Üzmezin vurduğu gazeteci

Abone ol

Hüseyin Üzmez şu anda tacizle suçlanıyor ama yıllar önceki vukuatını da zaman zaman hatırlatıyor. Bakın hangi gazeteciyi vurmuştu?

Taciz olayı ve son günlerdeki skandal açıklamalarıyla gündemden düşmeyen Hüseyin Üzmez'in tarihinde bir de gazeteci vurmuşluğu var.  Hatta televizyon ekranında kendisini taciz konusunda sıkıştıran spikere "ben gazeteci vurmuş adamım" dedi. Sonra Fatih Altaylı'ya "eğer öyle demişsem ayıp etmişim, çünkü şimdi barıştım onunla" diyerek geri adım attı.

Üzmez'in vurduğu dönemin etkili gazetecisi Ahmet Emin Yalman'dı...

 ALLAH DÜŞMANI DİYE ATEŞ ETTİ
Üzmez, daha lise öğrencisiyken ilk sağ suikast olayının tetikçisi olmuştur.

1952 yılında Vatan Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman’a “Yahudi dönmesi olduğunu” düşünerek suikast düzenlediği için 10 yıl hapiste yatmıştır. O yıllarda da Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Emin Yalman aleyhinde yayın yapmaktadır ve Hüseyin Üzmez de bir Necip Fazıl hayranıdır.

Üzmez "Allah düşmanı” diye bağırarak Yalman’a 10 el ateştir..  

 "Yıl 1952’ydi. Aylardan Kasım... Olay 22 Kasım gecesi Malatya’da oldu. Vurulan gazeteci, o zamanki Vatan gazetesinin sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman’dı.
Önce onu hatırlayalım.

ÖNCE DP'NİN DESTEKÇİSİYDİ

Yalman, zamanının en ünlü ve en aktif gazetecilerindendi. 1888 (Selanik) doğumluydu. Yani, o sırada 64 yaşındaydı. (...)

Yalman, çok partili döneme geçildikten sonra, muhalefetteki Demokrat Parti’nin başlıca destekçileri arasındaydı. Bu desteğini Demokrat Parti’nin iktidara geçmesinden sonra da bir süre devam ettirdi.

DP'YE İRTİCAİ HAREKETLERE GÖZ YUMUYOR SUÇLAMASI

Fakat daha sonra DP’nin ‘irticai hareketler’e göz yumduğu kanısına vardı. Evvelce hakkında çok övücü yazılar yazdığı Başbakan Adnan Menderes’i de eleştirmeye başladı.

O eleştiriler yüzünden Menderes’le ilişkileri zaman zaman bozuldu.Bazen düzelir gibi oldu, sonra tekrar bozuldu. 1952 Kasım’ında ise, o ilişkiler, ne iyi, ne kötü denilebilecek bir durumdaydı.

YALMAN'A DİNCİ BASINDAN TEPKİ

Yalman’ın laikliğe aykırı hareketlere karşı takındığı tutuma en şiddetli tepkiler o dönemin ‘dinci basın’ından geliyordu. Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu Dergisi başta olmak üzere Yalman’ı hedef alan yayınlar yapıyorlardı.
Büyük Doğu, olaydan önce, bir günlük gazete hazırlığına girmiş ve yayınını bir süre için durdurmuştu. Ama ‘Büyük Cihat’ gibi dergiler aynı yöndeki yayınlara devam ediyorlardı.

YALMAN'A DÖNME SUÇLAMASI

‘Dinci basın’ın yayınlarında Yalman’ın, o zamanlar ‘Selanikli’ veya ‘dönme’ gibi sıfatlarla ifade edilen ‘Sebatayist’ gruplara mensup olduğu, dolayısıyla ‘Yahudilik’le ilişkisi bulunduğu -bazen ima yoluyla, bazen doğrudan doğruya- ileri sürülüyordu.
Ayrıca, onun ‘Mandacılık’ yaptığı, Ermeni yanlısı olduğu, gazetesinde ‘güzellik müsabakası düzenleyip Türk kızlarını teşhir ettiği’ gibi rivayetler ortaya atılıyordu.
Ahmet Emin Yalman ise, tehdit de içeren bu yayınlara pek aldırış etmeden, düşündüğünü yazmaya devam ediyordu.

