Ünlü sinema eleştirmenine ölüm tehdidi
Abone olÜnlü sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, mesleki hayatında yönetmenler tarafından ölüm tehditleri aldığını açıkladı, Şahan Gökbakar'a yanıt verdi.
Hıncal Uluç tarafından “Türk
sinemasının şövalyesi” ilan edilen ünlü sinema eleştirmeni Atilla
Dorsay, yönetmenlerden ölüm tehdidi aldığını
açıkladı.
Filmstudio dergisinin bu ayki sayısına konuşan Atilla Dorsay, Şahan
Gökbakar'ın Recep İvedik'i küçümsediği yönündeki eleştirilerine de
yanıt verdi:
"Hayır hiç küçümsemedim, küfür etmedim, ama öyle tuhaf bir
adam ki..Yani, bir film Recep İvedik gibi bir hıyarı da anlatıyor
olabilir ama yönetmenin bir hıyar olmaması
lazım" dedi.
Dorsay'ın açıklamaları şöyle:
SİNEMAMIZ GAYET TATMİN
EDİCİ
Bu dönemde, kitle filmleri çok önem kazandı, gişeleri 7 milyonu
aştı. Ben, kitle filmlerini berbat, ticari şeyler diye görmüyorum.
Böyle olanları var ama kitle filmlerinde de belli bir kalite var
artık. Zengin bir sinemamız var. Komediden melodrama, politik
filmden üslup denemesine, çılgın bir mizahtan kadın sorunlarına
kadar her şeye eğilen gayet tatmin edici bir sinemamız var.
GİŞE FİLMLERİNİ
KÜÇÜMSEMEM
Ben gişe filmleri denen sinemayla başladım. Beş- altı yaşlarında
ailemle sinemaya giderdim. Bu, bana sinemayı çocuk ruhuyla tanıyıp
sevmeyi öğretti. O dönemin Hollywood filmlerini de sevdim, renkli
korsan filmleri, tarihi filmler, westernler, korku filmleri … Daha
sonra sanatsal sinemayı, Avrupa sinemasını, Uzakdoğu sinemasını
tanıyınca onu da sevdim, biri öbürüne engel değil.
ELEŞTİRMEN FİLDİŞİ KULEDEN
BAKMAMALI
Bir sinema yazarı makro bakmak zorunda. “Efendim ben yalnız
Fransız sineması severim, ben yalnız entellektüel filmleri, auteur
filmleri severim” diyenler var. Halt etmişsin sen, çünkü
sinema her şeye rağmen bir kitle sanatı, bütün sanatların birleşimi
ve kitle de yalnız sinema yazarlarının entellektüel bakışının
çerçevesine kendini hapsetmek zorunda değil. Yani, biz bir fildişi
kuleden bakmamalıyız, halkın bir parçası olmalıyız.
EN ÇOK PARAYI KOMEDİ FİLMLERİ
GETİRİYOR
En çok parayı komedi filmleir getiriyor. Ucuza da çıkıyor. Vizyona
giren bütün komedileri seyrediyorum tabi. Mizahı her zaman zekanın
bir yan ürünü saymışımdır, bu nedenle komedi beni cezbediyor. Yeter
ki akıllıca yapılmış komedi olsun. Yani, bir film Recep İvedik gibi
bir hıyarı da anlatıyor olabilir ama yönetmenin bir hıyar olmaması,
kahramanının zeka düzeyinde olmaması ve onun aptallığını bize bir
tür komedi unsuru olarak sunması gerekiyor. Dolayısıyla ben Recep
İvedik serisini bile hiç hor görmedim.
RECEP İVEDİK’İ KÜÇÜMSEDİYSEM HATA
ETMİŞİM
Hayır hiç küçümsemedim, küfür etmedim, ama öyle tuhaf bir adam ki.
