Uzun yol kaptanlarının sırrı
Abone olHayatlarının tamamı yollarda geçen otobüs şoförleri, nam-ı diğer kaptanlar, direksiyon başında neler yaşar, yolcularla nasıl bir diyalogtalar hiç düşündünüz mü?
Hayatlarının neredeyse tamamı yollarda geçen otobüs şoförleri,
nam-ı diğer kaptanlar, direksiyon başında neler yaşar, yolcularla
nasıl bir diyalog içindeler hiç düşündünüz mü? Varan Turizm'e bağlı
olarak çalışan iki kaptan Mehmet Çetin ve Mehmet Atalar yol
hikayelerini anlattılar ve uzun yol sürücülüğünün zorluklarını
paylaştılar. İnsana yatırım yapan, müşteri mutluluğu ve hayatı için
tedbir alan bir şirket Varan. Bağlı olduğu prensipleri sayesinde de
yolcularında alışkanlık yaratıyor. Bünyesinde çalışan kaptanların
çoğu mesleklerinde en az 20 yıllık deneyim sahibi. Şirket
çalışanlarının çocuklarına ‘‘Babanız ne iş yapıyor?’’ diye
sorulduğu zaman 'Varan'da Kaptan' cevabını alıyorlarmış. Varan'da
600'e yakın kaptan çalışıyor. Otobüs sayısı ise 300 civarında.
Çünkü her otobüste iki şoför bulunuyor. Varan Yönetim Kurulu
Denetim ve Geliştirme Danışmanı Ahmet Sarıahmetoğlu'na göre ulaşım
sektöründe en önemli şey yani kaptanın sermayesi uyku. Hatta sırf
bu yüzden seferden dönen kaptanlara özel yatakhaneler, dinlenme
alanları yaptırılmış. Araç içinde de bulunan bu dinlenme alanları
sayesinde 4-5 saatlik sürüş süresini dolduran kaptan, yerini yedek
kaptana bırakarak yolculuk sırasında da dinlenmeye
çekilebiliyormuş. GİZLİ MÜFETTİŞLER KAPTANLARI GÖZLÜYOR Varan'ın en
büyük müfettişi müşterileri. Bu yüzden kaptanların sadece iyi bir
sürücü olmasının dışında farklı özelliklere de sahip olmaları
gerekiyor. Öncelikle kaptanın geçmişi çok önemli. Daha öncesinde
kaza yapmamış olması şart. Ve tabii ikincisi, yaş ve deneyiminin en
üst seviyede olması. Sadece bu kadarla kalmıyor. Tüm kaptanlar 6
ayda bir mecburi sağlık kontrollerinden geçiyor. Öncelik, kalp, göz
ve kulak kontrollerine veriliyor. Müşteri kılığındaki gizli
müfettişler ise denetlemenin son noktası. Kaptanların prezantabl
olmaları da bir o kadar önemli. Konuşmalarının düzgün olması,
bakımlı görünmeliri ve psikoteknik konularda da başarılı olmaları
lazım. Yani, otobüsü kullanırken sinirli olmamaları, başkalarıyla
kapışmamaları, oyunun başlıca kurallarından. Kaptanlar seçildikten
sonra da bir dizi sınavdan geçiyorlar. Önce direksiyon ardından
teknik sınava tabi tutuluyorlar. Bunların hepsini geçtikten sonra
sinirsel yapılarına bakılıyor. Bu kadarla da kalmıyor, otobüsü
teslim edilene kadar çeşitli deneme aşamalarından geçiyor tüm
kaptan adayları. Detayları Ahmet Sarıahmetoğlu anlatıyor:
‘‘Denemeyi de geçtikten sonra, bizim denetleyiciler sayesinde
şoförler hakkında bilgiler gelir, o bilgiler bizim personel
servisimizde ve teknik işletme müdürlüğünde kontrol edilir,
değerlendirilir. Bizde deneyim kazanmış olan bir kaptanın yanına
birinci kaptan olarak verilir. Kaptanımız hiç kimseyle münakaşa
edemez. Bir problem olursa orada çözmeye çalışır olayı.
Çözemiyorsa, en yakın terminale, en yakın bölgeye telefon eder.
