Vakit'i mahkum eden hakim zorda
Abone olGenerallere hakaret ettiği gerekçesiyle Vakit Gazetesi'ni mahkum eden hakim Bülent Çınar, daha önceki benzer bir davada verdiği karar nedeniyle zor duruma düştü.
Vakit Gazetesi yöneticileri tarafından ziyaret edilen Yeni Şafak
Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Vakit'i mahkum eden hakimin daha
önce benzer bir davada verdiği kararı köşesine taşıdı.
Taşgetiren'in gündemine getirdiği olay, Ankara 20. Asliye Hukuk
Mahkemesi hakimi Bülent Çınar'ı zor durumda bırakacağa
benziyor...
Vakit davası - Yargı sorunu
Vakit'in karşı karşıya bulunduğu tazminat darbesi ile ilgili bir
değerlendirme yapmıştım. Pazartesi günü Vakit yöneticileri,
ziyaretime geldiler. Onları dinledikten ve davanın farklı boyutları
hakkında daha detaylı bilgilere ulaştıktan sonra, ikinci bir
değerlendirme yazısı zaruri oldu.
Konunun bir boyutu, ülkemizde yaşanan yargı sancısı ile ilgili.
Şöyle ki:
Malum Vakit, Asım Yenihaber imzalı yazıda geçen "Onbaşı bile
olamayacakların general olduğu ülke" başlığıyla yayınlanan ve iki
generali eleştiren bir ifadenin TSK bünyesindeki tüm generalleri
hedef aldığı tarzındaki bir suçlamanın mahkemece kabulü ile
trilyonluk "manevi tazminat"a mahkum oldu.
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi Bülent Çınar, "Yazı
general rütbesini taşıyan davacıların tümünü hedeflediğinden
MATUFİYET koşulu gerçekleşmiştir" ifadesiyle tazminata
hükmetti.
MATUFİYET bu tür davaların kilit kavramı... "Suçlama şu kadar
insanı kapsıyor" diyorsunuz, mahkumiyet çıkıyor, "kapsamaz"
diyorsunuz beraat çıkıyor.
312 general dava açıyor ve "Biz rencide olduk" diyor. Hakim
inceliyor "Evet rencide olmuşsunuz" diye karar veriyor.
Aynı sayın hakimin, benzeri bir olayda verdiği bir başka karar
var.
2001 yılında TOBB'un Ankara'da düzenlediği istişare toplantısında
İTO Başkanı Mehmet Yıldırım "Beş genel başkanın seçtiği, yalakalık
yapan insanlar Meclis'e geldi. TBMM'de 550 yalaka var" şeklinde
konuşuyor.
Nasıl bir konuşma: Beş genel başkan... Meclis... 550 yalaka...
Acaba yalaka hakaret mi: Acaba hakaret Meclis'e mi yapıldı? Acaba
550 kişi bu laftan alınmalı mı?
TBMM'de bulunan MHP'li ve DSP'li milletvekilleri Yıldırım aleyhine
dava açıyorlar. Dava açanlardan birisi de Kemal Vatan... İşte bu
dava Ankara 20. Asliye hukuk Mahkemesi'nde görülüyor. Mahkeme
Hakimi de Bülent Çınar.
Karar şöyle:
Borçlar Kanunu'nun 49. maddesine ilişkin tazminat davasında, yanlar
arasında ayrılık, bu sözcüklerin sarfıyla doğrudan davacının hedef
alınıp alınmadığı noktasında toplanmıştır. Milletvekili konumuyla
tüm Meclis üyeleri konuşmada eleştirilirken, 'yalaka' sözcüğünün bu
kitleye yöneltildiği ortadadır. Ancak yansıma suretiyle davacının
bundan alındığını ileri sürüp manevi ödence dilemesi yerinde
bulunmamıştır. Bu sebeple dava reddolunmuştur. KARAR: yukarıda
sayılan gerekçe ile, 1- Eleştiri maksadını aşan ve davacının
doğrudan hedef alındığını belirleyecek, bir tanıma açık isme yer
vermediği düşünülen söylemden dolayı davacının yerinde bulunmayan
manevi tazminat talebinin reddine... Hakim Bülent Çınar."
İşte böyle.
Bizler, hukukçu olmayan sade vatandaşlar, bu davaları ve verilen
kararları okuyoruz. Davalar benziyor, hatta milletvekilleri ile
ilgili davada daha açık bir hakaret gözleniyor, ama kararlar
farklı. Aynı hakim, generallerle ilgili davada generaller lehine
karar vermiş, milletvekilleri ile ilgili davada ise
milletvekillerinin hakarete uğramadığı kararına varmış. Bize bir
çelişki gibi görünüyor.
Tabii adaletin insanların içini durultması lazım.
İyi ki, temyiz diye bir kurum var. Yani bir mahkemenin kararı daha
üst bir mahkemede yeniden görülüyor ve hatalar varsa
düzeltiliyor.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Türkiye'deki eğitim sorunundan söz
ederken sık sık eğitimin kalite sorunu bulunduğunun altını çizer ve
örnek olarak "Hukuk eğitimindeki kalite sorunu, yargıçlarımızın
verdiği kararların pekçoğunun Yargıtay'da bozulmasına yol açıyor"
der.
Tabii sayın hakim, bizim sade mantığımızla çözemediğimiz bir
gerekçe ile benzeri bir davada farklı sonuçlara varmış olabilir.
Herhalde o konuda, Yargıtay'da daha derin bir inceleme
yapılacaktır.
Buna benzer başka davalar da olmuş, ve onların da pekçoğunda yargı,
"matufiyet"i sınırlı tutmuş. Yargıtay'da onların da dikkate
alınacağı kuşkusuzdur.
Belki Yargıtay, "manevi tazminat" gibi moral bir denetim
mekanizmasının, bir yayın kuruluşunu çökertme niteliğine bürünüp
bürünmediğinin tahlilini de yapacaktır.
Vakit'in, içine düştüğü zorluğu aşacağına inanıyorum. Çünkü pekçok
zorlukları aşarak geliyor. Türkiye'nin en önemli yargı alanında
yaptığı bir süreçte yargıyı çifte standartlı görünümlere düşürmemek
de büyük duyarlılık gösterilmesi gereken bir konu. Bir tarafta
Vakit gazetesi, bir tarafta generaller... gibi bir denklem içinde
mi bakmalı olaya, yoksa her tarafa eşit mesafede bir durulukta mı?
Bu sorunun sorulması bile zaid... Dilerim bir dönem çok sarsıcı
etkiler bırakan "yargının siyasallaşması" hadisesini yeniden
tartışmayız.
Yazı: Ahmet Taşgetiren
Kaynak: