'Vahşete göz yumanlar bedeli öder'
Abone olErdoğan, "yaşanan vahşete sessiz kalanların aynı bedelle yarın karşı karşıya kalabileceği" uyarısında bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kan ve gözyaşı üzerine hesap
yapanların derhal bu hesaplardan vazgeçmesi gerektiğini belirterek,
"Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünyadaki tüm devlet
başkanlarını, başbakanları Ortadoğu'da yaşananlar konusunda daha
duyarlı olmaya davet ediyorum" dedi.
Başbakan Erdoğan, Mayıs ayı Ulusa Sesleniş konuşmasında gündeme
ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İnsan öncelikli bir siyasete
inandıklarını ve o siyasetin gereğini yerine getirmeye
çalıştıklarını belirten Erdoğan, bir yandan milletin yıllar yılı
ihmale uğrayan sorunlarını çözmeye, sıkıntılarını hafifletmeye
çalıştıklarını, bir yandan da Türkiye'yi geleceğe taşıyacak
adımları bir bir attıklarını belirtti. Türk halkının çok uzun
zamandır yaşadığı sıkıntıların farkında olduklarını kaydeden
Erdoğan, bu sıkıntıları imkanlar ölçüsünde bertaraf etmek için gece
gündüz çalıştıklarını ve çözüm üstüne çözüm ürettiklerini
vurguladı.
Toplumun her kesiminin acil ihtiyaçlarını giderebilmek için
uygulamak zorunda oldukları ekonomik programın disiplininden
uzaklaşmadan imkanları sonuna kadar zorladıklarını anlatan Erdoğan,
"Bildiğiniz gibi nüfusumuzun yüzde 35'lik kısmı ekmeğini tarım
sektöründen kazanmaktadır. Yıllar yılı uygulanan yanlış ve ihmalkar
politikalar, tarımsal üretimimizi sürekli geriye götürmüş;
çiftçimizi, köylümüzü, hayvancımızı perişan etmiştir. Burada bir
tespit yaparak, sözlerimi sürdürmek istiyorum. 3 Kasım 2002 tarihi
bizim Türkiye'de nasıl bir noktada olduğumuzu tarımla ilgili çok
açık net ortaya koyuyor.
Vaktiyle kendi kendine yetiyor diye övündüğümüz ülkemiz, bugün pek
çok tarımsal ve hayvansal ürünü yurt dışından ithal eder konuma
düşmüştür. Bu üzücü tabloyu devraldık, şimdi ise bunu değiştirmek
ve tarım sektörümüzü bir bütün olarak kalkındırmak Hükümet olarak
bizim boynumuza borçtur. Bunun idrakiyle tarımda hamle üstüne hamle
ve yeni projelerle geleceği kuşatıyoruz" diye konuştu.
Türkiye'yi gelecekte bugün olduğundan daha güçlü bir ülke olarak
görmek için değişen şartları dikkate alarak yeni bir tarım
stratejisi geliştirmek ve uygulamak zorunda olduklarına işaret eden
Erdoğan, bu stratejinin en acil hedefinin de çiftçileri, köylüyü,
hayvancıyı bir an evvel içinde bulunduğu fakr-u zaruret halinden
çekip çıkarmak olduğunu söyledi.
"DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİNİN GERİ KALAN BÖLÜMÜNÜ DAHA ERKEN ÖDEMEK
İÇİN İLGİLİ KURUMLAR ÇALIŞIYOR"
2003 yılı içinde zor durumdaki çiftçiyi, köylüyü, hayvancıyı
rahatlatacak, tarımsal üretimin önünü açacak bazı tedbirler
aldıklarını, bazı projeleri hayata geçirdiklerini anlatan Erdoğan,
destekleme kredileri, kredi borçlarının yeniden yapılandırılması,
mazot indirimi gibi pek çok uygulamayı hayata geçirerek tarım
kesimine biraz olsun nefes aldırdıklarını belirtti.
Erdoğan, "Değişik vesilelerle karşı karşıya geldiğimizde,
çiftçilerimizin, köylülerimizin, hayvancılarımızın yeniden dört
elle işlerine sarılmak konusunda çok istekli olduklarını Anadolu'yu
dolaşırken görüyor ve mutlu oluyoruz. Biliyoruz ki Türk tarımını
kalkındırmadan Türkiye'yi kalkındıramayız, güçlü bir ülke olma
hedefini yakalayamayız. Bu sebeple Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız
başta olmak üzere Hükümet olarak tarım sektörümüzü kalkındıracak
tedbirleri alıyor, plan ve projeleri hayata geçiriyoruz.
Türkiye'nin önümüzdeki dönemde uygulayacağı tarım politikaları
çerçevesinde hedeflerimizi belirliyoruz ve bu hedeflere varmak için
gereken neyse kararlılıkla yerine getiriyoruz.
Geçtiğimiz günlerde tarım kesimindeki insanlarımızın beklediği 2003
yılı destekleme prim miktarlarını belirledik. Bu yıl, pamukta kilo
başına 90 bin, ayçiçeğinde 110 bin, zeytinyağında 200 bin, soyada
115 bin, kanolada 120 bin lira prim ödemesi yapacağız. Elimizdeki
imkanları zorlayarak üreticimizi rahatlatacak şartları oluşturmanın
gayreti içindeyiz. Prim ödemelerinde uluslararası fiyatlar esas
alınarak dolar bazında yapılan yüzde 26 ila yüzde 59 oranındaki
artışlar, bu anlayışımızın açık net bir göstergesidir. Bu yıl tarım
üreticisini desteklemek üzere tam 282 trilyon lira ödeme yapacağız.
Normal şartlar altında her yıl Ekim ayında yapılan prim ödemelerini
bu yıl daha erkene çekmek için de ayrıca çaba gösteriyoruz. Bu
konuda üreticilerimizin başvurularını almaya başladık. 30 Haziran
tarihine kadar da kayıtlarımız devam edecektir" şeklinde
konuştu.
Doğrudan Gelir Desteği ödemelerinin geri kalan bölümünün ilan
edilen tarihten daha önce yapılması için de ilgili kurumların
çalışmalarını sürdürdüğünü bildiren Erdoğan, geçtiğimiz günler
içinde Karadeniz tarımının en önemli ürünlerinden biri olan çay
taban fiyatını da belirlediklerini söyledi. Yaş çayda taban
fiyatın, kilo başına 460 bin lira, destekleme priminin ise 60 bin
lira olarak belirlendiğini ifade eden Erdoğan, bu rakamlarla yaş
çay alım fiyatında yüzde 16.7'lik bir artış sağlandığını, bu yıl
enflasyon hedefinin yüzde 12 olduadi ise bunu değiştirmek ve tarğu
düşünüldüğünde, çay üreticisinin enflasyondan korunmuş ve hatta 4.7
gibi artı bir imkanın çay müstahsilinin lehinde kullanıldığını
söyledi.
Toplum sağlığı ve gıda güvenliği konusunda da sevindirici adımlar
atmaya hazırlandıklarını anlatan Erdoğan, gıdaların denetim ve
kontrolünü tek elde toplayan Gıda Yasası'nın bu hafta içerisinde
Meclis Genel Kurulu'nda görüşülerek karara bağlanacağını duyurdu.
Erdoğan, son günlerde kamuoyunda tartışılan genetik yapısı
değiştirilmiş ürünler ile ekmek, et, süt ve diğer bütün ürünlerin
gıda güvenliği açısından denetiminin bu yasayla birlikte etkin
şekilde sağlanmış olacağına dikkat çekti.
Hükümet olarak başlattıkları çok önemli bir tarımsal projeden de
Türk halkını özellikle haberdar etmek istediğini kaydeden Erdoğan
şunları söyledi:
"1 gram tohumun 1 gram altından daha pahalı olduğunu üzülerek
müşahede ettiğimiz sebzecilik sektörümüz büyük ölçüde dışa bağımlı
bir durum arz etmektedir. Tarımımızı kalkındırmak istiyorsak, bu
dramatik tabloyu mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla Tarım
ve Köyişleri Bakanlığımızın koordinasyonunda 5 üniversite, 5
araştırma enstitüsü ve 23 özel sektör tohumculuk kuruluşu arasında
işbirliği esasına dayanan bir Hibrit Tohumculuk Projesi başlatmış
bulunuyoruz. Hedefimiz bugün, yüzde 10 seviyesinde olan yerli
Hibrit tohumluk payını, 5 yıl içerisinde yüzde 30'lara, 10 yıl
içerisinde de yüzde 70'lere çıkarmaktır."
"İLAÇ FİYATLARINDAKİ DÜZENLEME İLE 500 MİLYON DOLAR TASARRUF
SAĞLANACAK"
Kriz dönemlerinin faturasını en ağır biçimde ödemiş olan Türk
insanının üstündeki yükü hafifletebilmek amacıyla, temel
ihtiyaçların temininde indirim sağlamak için bütün imkanları
seferber ettiklerini dile getiren Erdoğan, sağlık konusunda
vatandaşların öteden beri süregelen şikayetlerini de dikkate alarak
ilaç fiyatlarında önemli iyileştirmeler sağladıklarını anlattı.
Belli bir zaman dilimi içerisinde keyfi ve subjektif düzenlemelerin
önünün tamamen alındığını, ilaç fiyatlarının objektif kriterlere
göre yeniden düzenlendiğini belirten Erdoğan, Sağlık Bakanlığı
bünyesinde İlaç Fiyat Komisyonu oluşturularak, ilk hamlede ilaç
fiyatlarında yüzde 20'ye yakın bir indirim sağlandığını vurguladı.
Erdoğan, yapılan düzenlemeyle değişik ilaçlarda yüzde 8'den yüzde
80'e kadar varan indirimlerin hayata geçirildiğini belirtti.
Erdoğan şöyle konuştu:
"Böylece 1984 yılından bu yana dövizin hep artacağı varsayımıyla
başıboş bırakılan ilaç sektörüne, şeffaf bir kararnameyle yeni bir
kriter getirilmiş oldu. 14 Nisan 2004 tarihli İlaç Fiyat
Kararnamesi ile döviz fiyatlarındaki düşüş ihtimali de ilaç
fiyatlarına düşüş olarak yansıyabilecektir. Şunu büyük bir
memnuniyetle söylüyorum: Bugün Türkiye, ilaçta AB ülkelerindeki en
düşük fiyatları kriter olarak alma noktasına gelmiştir. AB üyesi
ülkelerden biz beş üye seçeriz, ve bu beş üyenin içerisinde
herhangi bir ilaçta en düşük fiyat hangisi ise onu biz en yüksek
fiyat olarak kendi ülkemizde uygulama imkanına sahibiz.
Tahminlerimize göre sadece bu düzenleme ile tam 500 milyon dolarlık
bir tasarruf imkanı sağlamış oluyoruz."
"MEDENİYETLERİ DEMİRYOLU İLE BİRBİRİNE BAĞLIYORUZ"
Geçen ay içinde temelini atarak inşaatını başlattıkları Marmaray
Projesi'nin bir medeniyet ufkunun meyvesi olduğunu ifade eden
Erdoğan, halkın büyük bir çoğunluğunun bu atılan adımdan haberdar
olamadığına işaret etti. Proje tamamlandığında sadece İstanbul'un
değil, Türkiye'nin gurur duyacağı, bu yıl 80. kuruluş yıldönümü
kutlanan Cumhuriyet'e yakışan bir eser kazanılacağını vurgulayan
Erdoğan, bu projeyle sadece ulaşım sektörüne bir abide eser
kazandırmakla kalınmayacağını, bu muhteşem yatırımla Türkiye'nin
büyük kalkınma potansiyelini de ortaya koymuş olacaklarını
söyledi.
Marmaray Tüp Geçidi Projesi'nin, mühendislik açısından dünyada
ilklere imza atacakları bir proje olacağını kaydeden Erdoğan,
temeli atılan bu proje tamamlandığında, 58 metre derinliğiyle
dünyanın en derin tüp geçişi olarak tarihe geçeceğini vurguladı.
Yine bu projeyle, dünyanın en kuvvetli ve çift yönlü akıntı
şartlarında inşa edilen tüp geçidin de milletçe sahibi olacaklarını
ifade eden Erdoğan, bunun da ötesinde, Türkiye için bu projenin
rüya gibi bir başka güzelliği daha bulunduğuna dikkat çekti.
Erdoğan, "Biliyorsunuz daha önce yapılan iki asma köprüyle Asya ve
Avrupa kıtaları birbirine bağlanmıştı.
Şimdi, deyim yerindeyse, yepyeni bir köprüyü bu defa Boğaz'ın mavi
sularının altından kuruyor, sadece kıtaları değil, medeniyetleri de
üçüncü bir bağla, bu defa demiryolu bağıyla birbirine bağlamış
oluyoruz. Bu ülkenin geleceği için hayalleri olan bir Türkiye
sevdalısı olarak, böyle bir projenin beni ne kadar
heyecanlandırdığını tahmin edebileceğinizi zannediyorum. Çünkü
sizler de en az benim kadar bu topraklara sevdalısınız. Çünkü
sizler de bu ülkenin yüksek ideallerine en az benim bağlı olduğum
kadar gönülden bağlısınız" diye konuştu.
Toplam maliyeti 2.5 milyar doları bulan Marmaray tüp geçişinin
uzunluğunun yaklaşık 14 kilometre olacağını, sadece boğaz geçiş
bölümünün maliyeti için 800 milyon dolar harcanacağını anlatan
Erdoğan, projeyi 2008 yılında bütün aşamalarıyla tamamlanmış olarak
milletin hizmetine açmayı planladıklarını dile getirdi. Proje ile
İstanbul trafiğine büyük rahatlama getirecek olan uzun vadeli bir
çözüm sağlanacağını, her iki köprüdeki mevcut trafik yoğunluğunun
azalacağını, çevreye ve tarihi dokuya asla zarar verilmeyeceğini,
aksine bu projenin İstanbul'un tarihsel dokusuna getireceği
kazanımlar olacağını kaydeden Erdoğan, bu proje ve diğer raylı
sistem projeleri hayata geçtiğinde demiryolu ulaşımının İstanbul
ulaşımındaki payının yüzde 3.6'dan yüzde 27.7'ye çıkacağını ifade
etti.
Marmaray tamamlandığında iki yönde her iki dakikada bir tren
kalkacağını ve saatte 150 bin yolcu taşınacağını anlatan Erdoğan,
Gebze-Halkalı arasının 105, Bostancı-Bakırköy arasının 37,
Söğütlüçeşme-Yenikapı arasının 12 ve Üsküdar-Sirkeci arasının da 4
dakikaya ineceğini duyurdu.
Hükümet olarak Türkiye'nin önünü açacak önemli adımlardan birini de
geçtiğimiz günlerde telekomünikasyon alanında attıklarını açıklayan
Erdoğan, geçen hafta telekomünikasyon sektöründeki serbestleşmeyi
uygulamaya koyduklarını hatırlattı. Erdoğan konuşmasını şöyle
sürdürdü:
"Böylece sizlere vermiş olduğumuz sözlerden birini daha
gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Telekomünikasyon sektörünü tümüyle bu
vesileyle rekabete açmış olduk. Bu rekabetin bir gereği olarak şu
anda telefon hizmeti sunmak üzere 27 özel şirkete telekomünikasyon
ruhsatı vermiş durumdayız. Gelinen bu noktanın, hizmeti alan siz
sevgili vatandaşlarımıza çok önemli imkanlar sağlayacağını ifade
etmek istiyorum. Piyasaya daha fazla şirketin girmesiyle bu
sektörümüz büyüyecek ve ekonomimiz önemli miktarda ilave değer
kazanmış olacaktır. Bu sayede ekonomik hedeflerin yakalanmasında da
önemli bir mesafe almış olacağız. Yeni şirketlerin hizmet sunmaya
başlamasıyla birlikte sizler daha ucuz, kaliteli ve ucuz
telekomünikasyon hizmeti almaya başlayacaksınız. Artan rekabet,
telefon faturalarına yansıyan bedellerde çok büyük bir indirim
sağlayacaktır. Yıllar yılı şikayetlerinize konu olan fahiş fatura
bedelleri, bu yeni piyasa şartlarında ortadan kalkacak ve telefon
hizmeti de ucuzlayacaktır. Bu gelişmenin dalga dalga hem
telekomünikasyon sektöründe, hem de diğer bazı sektörlerde başkaca
olumlu etkileri de olacaktır. İnşallah bütün bu gayretlerimizin
semeresini hep birlikte alacağız."
"AB İDEALLERİNİN ZENGİNLEŞMESİ İÇİN TÜRKİYE'NİN ÜYELİĞİ ÇOK
ÖNEMLİ"
Türkiye'nin dış politika alanında uzun yıllardır yaşamadığı bir
hareketlilik içerisine girdiğine dikkat çeken Erdoğan, bu yılın
Aralık ayında AB ülkelerinin, Türkiye'nin üyeliği ile ilgili
müzakerelerin başlayıp başlamayacağına karar vereceğini bildirdi.
Türkiye'nin gönlünden geçen kararın Türkiye'nin son iki yılda
ortaya koyduğu büyük performansın hakkaniyetle değerlendirileceği
ve olumlu bir sonuca ulaşılacağı yönünde olduğunu söyleyen Erdoğan,
Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki kararlılığını hem bulunduğu her
zeminde en açık ve net biçimde ifade ettiğini, hem de AB
kriterlerine uyum konusunda yasala ile ilgili bütün adımlarını
attığını dile getirdi. Uygulamadaki bir kısım eksiklikleri Aralık
ayına kadar tamamlamanın gayreti içerisinde olacaklarını vurgulayan
Erdoğan, uygulamanın, yasaları çıkarmak kadar kolay olmadığına
dikkat çekti. Erdoğan şunları kaydetti:
"Çünkü, bu bir zihniyet değişimini gerektiriyor, bir mantalite
değişikliğini gerektiriyor. Bu bir alışkanlıktır. Bu
alışkanlıklardan bir an önce insanları koparmak kolay değil. Fakat
bu konuda bizim bir kararlılığımız var. Bundan da dostlarımızın hiç
şüphesinin olmaması gerekir. Milletimizin en ileri demokratik
standartlara sahip olması, ülkemizin işlek bir yönetime ve sağlam
bir ekonomik yapıya kavuşması herkesten önce bizim ulaşmayı
istediğimiz hedeflerdir. AB ideallerinin zenginleşmesi ve evrensel
değerlerin Avrupa kıtasında geri dönülmez biçimde hayatiyet
kazanması açısından Türkiye'nin üyeliğinin son derece önemli bir
adım olacağını düşünüyoruz. Avrupalı dostlarımızla görüşmelerimizde
bu kanaatlerimizi kendileriyle de paylaşıyoruz ve düşüncelerimizin
bu ülkeler nezdinde karşılık bulduğunu görüyoruz. Bu durum bizi hem
sevindiren, hem de fazlasıyla umutlandıran bir durumdur. Avrupalı
dostlarımızın, toplumumuzun bütün kesimlerinin AB üyeliği lehinde
ortaya koydukları açık ve net iradeye saygı göstereceklerini
umuyoruz."
"İNSANLIĞIN VİCDANINDA ONULMAZ YARALAR AÇAN MANZARALAR DÜNYANIN
GÜNDEMİNDEN ÇIKARILMALIDIR"
Göreve geldikleri günden bu yana kaynağını evrensel değerlerden
alan aktif bir barış diplomasisi yürüttüklerini anlatan Erdoğan,
hem bölge ülkeleriyle, hem de dünyadaki diğer ülkelerle dostluk ve
barış temeline dayalı iyi ilişkiler geliştirmenin gayreti içinde
olduklarını belirtti. Dünyanın her köşesinde bir an önce savaşların
yerini dostlukların ve çatışmaların yerini uzlaşmaların alması
gerektiğine vurgu yaptıklarını ve buna inandıklarını ifade eden
Erdoğan, barış fikrinin ve demokrasi kültürünün dünyadaki her
zeminde yüksek sesle savunulması gerektiğini düşündüklerini dile
getirdi.
Dünyanın en muhtaç olduğu şeyin, rotasını insanlığın ortak akıl ve
vicdanından alacak yeni bir medeniyet anlayışı, yeni bir esenlik
arayışı olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu güzel günlerin geleceğine
ve masumiyete kasteden vahşet görüntülerinin bir gün insanların
gözlerinin önünden silineceğine samimiyetle inandıklarını söyledi.
Barış için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğine değinen
Erdoğan, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hem
bölgesinde, hem dünyada insanlığın ortak değeri olan barışı
savunmak konusunda aktif rol oynamaya devam edeceğinin altını
çizdi.
Türkiye'nin büyük bir ülke olmanın bilinci, mesuliyeti, sorumluluğu
içerisinde ve milli menfaatlerinin gerekleri doğrultusunda yoğun
diplomatik temaslarını önümüzdeki dönemde de sürdüreceğini kaydeden
Erdoğan, bu dinamik diplomasinin, sadece bugünün ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik değil, aynı zamanda tarihten gelen sorumluluk
ve hassasiyetleri korumak adına da yürütülmesi gerektiğini
vurguladı. Erdoğan, "Dostluk ve barış temelinde şekillenen bu
diplomatik çabalarımızın, özellikle bölgemizde, yani Irak'ta,
Filistin'de barışın yeniden tesisi açısından son derece değerli
fırsatlar sunduğu aşikardır. Geçirilen onca acı tecrübeden sonra
artık biliyoruz ki, yeryüzünü aydınlığa kavuşturmanın yegane yolu
barıştan geçmektedir.
Bu gerçeği sizlerin huzurunuzda bir kere daha açıkça ifade etmek
istiyorum. Kan ve gözyaşı üstüne hesap yapanlar, amaçları ne olursa
olsun, bu hesaplarından derhal vazgeçmelidirler. İnsanlığın imkan
ve kaynakları, savaşları kolaylaştırmak için değil, barışı güçlü
kılmak için seferber edilmelidir. İnsanlığın vicdanında onulmaz
yaralar açan acı manzaralar, bir daha yaşanmamak üzere dünyanın
gündeminden çıkarılmalıdır. Türkiye olarak, dünyada yaşanan en
zorlu çatışmaların ve en amansız düşmanlıkların bile demokrasi ve
barış yaklaşımlarıyla tatlıya bağlanacağına inanıyoruz.
İnanıyoruz ki yeryüzünü kaplayan büyük, mazlum ve sessiz çoğunluk
da bizimle birliktedir" değerlendirmesinde bulundu.
Televizyonlarda yayınlanan fotoğrafların,
televizyonlarda yayınlanan bütün acıklı görüntülerin, kan ve
gözyaşının kendilerini üzdüğünü ve yürekleri yaraladığını belirten
Erdoğan, her şeyden önce insanın ödemesi gereken bedelin bu
olmadığını söyledi. Erdoğan, "Bizler bir baba olarak o savunmasız
yavruları gördüğümüz zaman nasıl içimiz yanıyorsa, inanıyorum ki şu
anda buna sessiz kalanlar, buna duyarsız kalanlar aynı bedelle
yarın karşı karşıya kalabilirler. Sizlerden demokrasi ve barış
konusundaki hassasiyetlerinizi diri tutmanızı ve Türkiye'nin
geleceğine bu meşalelerin ışık tutacağına sadakatle inanmanızı rica
ediyorum. Ve dünyadaki tüm devlet başkanlarını, başbakanları,
Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bu konuda daha hassas
davranmaya davet ediyorum. Türkiye, barış ve demokrasi konusundaki
ısrarı ve kararlılığı ile dünyanın bütün ülkelerine örnek
olacaktır, örnek olmak durumundadır. Yarının büyükleri olacak
çocuklarımıza barış ve demokrasinin nimetlerini hep birlikte
anlatalım. Anlatalım ki, bu güzel vatan, tarih boyunca olduğu gibi
bundan sonra da medeniyet aşkıyla güzelleşsin" dedi.