Milletçe bir imtihan yaşadığımız şu günlerde sık sık geriye
dönüp bakıyorum.
Aklımda hep “olanda hayır vardır” cümlesiyle bu bakışı
gerçekleştiriyorum.
Zira bazen çer çaputun birbirinden ayrılması gerekir.
15 Temmuz günü bizim yaşadığımız da aynen buydu.
Milletçe Vatan eleğinden geçtik.
Kalburun üzerinde kalması gerekenler kaldı gitmesi gerekenler
gitti.
Gitmeye de devam edecekler…
Bazı nimetlerin kıymeti kaybedildiğinde anlaşılır.
Bu değişmez bir kuraldır.
Meselelere, hele de bir milletin bekasını ilgilendiren konulara
kişiler üzerinden bakan birisi değilim lakin o meşum gecede Erdoğan
gitseydi yaşayacağımız kaosu anlatmaya bile gerek duymuyorum.
Erdoğan vatan için ne yapılması gerekiyorsa yaptı ve
lider olmakla yönetici olmak arasındaki farkı ortaya
koydu!
Lider tespihin imamesidir unutmamak gerek…
Şimdi milletçe vesayetlerden sıyrılıp arada kalmış kimliğimizi
özüne döndürmek zamanıdır.
“Vatan için ölenlerin olduğu bir ülkede Vatan için
yaşamayı bilmek farzdır” demiştim.
Bunu düstur edinmek gerektiğine de iman etmişim.
İşte bu düşünceyi elden bırakmadan ilk önce kendi kimlik
inşamızı gerçekleştirmek zorundayız.
Mekân değiştiren kardeşlerimizin vebalini başka türlü
ödememiz mümkün değildir.
Bu kimlik inşası taşın suya ilk değdiği noktadan yani merkezden
başlamalıdır. Bunun başkaca yolu yoktur!
Ve bu inşada merkez, insanın kalbidir!
Kalbin merkezi ise imanıdır!
İlk adımımız ve inşaya yeniden başlamamız gereken yer tamda bu
noktadır…
Vatan için ölmeyi göze alan bir coğrafyada vatan için sonuna
kadar cesurca, imanla yaşamak ve gereken neyse onu yapabilmek biz
hayatta kalanların boynuna yüklenmiş büyük bir sorumluluktur.
Yoksa bu vebalin atından kalkamayacağımız kesindir!
Allah bir fırsat verdi!
Ve böyle bir fırsat ele her daim geçmez bunu hepimiz
biliyoruz!
Vatan için ölünür evet fakat vatan için yaşayabilmek ve
buna layık olabilmek bizlerin en büyük ödevidir.
Bu ödevin sonucu bize vatanı, vatan kılacaktır ya da gün gelecek
bu toprakta bizi parya olmaya mahkûm edecektir.
İlk önceliğimizdir bize giydirilmeye çalışılan ve üzerimizde
iğreti duran sahte kimliklerden kurtulmak.
Bizi biz yapan kimliğimizi kaldırdıkları sakladıkları
yerden çıkartarak yeniden tedavüle sokmak!
Eğer birilerinin elinde oyuncak olmak
istemiyorsak,
Namusumuzun iffetimizin ayaklar altına alınmasını
istemiyorsak,
Evlatlarımızın esaretle yaşamasını
istemiyorsak,
Dinimizin izzetinin ayaklar altına alınmasını
istemiyorsak,
Ve eğer ümmetin ümidini kırmak
istemiyorsak…
Dinimiz, inancımız, etnik kökenimiz, siyasi fikrimiz ne
olursa olsun...
Var gücümüzle “Vatan için ölenlerin olduğu bir ülkede
Vatan için yaşamayı bilmek farzdır” düsturunu hayatımıza geçirmekle
mükellefiz…
Vatan için ölmek ne kadar elzemse vatan için yaşamanın
da o kadar elzem olduğunu idrake mecburuz!
Söylediği her şeyde binlerce hikmet barındıran Efendimiz
“Vatan sevgisi imandandır” neden demiş olsun ki
iyice bir düşünmek lazım vesselam…