Yollarda kimseyle yarışamaz. Bizde çok sıkıdır disiplin kuralları.
Çok seneler evvel, bir iki tane disiplinsizlik olayı yaşamıştık. O
zaman da bir diğer kaptanı yola göndererek, o kaptanı görevden
alıp, yeni kaptanı yerine koyup onunla devam ettirdiğimiz olmuştur.
Bu, müşteri memnuniyeti açısından çok önemli. Bizim ki gibi
ulaştırma şirketlerinde en önemli personel kaptanlardır.’’
Zannedersiniz ki NASA yeni astronot adaylarını seçiyor. Ama hayır
Varan çalışacağı kaptanlarını ince eleyip sık dokuyarak belirliyor.
Çünkü insan hayatı ve mutluluğu şirketin birinci prensibi.
Karayollarındaki korku filmini aratmayan dehşet görüntülerini
hatırladığımız zaman mutluluk, memnuniyet, güvenlik gibi insanın
içini rahatlatan cümleleri duyuyor olmak çok güzel. Şirkette uzun
zamandır kaptan olarak çalışan Mehmet Çetin ve Mehmet Atalar, uzun
yıllara dayanan yol tecrübelerini ve uzun yol sürücülüğüyle ilgili
tüyolarını anlatınca ortaya anlayabilenin kendine bolca paye
çıkartabileceği bir röportaj çıktı. Mehmet Bey ne kadar zamandır
Varan'da çalışıyorsunuz? Mehmet Çetin: 13 yıldır. Daha önce de
şehirlerarası ve yurt dışı çalıştım. Uzun yola çıkanlara ne gibi
önerileriniz var? Özellikle tatil ve bayram zamanları… İlk önce
istirahat etmiş olsunlar. Sonra araçlarının bakımını yol öncesi
mutlaka yaptırsınlar. Bir de trafikte çaylaklar dediğimiz
sürücülerin şerit değiştirirken kör noktalara dikkat etmeleri
gerek. Belirli aralarla konaklamalar, küçük molalar versinler.
Peki, uzun yol sürücülerine vereceğiniz tüyolar var mı? Dikkat,
saygı, kurallara uymak. Araç kullanırken hiç sinirlendiğiniz veya
tadınızın kaçtığı anlar olmuyor mu? Hayır. Ben o konuda çok
hassasımdır ama genelde rahatımdır. Acele etmiyorum, tabii
kullandığım araç çok hassasiyet istiyor. Olan olaylardan
etkilenmemeye çalışıyorum. Dün gece çeşitli yerlerde ölümler,
yaralanmalar vardı. Bu sabah geldik. Hava çok yağmurluydu, sel
bastı her yeri, tedirgin oldunuz mu? Hayır ama çok ilginç bir şey
oldu. Çağlayan'da yolcumuz bir hanım, sarıldı üç kere öptü. Kötü
kazalar vardı gerçekten yolda. Üst katta oturuyormuş kendisi. Biz
olaya çok adapte olmadığımız için kendimiz farkında değiliz bazı
şeylerin. Sağ salim geldiğimiz için kutlamaydı bu hareket. Tabi
uyuyanlar da oluyor, yolu seyredenler de oluyor. Geldi öptü. Hem
sevindim, hem şaşırdım. Sık sık oluyor mu böyle tebrik edenler?
Genelde oluyor. Çikolata, fıstık ikramı gelir. Aracımızın sefer
sayısı, plakası, kaptanları, personeli bellidir. Yazılı olarak
halkla ilişkiler bölümüne şikayetler veya teşekkürler gelebiliyor.
