi olup kişi bundan sorumlu
değildir.
İkinci ve üçüncünde yapılan saygısızlık vatandaşa sıkıntı
veriyor o münasebetle kimsenin burada gelişi güzel söz söylemeye
hakkı yoktur, olmamalıdır.
Mahkeme kararı mevcut yasalara göre verilmişse saygı duymak
lazım ancak ilgili yasayı beğenmiyorsanız o yasanın değişikliği
için çalışabilirsiniz.
Koşu komşunun külüne muhtaçtır, yerine göre karşılıklı özel
hakları vardır. Peygamberimiz buyuruyor ki “komşuluk
hakkı öyle tavsiye edildi ki ben ilerde komşunun komşuya varis
olabileceğini tahmin etmiştim.”
Ayrıca vatandaş kanunlar karşısında eşit düzeyde sorumlu olup,
yasalara uymakla yükümlüdür.
Bunun dışında siyasi, içtimai veya politik meselelerde kimse
vatandaşa keyfine göre sınır çizemez, şunu söylemek haddin değil,
bunu söylemek haddin değil diyemez.
Hayatın içinde dünyaya bakan makam mevkin ne olursa olsun bil ki
ondan daha büyük bir rütbe vardır o da vatandaşlıktır. Çünkü emekli
olunca tekrar o rütbeye ulaşıyorsunuz.
Birinci ordu komutanlığından emekli olan bir paşamız emeklilik
veda konuşmasında demişti ki, “Ben orgenerallikten Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığına terfi ediyorum.”
İşte mesele bu hem de 15 yıl önce yani askerliğin ulaşılmaz
olduğu bir dönemde.
Onun için ben FETÖ ile ilgili vicdani bir yazı kaleme aldım diye
bir başkası “orası seni
aşar” diyemez.
Ben konumum gereği yüzlerce KHK mağdurlarını dinledim. Burada
bir sıkıntı olduğuna inanıyorum. FETÖ deyip kestirmek kolay, ama
mağdurun derdini sahiplenmek vatandaş olarak vazifemiz değil mi?
Şimdiye kadar 20 BİN kişi görevine dönmüşse bir o kadar daha mağdur
olabileceği ihtimali yok mu? Bence kesinlikle vardır. Vatanıma,
milletine bağlı olup sabırla hakkın tecelli edeceği günü bekleyen
bu kimselere selam olsun.
Ben vatandaşım başkasına hakaret etmeden, toplumsal huzur ve
güvene sıkıntı vermeden, Yüce Allah’ın bir kulu olarak vicdanımın
sesini yazı dökebilir, canlı yayınlarda seslendirebilirim.
Dolayısıyla kevaşeliğin bir anlamı yok. Diyeceksiniz ki kevaşe
nedir?(*) Kürtçeyi öğrenseydin bilseydin tembel adam.
Selam ve sevgilerimle
(*) Kevaşe; kuru ot için verilen bir ad ama burada mecaz anlamda
kullanılır.