Uygur Ananın müthiş hikayesi
Abone olO bir zamanlar dünyanın en güçlü kadınlarındandı. Çin tüm maddi varlığına en koydu ama o mücadeleyi hiç bırakmadı.
Urumçi’deki trajedinin öbür yüzü o. Sincan’da insanlık
dramına tanık olan Batı’nın keşfettiği yeni lider. Washington’da
dört duvar bir odadan, kulağında telefon, iki tercümanıyla dünyanın
öbür ucunu etkileyen, 62 yaşında, varını yoğunu kaybetmiş bir
işkadını Rabia Kadir.
Beyaz Saray’ın bir sokak üstünde, 13 katlı, tipik bir Washington iş
merkezi. Binanın 2. katını daha çok sivil toplum örgütlerine
ayırmışlar. Koridorda yürürken her odadan farklı bir dil
duyuyorsunuz. İnsan hakları örgütleri bunlar ve her biri dünyanın
başka bir köşesiyle ilgileniyor. Santral gibi... İşte Rabia
Kadir’le, bu koridorda, penceresi olmayan, ufacık bir odada
buluştuk biz de. İçinde bayraklar ve telefonlar olan,
Beyaz Saray’ın bir sokak üstünde, dört duvar bir odada...
"Demek her şey buradan planlanıyor" diye başladım
ben. Yanımızda Türkçe tercümanı Ömer Kanat duruyordu.
"Bunlar Çin’in yalanları, biz hiçbir şey
planlamıyoruz" diyerek başladı o da.
Hikáyesi inişli çıkışlı. Fakir bir aileden çıkıp,
çamaşırcılık, deri işi, mağazacılık derken Çin’in en çok kazanan
tüccarlarından biri oluyor. Ticaret, Çin’de o dönem yasak
aslında. Ancak karaborsayla ve Çinli memurlara dağıttığı
rüşvetlerle işini büyütüyor. 1994’e gelindiğinde de,
Çin’in en zengin 11. kişisi, "Sincan Milyoneriçesi"
oluyor. "Ben 13 yaşımdan beri politikayla ilgilenirim"
dese de, hayatının dönüm noktası, ikinci kocası Sıdık Rozi ile
evlenmesi. Banka müdürü, 6 çocuğunun babası ilk kocasından,
kendisi karaborsa işi yaptığı için ayrılıyor. Yakalanırsa
kocasının da kariyeri altüst olmasın diye. Ancak Şair Rozi ile
evlendikten sonra asıl kendi işleri etkileniyor. Ticaret hayatının
sonunu getirecek siyasete giriyor. "Görüşüyor musunuz ilk
kocanızla" dedim. "Hayır ben konuşmuyorum, balalar
(çocuklar) aralarında konuşuyorlar" dedi.
BİR DÖNEMİN EN GÜÇLÜ
KADININDAN MÜTHİŞ SÖZLER
AMERİKAN AJANI DEĞİLİM
90’lı yıllarda siyasi örgütlenmeye kadınlarla başlıyor. Uygurlu
annelere işkadını olabilmeleri için dernek kuruyor. Urumçi’deki
"Rabia Binası" gibi sadece kadınların işlettiği
dükkánlar bulunan iş merkezleri yapıyor. Bir yandan da doğal
felaketlerde bölgeye devletten önce yardım kamyonları yolluyor.
Çin Hükümeti’nin örnek vatandaş ilan ettiği, siyasi
görevler verdiği Kadir’in kaderi de o dönemde
değişiyor.
1999’da Amerikan ajanlığından içeri alıyorlar. Suçlu bulunuyor.
2005 Martı’ına kadar da hapis yatıyor. Amerika’nın
bastırmasıyla cezası hafifletiliyor. Çıkar çıkmaz da Amerika’ya
geliyor.
Bugün Amerika’da, kendi ifadesiyle, sürgün hayatında Kadir.
Tek derdi, Uygur Türkleri’nin bağımsızlığı.
Başkanı olduğu 2 dernek var. Biri merkezi Almanya’daki Dünya Uygur
Kurultayı. Diğeri Uygur Amerikan Derneği. İkisi de Amerikan
Kongresi’nden parasal yardım alıyor. "Başka bağış kaynağınız var
mı" diye sordum. "Amerika’dan başka kimse para
vermiyor" dedi. Amerika’nın meselede bu kadar baskın
olmasından ise rahatsız değil. Ajanlık suçlamalarına kulak asmıyor.
"Çin ve Amerika arasında sert bir rekabet var. Hiç
kullanıldığınızı hissettiğiniz oldu mu" dedim. "Uygur
halkının özgürlüğü için çalışıyorum, başka şey beni ilgilendirmez"
dedi.
ÇİN HÜKÜMETİ TÜM VARLIĞINA
EL KOYDU
ARTIK HİÇ PARASI YOK!
Hapis yattığı dönem Çin Hükümeti bütün mallarına el koymuş. "Ne
kadar paranız kaldı" dedim. "Hiç kalmadı" dedi. Şu anda çalışmıyor.
Tek gelir kaynağı ise başkanı olduğu derneklerden aldığı maaş. Çok
hırslı. Özellikle Uygur Türkleri’nin sorunlarını anlatırken hırsını
sesinden okuyabiliyorsunuz. Gerçi gülüyor sık sık. Ama sinirli bir
yanı da var. Yardımcısı telefonla konuşurken birkaç kere üst üste
"Makul... Makul..." (tamam anlamında) dediği halde telefonu
kapatmayınca kızdı, oturduğu yerden kalktı ve elinden ahizeyi alıp
kapattı.
62 YAŞINDA 11 ÇOCUĞU VAR
Peki bu kadar badireye, 11 çocuğa, hapis günlerine ve 62 yaşına
rağmen niye bu kadar genç görünüyor? "Beni Uygur canlı tutuyor"
dedi. Sizinle konuşurken bir yandan da telefonlara bakıp yanındaki
tercümanına talimatlar vermesini, kısa adımlarıyla sürekli bir
yerden bir yere koşturmasını izlediğinizde, içinde onu canlı tutan,
hayata bağlayan bir şevk olduğunu siz de anlayabiliyorsunuz.
"Bilincimi yitirinceye kadar Uygurların lideri benim demişsiniz,
doğru mu" dedim. Aynen şöyle bir cevap verdi: "40 yıl bir lider
aradım. Bulamayınca kendim oldum. Evet doğru, dedim o lafı."
MUSTAFA KEMAL'DEN ESİN
Rabia Kadir’in 11 çocuğundan en büyüğü 45, en ufağı 19 yaşında.
Bugün 5’i Amerika’da kendi yanında, 5’i Çin’de, 1’i de
Avustralya’da yaşıyor. Alim (30) ve Ablikim (33), halen Çin’de
hapiste tutuluyorlar. Çin’dekilerden Abdukahar (45) tüccar, Ruşen
(38) fizik ğretmeni, Adil (34) bankacı. Amerika’dakilerden Mustafa
(25) tıp, Kekinos (19) felsefe, Alide (27) mimarlık öğrencisi. En
büyükleri Rahile (36) bir dergide yöneticilik yaparken Hanzühre
(28) çalışmıyor.
"Kaç torunu var Rabia Hanım’ın" diye sordum en küçük kızına
bilemedi. "Saymam lazım" dedi. Sonra da "En iyisi babama sorayım"
dedi. Hapisteki iki çocuğunu Çin’den ayrıldığı günden beri
görmemiş. Hatta seslerini bile duymamış. "Abileri ilgileniyor
onlarla" dedi. Bu arada oğullarından Mustafa’nın isminin ise
Mustafa Kemal’den geldiğini söyledi.
Tolga Tanış/ Hürriyet