Şikayet yazıları da mı geliyor? Oluyor tabi. Geçen gün enteresan
bir şikayet vardı. Yol niye açılmıyor diye. Müşteriler yolu
açmanızı da mı bekliyor? Bolu Dağı'nda yaklaşık 8 yıl önce, çığ
düşer gibi olmuştu. Çok yoğun kar yağışı vardı. Ben de sabah
Ankara'dan çıktım. Tam 8:05'te gişelerde kaldım, 21:30'a kadar. Bu
arada tabi sayın yolcularımız değişik şekilde şikayetlerini
bildirdiler. Hatta helikopterle alın bizi buradan çıkartın diyenler
bile oldu. ‘‘Biz niye Varan'ı tercih ediyoruz?’’ dediler. Varan her
şekilde vardırır düşüncesi hakim. Öyle bir imaj vermişiz ki,
'Varan'ın lastiği patlamaz' diye bile düşünülüyor. Enteresan
olaylardan biri de, ben buna çok şahit oldum, mesela aracımız
peronda; İzmir veya Ankara'da. Yolcu uğurlayan konuklarımız var.
Gelir aracın plaka numarasını alır, ön lastikleri dişlerine bakar,
camı, aynayı kontrol eder. Tabii canlarını, kaptana emanet
ediyorlar. Bizde idare içinde hiçbir şey olmaz. Kilometresi bitmiş
bir lastik kullanılmaz. Kilometresi geçmiş, değiştirilecek bir
parça orijinaliyle anında değiştirilir ve bu da çok yakından takip
edilir. O bakımdan disiplinize edilen olayların en başında da yedek
parça ve teknik bakım gelir. Mehmet Bey, peki siz ne zamandan beri
yollardasınız? Mehmet Atalar: Ben 75 senesinden beri bu işi
yapıyorum. Beraber çalışıyoruz aynı araçtayız. Öncelikle bütün yola
çıkacak kişilere şunu söyleyeyim, şehir içiyle şehirlerarası yollar
çok farklı. Bilhassa bayram günlerinde, yeni ehliyet almış veya tam
olarak uzun yola çıkmasını fazla bilmeyen insanlar da yollara
çıkıyorlar. Şehir içiyle şehir dışını ayırsınlar. Sizin öneriniz
nedir? En başta sabırlı olmak lazım. Bunun yanında yakın takip
yapmamak lazım . Çünkü aniden bir köpek çıkar, bir insan çıkar.
Gece mesela hiçbir ışıklandırması olmadan motorla geliyor adam
karşıdan. O anda bir sollama yapıyorsunuz. İşte gazetelerde
okuyoruz, 'bir aile yok oldu' diyor. Sefere çıkmadan önce nasıl
hazırlanıyorsunuz? Mehmet Çetin: Varan olarak sefere çıkmadan önce
araçlarımızın periyodik bakımları yapılır. Bizim günlük arıza
defterimiz vardır. Herhangi bir arızası varsa onları bildiririz,
teknik heyete teslim ederiz, onlar mutlaka yapılır, sefere
çıkacağımız zaman da aracımız hazır vaziyette olur. Karayollarında
maksimum hız 88'dir, otoban haricinde. Otobanda 100 km'dir.
Otobanda 100 km ile giderken ikaz geliyor ‘‘uyuyor musunuz?’’ diye.
Bir de yollarımızın durumu malum. Bilhassa İzmir-İstanbul
arasındaki yollarımız çok kötü. Ağır vasıtaların yapmış olduğu
izler var. Biz sürekli gidip geliyoruz, artık her metrekaresini
ezberliyoruz. Ama trafiğe yeni çıkmış bir arkadaş orada araba
sollarken bile savrulup kendini yolun dışında bulabilir. Bakın,
sollamanın ilk kaidesi nedir? Sizi sollayan araç ister hatalı ister
nizami bir şekilde sollasın, siz ayağınızı gazdan çekeceksiniz.
Bırakacaksınız ki adam geçsin. Bizde tam tersi rahatsız etmektir
başka bir şey değil. Bu cinayettir. Bu basit bir kuralı
zorlamaktır. Bu çok önemli. Belki sizi geçen araç sizi hatalı
solluyordur. ‘‘Bu beni hatalı solluyor, ben müsaade etmeyeyim’’
diyemezsin. Gerekirse fren yapacaksın, o insana yol vereceksin.
Ondan sonrası ona kalmış bir şey. Yolda giderken en çok gördüğünüz
yanlışlığı, hatayı kimler yapıyor? Mehmet Çetin: Herhalde özel
sürücüler. Konvoy halinde gidenler oluyor orada neler yapmamız
lazım? Mehmet Atalar: Konvoyda araçlar girip çıkıyorlar. Diyelim ki
5 km'lik bir konvoy bir veya iki dakikalık zaman kazanır. Sonuncu
arabanın uzunluğu kaç metre. Benim arabam 15 metre. Beni sollarken
15 metre yol kat ediyor. Kendini neden tehlikeye atıyorsun? Mutlaka
sollayabileceği bir yer gelecektir. Demin dedim ya sabır diye,
sabretmiyor. Orada kazanacağı 10 saniyedir beni sollarken ve 15
metre yol kat edecektir. Buna hiç gerek yok. Bunu daha çok ufak
araçlar yapıyor. Bir de kamyonlar rampa veya yokuş çıkarken… Üç
şeritli yol diyelim. Bir gelişi var, iki tane de çıkış verilmiş.
Bir tanesi 20 km süratle çıkıyor, diğeri 30 km veya 25 km.
Sollamaya çıkıyorlar. Arkasından normal durumda gelen bir aracı zor
durumda bırakıyorlar. Emniyet şeridini kullananlar çok önemli.
Lütfen emniyet şeritlerini ihlal etmesinler, kendi yakınlarının
başına bir iş gelmiş olabilir. Arkasında ambulans vardır, kapatmış
yolu. Belki kendi çocuğu. Allah korusun kendi ailesinden birisidir.
İşte buna mani oluyorlar. Hatta bugün daha Mehmet'le o konuyu
görüştük. Çok yağmur vardı, dedim ki ‘‘şu yağmurda birisi hasta
götürmeye çalışsa, acil bir şey bu’’. Benim de olabilir, sizin de
olabilir. Lütfen emniyet şeritlerini açık bıraksınlar. Yani özel
sürücüler diyorsunuz en çok hatayı yapan. Mehmet Çetin: Trafiğe
çıkmış insanların bir farkı yoktur. O anda mesleği ne olursa olsun,
herkes eşittir. Mehmet Atalar: Çok enteresan, Avrupa'da bir kavşak.
Işık yok. Herhangi bir sebepten orada bir trafik yoğunluğu var.
Kavşakta durmuş araçlar, iki tane geçiyor, üçüncü duruyor, öbür
tarafa yol veriyor. Oradan iki tane geçiyor, üçüncü yol veriyor.
Böyle bir anlayış olamaz diyorsunuz. Türkiye'de olsa kilitlenir
orası. Çünkü burada kontrolsüz kavşaklarda nasıl davranılması
gerektiğinden kimsenin haberi yok. Balıksırtı derler. İki hat
halinde hareket ediyorlar. Yahu kim emir vermiş bunlara böyle
diyorsun. Asker olsa yapmazlar bunu Türkiye'de. Saygıdır. Yollar
tıkandı diyorsunuz. Bir araç kaymış, itilecek düzeltilecek yarım
saatlik bir iş var. 2 saatte, 3 saatte açılmaz. Çünkü, o yarım
saati beklemeyen herkes karşıdan gelir. Problem ortadan kalkar,
doğan problemi çözmenin imkanı var. Yolculardan kaptana doğum günü
pastası Sizin çok güzel bir hikayeniz var. Galiba yolcular bir kez
sizin doğumgününüzü kutlamış otobüste? Bistro denilen bir aracımız
var bizim alt katı restoranlı. Genelde onda hep aynı yolcular gider
gelir. Ayda 1000-1500 yolcu taşıyorsam, yarısından fazlasını tanıma
imkanı, yani dostluk seviyesinde, tanışmışlık olur. Benim doğum
günüm 20 Kasım, kış yani. Hepsi öğrenmişler. Buradan Ankara'ya
gittiğimiz bir serviste, o gün de yol kapalıydı baya, normalde
11'de Ankara'ya varıyoruz,o gün de 01:00'e çeyrek kala falan bitti.