Çok iyi bir polemikçiyimdir, herkesle polemik yapabilirim. Bir gün
polemiklerimi ayrıca bir kitapta toplayacağım. Geçmişte merhum
Atilla İlhan’dan Vedat Türkali’ye kadar herkesle polemiğe girmiş
bir insanım. Şahan Gökbakar, kendini anti-entellektüel bir yere
konumlandırdı. “Ben aydınları takmıyorum, zaten onlar için de film
yapmıyorum, halk için yapıyorum” dedi. Kardeşim, halk için
yapıyorsun da, sen de her sanatçı gibi aydın insanlar ve
eleştirmenler tarafından değerlendirilmeyi beklersin. Eğer, hiç
aldırmıyorum, dersen yalan söylemiş olursun. Film yapan, roman
yazan, senfoni besteleyen ya da bir pop şarkısı yazan herkesin
aydınlar tarafından gelen bir tepkiyi beklediği ve bunun peşinde
olduğu kanaatindeyim.
ŞAHAN GÖKBAKAR ALEYHİMDE LAFLAR
ETTİ
Türk halkı Recep İvedik’te kendisini buldu, deyip halkımızı
küçümsemek istemiyorum. Çünkü, Recep İvedik son derece kaba saba,
ağzı bozuk bir tip. Batı filmlerinde de o tür komedyenler,
karakterler ortaya çıktı. Recep İvedik, halkın nabzını tutuyor, her
şeye rağmen kendine özgü bir zekası var. Hiç küçümsemiyorum o
filmleri, küçümsemişsem de hata etmişim. Çünkü olay sosyolojik bir
mesele haline geldi, Recep İvedik’in de ciddiye alınması lazım.
Ben, serinin bir filmi hariç hepsini yazdım sanıyorum. Gerekirse
baştan da yazarım, yeni bir film çıkarırsa onu da yazarım. Ben,
Şahan Gökbakar’ı hiçbir zaman karşıtım, düşmanım olarak görmedim.
Ama, kendisi benim aleyhimde çok laf etti.
YÖNETMENLERİN DE BİZİ ELEŞTİRMEYE, HATTA
BİRAZ KABA OLMAYA HAKKI VAR
Şunu söyleyeyim; yönetmenler tarafından ölümle de tehdit edildim,
yüzüme kapılar kapandı, hakarete de uğradım. 48 yıldır yazıyorum,
biz icabında onların canına okuyoruz, filmlerini didik didik
ediyoruz. Onların da kimi zaman karşı çıkmaya, bizi eleştirmeye,
biraz kaba olmaya bile hakları var. Hele bu yaşta artık, son derece
tolerans sahibiyim.
HAYATIMI DEĞİŞTİREN
FİLMLER
İlki Casablanca’dır. Savaşta aşk en sevdiğim temadır. İlk
seyrettiğimde küçük yaşta olmama rağmen çok etkilenmiştim. Stanley
Kubrick’in 2001: Bir Uzay Macerası filmini de
unutamam. Hitchcock’un Vertigo filmi de başımı
döndürmüştür.
Yeşilçam’ın adeta bir özeti olan Üç Arkadaş filmi de beni
etkilemiştir. David Fincher’ın Dövüş Kulübü filmi
beni çok şaşırttı, o kadar cesur, insanı allak bullak eden bir film
ki, işte modern sinema budur, dedim. Çağdaş Türk sinemasından da
Kış Uykusu’ndan derinden etkilendim. Böyle bir başarı çok az
görülmüştür, o yüzden Cannes’da şak diye Altın Palmiye’yi aldı, her
yerde hala ödüller alıyor.
KIŞ UYKUSU OSCAR'I ALIR
MI?
Ödül almayabilir. Çünkü, Amerikalılar’ın kolay anlayacağı bir film
değil, Avrupa kültüründen bir film ama umarım ödül alır. Nuri
Bilge Ceylan gibi bir yönetmen ama o kadar entelektüel olmayan bir
film ile Oscar’ı getirebilir.
PEK YAKINDA'YA HİÇ GÜLMEDİ
Mİ?
İlk başında güldüm, bir de sonunda güldüm, ortasında hiç gülmedim.
En güzel esprileri başlardaydı.
Ben filmin dramatik yönüyle de ilgilenmedim, oyunları hiç beni
açmadı. Zafer Algöz başta olmak üzere, oyuncular çok düş
kırıklığına uğrattı beni. Hiçbirisinin yarattığı karaktere
inanmadım. Yeşilçam’a yaklaşımını çok modası geçmiş buldum. Beni
açmadı kardeşim, ne yapayım.