MALATYA POSTANESİ'NDE

Yalman, başyazılarını yazmasının yanında, gazetesinin başarısı için, bir muhabir gibi çalışmaya da alışmıştı. 1952’nin kasım ayında da Vatan’ın ‘memleket ilaveleri’ adı altında yayınladığı eklere katkıda bulunmak için bir Anadolu gezisine çıkmıştı.
Kasım’ın ikinci yarısında, Elazığ’daydı.
Oradan Malatya’ya geçmişti. Onun Malatya’da olduğu günlerde de, Başbakan Menderes Malatya’ya gelmişti. Partisinin İl Kongresi’ne katılmıştı.
Bir gece sonra Başbakan şerefine verilen yemeğe Yalman da davetliydi. Menderes’in yemek konuşmasını dinleyince, gazeteciliği galip geldi. Konuşmanın bir özetini hemen o gece gazetesine -telefonla- bildirmek için postaneye gitmek istedi.

O zamanlar, tabii, Türkiye’deki telefon imkânları daha emekleme çağında... Bir gazetecinin şehirlerarası telefon bağlantısı kurmasının yolu, postaneye gidip, oradaki memurların başında durarak, o bağlantının kurulacağı zamanı beklemek... O ‘bekleyiş’ de -gününe göre- bazen bir saat sürer, bazen üç saat... Ama işin tek çaresi o... Postaneye gidilecek. Sabredilecek...
Yalman, o amaçla yemekten ayrıldı.
Vatan gazetesinden, onunla birlikte Malatya’ya gelen gazeteci Kemal Aydar’ı buldu. Postaneye gittiler. Memurlara gazetenin telefon numarasını bildirip beklemeye başladılar.
Yalman, o arada yemekte aldığı notları Aydar’a dikte etti. Dikte bitince telefon hâlâ bağlanmamıştı. “Ben biraz yorgunum, gidip uyuyayım. Haberi sen geçersin” dedi. Oteline gitmek üzere, postane binasından çıktı.

ELİME TAŞ YAĞIYOR SANDIM

Yalman’ın oteli, postane binasının önündeki büyük meydanın karşı tarafındaki Malatya Palas Oteli’ydi. Oraya varması en fazla iki dakika sürerdi. Adımlarını o güven içinde atarken, başka bir şey oldu. Bunu, Yalman’ın daha sonra yazdığı anılarından izleyelim:

“Kapıdan çıkar çıkmaz elime taş parçalarının yağdığını fark ettim. Bundan evvel tabancayla vurulmak gibi bir şey başımdan geçmediği için elime mermilerin çarptığını ve bir suikast karşısında bulunduğumu hiç hatıra getirmedim. Karşımda kimse yoktu. Kulağıma silah sesi de gelmemişti. Birtakım münasebetsiz adamların birbirlerine taşlar attıklarını sanarak, elimi meydana doğru uzattım, ‘Artık yeter, bu manasızlığı bırakın’ diye bağırdım. Bu sırada elimin kanlar içinde olduğunu fark ettim. Karnımdan ve bacaklarımdan aşağı da, sıcak bir şeyler akıyordu.
Bir tehlike karşısında bulunduğumu anladım, telgrafhane önündeki basamakları acele indim, hızla meydanı bir koşuda geçerek otelin kapısına yaklaştım.
Kapının bulunduğu pasajın önünde birtakım insanlar duruyordu. Kendilerine hitap ederek: ‘Taksi, doktor’ diye yardım istedim.

HİÇBİRİ İLGİ GÖSTERMEDİ

Sonradan anlaşıldığına göre bunlar herhalde fesat şebekesine mensup kimselerdi, cinayeti seyre çıkmışlardı.”
Ahmet Emin Yalman, anılarında tehlikenin büyüklüğünü o zaman fark ettiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
Koşarak onlardan uzaklaştım ve İş Bankası binasına doğru gittim. Bu arada herhalde pek çok kan kaybetmiş olacaktım. Ertesi gün meydanın çeşitli noktalarında görülen kan birikintileri ve elbiselerimi sırılsıklam hale koyan kanlar bunu belli etmişti. Kuvvetim sonuna gelmişti, kendimden geçtim ve yere serildim.”
Yalman’ın kendinden geçtikten sonra yerden alınıp bir otomobile bindirilerek hastaneye yetiştirilmesi bir şoför sayesinde oluyor.
Hastanede doktorlar, bir ara nabzının durmasından endişe ediyorlar... Ama sonra tehlike atlatılıyor.

HÜSEYİN ÜZMEZ FAİL OLARAK SAPTANIYOR

Polis ise, Başbakan Adnan Menderes’in de sık sık bilgi edinmek istediği yoğun bir arama ve soruşturma faaliyetine geçiyor. Ama sonuç birdenbire alınmıyor.
Hüseyin Üzmez’in fail olarak saptanması ve aranması, olay yerine yakın bir yerdeki bisikletin sahibinin bulunmasıyla mümkün oluyor.


 

Günün Önemli Haberleri