Yolcularımız indikten sonra ben işletmeye gittim. Geciktiğim için
bilgi vermek sebebiyle. O anda gürültü patırtı duydum, bir döndüm
benim yolcularımdan 25 kişilik bir grup pasta yaptırmışlar. O arada
bizim Ankara 01:00 kalkışlı arabamız da peronda, yolcular içeride
oturuyorlar, herkes tabi şaşırdı. Pasta, mumlar falan, doğum günü
kutladık. Tabi benim hayatımda unutamayacağım bir anı oldu. Bu,
işin ne kadar doğru, profesyonel yapıldığını gösteren en önemli
belirtilerden bir tanesi. Mehmet Çetin: Bir de bizim müşterimiz o
kadar sadık bir müşteri ki, kızıyla, çocuğuyla, eşiyle, her
şekilde, Varan'ı takip ediyor. Varan'da hiçbir eksik olmaz
düşüncesiyle biniyor. Mehmet Atalar: Öyle yolcular var ki mesela
ben direksiyona çıkıyorum, tanır. Yani arabasına ve saatine göre
bilet alan yolcular var. Ben gece saat kaçta arabaya gelirim, kaçta
çıkarım, şurayı nasıl dönerim gibi. Hepsini bilen yolcular da
vardır, sık sık gelenlerden. Araçlarımızın plakalarını bilirler.
Diğer kaptan arkadaşlarımızı da takip eden yolcularımız var. Ahmet
Kaptan'la ben gideceğim, Mehmet Kaptan'la ben gideceğim der.
İnsanlar bir gün önce veya sonraya ona göre ayarlayabiliyorlar. Biz
bunlara aramızda ‘‘Varankolik Yolcular’’ diyoruz. Karşıdan gelen
her aracı azrail gibi görüyorlar Sürekli uzun yol gidiyorsunuz.
Diyebiliriz ki hayatınızın büyük bir kısmı direksiyon başında
geçiyor. Bu kadar uzun süreler söz konusu olunca merak ediyorum
yolda neler düşünürsünüz? Mehmet Çetin: O an yol harici hiçbir şey
düşünmem. O anda bir hayal kuramıyorsunuz. Biz mecburuz yola
konsantre olmaya. O dikkat ikinci bir şeyi yanında getirmiyor.
Mehmet Atalar: Ben şahsen, yaptığım işin çok kutsal bir iş olduğuna
inanıyorum. Bir bebek doğacaktır, onu hastaneye yetiştiren yine bir
şoför arkadaş. İnsanın bütün hayatı boyunca hizmet verdiği bir
sektördeyiz. İnsan öldüğünde bile yine onu kabrine bir şoför
arkadaş götürecektir. Türkiye'de şoför dendiği zaman, bazı
meslektaş arkadaşlarımızın yapmış olduğu hatalardan dolayı çok
düşük seviyeli bir meslek grubu gibi düşünülür. Açık söyleyeyim ben
normalde biraz sinirli bir insanımdır, direksiyon başına geçtiğim
zaman da dünyanın en uysal insanı oluyorum. Çünkü o anda işime
konsantre olmuşumdur. Yolcuyu düşünürüm, kimi bir derdine çare için
bir yere gidiyordur, eşiyle bir şey yaşayacaktır onun için
gidiyordur. Tabii ki biz yolcumuzu karşıladığımız andan ineceği
yerde bırakana kadar en iyi hizmeti vermeye çalıştığımız için,
‘‘aman yolcu sarsılmasın, uyanmasın’’, bütün düşündüğümüz budur.
Ben çok düşünürüm araba kullanırken. Bir sürü konu gelir aklıma
hatta not bile alırım. Tabii sizinki başka bir şey. Bir şey
düşünmeye fırsat kalmıyor. Karşıdan gelen her aracı azrail olarak
görüyorum. Herkes deli, bir ben akıllıyım mantığı mı? Ben akıllıyım
olayı değil. Karşıdan gelen aracın ön lastiğini bile takip ederim.
Nereye gidecek diye. Bir refleks haline geliyor zaten. Bir de şöyle
bir hissiyat var, olmayanlara da bu verilir, kaptan otobüsünün
başına geçtiği zaman kendisinden ziyade taşıdığı insanların
sorumluluğunu iyi bildiği için, 60-70 kişiyle giden araçlarımız
var, bunların içinde çocuk da var, başka bir şey düşünmesine imkan
yok KAYNAK:HURRİYETİM