Geçtiğimiz Cuma namazındaki Hutbe konusu beni etkiledi.
Aslında bakıldığında ciddi manada “en büyük eksik yanımız” bütün
camiler aracılığı ile ümmete duyurulmaya çalışıldı.
Bu konunun eksikliği hissedilerek bütün bir ülke vatandaşına
duyurulmaya çalışılması mevcut sancının büyüklerimiz tarafında da
görülmüş olması sevindirici durum.
En güzeli ise “en kıymetli” vakitte bu duyurunun gönüllerde
makes bulması için çağrının yapılması.
Hutbe konusunda birkaç cümle buraya aktararak yazıma geçmek
istiyorum.
Bu vesile ile Diyanet yetkililerine ve Başkan Mehmet Görmez
hocamıza da hassasiyetten ötürü şükranlarımı sunuyorum.
Hutbeden önemli gördüğüm hipnotik cümleler;
“Önce
Kitabı, sonra
kendisini ve
kâinatı okuyan;
hak ve hakikatin
peşinden koşan
nesiller
yetiştirelim.”
“İnsan,
medeniyet,
kâinat ve
düşünce merkezli
okumalar
yapmalıyız.
Kitaptan
doğruyu,
adaleti,
ahlak, fazileti
öğrenmeliyiz.”
“Kitapla
aralarına mesafe
koyanlar,
hakikati insanların
elinde görmeye
başlamakta,
şahıslar hakikatin
yerine ikame
etmektedirler.”
“İslam
medeniyeti, bir
kitap
medeniyetidir...”
Özellikle her gencimizin ne şekilde olursa olsun kitap ile bağı
ve ilişkisi olması gerekir.
Kitaplar tecrübelerin, yaşanmışlıkların, hataların ya da
doğruların sınırsızca anlatıldığı
menzillerdir.
Yapılan bir araştırmada Türkiye’de kitap, genel ihtiyaç
maddeleri sıralamasında 235’inci sırada yer alıyor.
Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat ayırıyor.
İhtiyaç sepetimizi elimize aldığımızda temel maddelerimizin üst
sıralarında kitap olması gerekirken halimiz perişanları
oynuyor.
Siyaset ya da ticaret ile uğraşan her bir ferdin
zihnindekilerini daha iyi anlatabilme ya da daha iyi anlayabilmesi
için kesinlikle kitap ile hemhal olması gerekir.
Türkiye artık eski Türkiye değil.
Müteyakkız ruha erişmiş Müslüman bireyler olmamız gerekiyor.
Müteyakkız bir ruhun kendini geliştirmesi ve aşama kat
edebilmesi ise bilgiyle beslenmesinden geçer.
Bilgi olmadan fikir üretmeye çalışmak ise kitapsız
zihinlerin işidir.
Yakın tarih, felsefe, siyer, akide noktalarında her daim
okumalar yaparak zamanın zararlarından kendimizi korumamız
elzemdir.
Eski Türkiye’den üzerimizde o kadar çok kalıntılar var
ki bünyelerimiz paslanmış ve oksitlenmiş durumda.
Özellikle Kur’an ve Hadis ilmi ile pas tutmuş zihinlerimizin
temizlenmesi gerekiyor.
Hepimizin evinde kitaplığımız olmalı. Ve bu kitaplık evin çok
kullanılan alanında yani her daim görünen bir yerde olmalı.
Bir gün olur yüz yüze baktığımız kitaplığımızdan bir kitap seçer
ve okuruz.
Kitapları okuduğumuzda muhteviyatın sonucunu üzerimizde etkisini
hemen beklenmemesi de gerekir.
Kitap anne sütü gibidir.
Nasıl bebek anne sütünü emdiğinde hemen ayaklanmıyor ama
gereken vitaminini gün be gün alıyorsa kitapta vitaminini bize
verecektir.
Zamanın teknolojik argümanları ve geçmişimizdeki eski Türkiye
kalıntıları yüzünden zihni yorgun bir milletiz.
Zihnimizin temizliği ve düşüncelerimizin doğru
aktarılması anlaşılması için okunsun kitaplar.
Özellikle Ak Parti teşkilatlarının içerisinde ya da
siyasetin içerisinde dava bilinci ile bulunanların kitap okuma
hassasiyetleri olması şart!
Ecdadımız fethetmek için gittiği her yerde aynı zamanda
kitap yolculuğu da yapıyordu.
Külliyeler hemen inşa ediliyor, kitapla, ilimle iştigal halinde
zamanlar belirleniyordu.
Eskiden kitap okumak için kitabın peşinde gidilirdi.
Şehir şehir diyar diyar dolaşılırdı.
Zamanımızda ise her imkân mevcut kitap istediğimiz an elimize
gelebiliyor.
Bu tembel halimize ağlasak mı yoksa artık kitapsız
zamandan kitaba doğru bir fetih mi yapsak?
Oysa ki seçim elimizde…
Hayat dediğimiz şey de zaten seçimlerle ördüğümüz bir
kumaş gibidir…