Uluç'tan medyanın çirkin yüzü
Abone olAynı gazetede çalıştığı bir arkadaşına selam verip de cevap alamayan Hıncal Uluç adeta içini döktü. Uluç, eleştiriye tahammülsüzlükten örnekler vererek özeleştiri yaptı.
Usta gazeteci Hıncal Uluç, aynı gazetede çalışan bir arkadaşına
selam verip de karşılığını alamayınca adeta içini döktü. Uluç,
Türk basınındaki tahammülsüzlükten yeni bir örnek vererek,
"Bazı fikirler linç edilir!.." dediği yazısında
özeleştiri yaptı:
- Kazım Kanat çok sevdiğim bir arkadaşım.. Çok da saydığım bir
dostum.. Spor sayfalarını yakından izleyenler bilirler.. En çok
çatışan fikirlerdir bizimkiler.. Bazen öyle yazarız ki karşılıklı,
aramızda kanlı kavga var sanırlar.. Bu yüzden, Atina gidişi bizi
havaalanında sarmaş dolaş görenler çok şaşırdılar. Barika-i
hakikat, müsademe-i efkârdan doğar.. Yani gerçek güneşi fikirlerin
tartışmasından doğar, bugünkü dille..
Kazım bunun en çok farkında olan kişilerdendir.
Yazarken "Bu benim dostum, aman kırmayayım, gücendirmeyeyim" diye
düşünmez, düşündüğünü yazar. Bu yüzden kendisi de düşündüğünü
yazanlara gücenmez.
Ayni havaalanında gene bizim gazeteden bir başka arkadaş daha
vardı.. Küçüğüm.. Yanımdan geçti, boş gözlerle.. "Görmedi" dedim..
Bekleme salonunda bir daha yanımdan geçti.. Boş gözlerle..
"Görmedi" dedim.. Uçağa giderken, bu defa ben önünden geçtim..
Küçük, ilk selam ona düşer.. "Büyüklük bende kalsın" dedim..
Gülümseyerek selam verdim.. Almadı iyi mi?.. Ayni gazetenin
mensubu, ayni takımın adamıyız sözde.. Bunca yıllık da dostluğumuz
var.. Niye böyle "Boş" bakıyor peki?..
Çünkü kendisini eleştirdim.. Hem de fena halde eleştirdim. TRT'de
tüm ülkeye hitap ederken yaptığı yorumların nasıl felaket olduğunu
yazdım..
Meğer yazmamam gerekirmiş.. TRT'nin tüm spikerlerinin canına
okumakta özgürüm, ama hazret arkadaşım ya, ona göz yummam
gerek..
Bakın ben gazeteciyim.. İnsanlar benimle "Gazeteciyim" diye dostluk
ediyorlarsa, boşuna heveslenmesinler. Yazarken, dost düşman ayrımı
yaparsam, kendime saygım kalmaz. Doğrudur, heyecanlı, coşkulu
yazarım.. En uç noktalarda yazarım. Beğendim mi, göklere çıkarırım,
benimle beraber.. Beğenmedim mi, yerin dibine sokarım.. Ama
yazdıklarım "Benim" düşüncelerim ve duygularımdır, kişilerin
benimle olan mesafesi değil.
Bu yüzden çok dost kaybettim.. Ama acaba gerçekten dost mu
kaybettim diye düşünmek gerek.. Dostluğumuz bir eleştiri ile
yıkılacaksa, zaten kaç paralık kıymeti vardır ki..
Kazım dostumdur. Adını yazma gereği duymadığım öteki mi?..
Geçiniz, lafını etmeye değmezmiş meğer.. Şimdi dostum Kazım "Hakan
Şükür milli takımı bırakmalı" diye yazdı..
Efendim, Tuncay'ın, Serhat'in, Fatih Tekke'nin, Ersen Martin'in, ne
bileyim Zafer Biryol'un yolunu tıkıyormuş..
Ben de, Samsun maçı sonrası "Böyle diyenlerin yüzü kızardı mı acaba
bu futbolu görünce" dedim..
Kazım dün "Fikrimi linç ettiler" dedi.. Edenlerin başına benim
adımı koyarak.. Ama dikkat buyurun "Hıncal Usta" diye hitabını
sürdürerek..
Örnek verdi..
Metin Oktay en iyi zamanında bırakmış.. Sonra yeniden döndürmek
istemişler.. (Kazım bilmez, o kampanyanın başındakilerdendim.)
Necmi Ağabey (Tanyolaç) "Krallar palyaço olmaz" diye bir yazı
yazıp, işi bitirmiş..
Türk spor tarihinin en kötü örneğidir bu Kazım.. Kötü örnek, örnek
olmaz lafını doğrular..
Metin Oktay'a, Fener medyası, 33 yaşında ve gol kralı olduğu sene
futbolu bıraktırdı.. "En iyi zamanında bırak" diye..
Daha aptalca bir laf duydunuz mu?.. En iyi zamanında bırak..
Terziye diyorlar ki, "En iyi zamanında bırak, artık dikme.."
Ressama diyorlar ki, "En iyi zamanında bırak.. Artık çizme.."
"Ey mimar, artık bina yapma.." "Ey çöpçü, harika temizliyorsun
sokağı.. En iyi zamanında bırak.."
"Ey gazeteci.. Harika yazıyorsun. En iyi zamanında bırak, artık
yazma.."
Söyler misiniz, dünyanın hangi sanatında, hangi mesleğinde bir
adam, bir ittifak korosu ile "En iyi zamanında, zirvede iken"
bıraktırılır?
Metin'i, gol kralı olduğu yıl bıraktırdılar.. Adam futbolcu.. Başka
işi yok.. Futbolun doruğunda.. Omuzlarda.. Birden boşluğa düştü..
Psikolojisini düşünebiliyor musunuz?.. İçinde futbolun en iyisini
oynama arzusu ve bilinci varken, hâlâ ağları delecek gücü
hissederken, hâlâ tribünleri "Metin Oktay" çığlıkları ile
sarsabilecekken, tüm gücün, tüm bilincin yerindeyken bir kahve
köşesinde terk edilmiş, unutulmuş, boş otur?..
Zirveden ağır ağır inersin.. İnişi hazmedersin, beynine
yedirirsin.. Hayatında futbol eksildikçe yerine başka şeyler
koyarsın.. Günün birinde kafan ve ayakların birleşir, "Tamam"
diye.. Bıkarsın. Yıkılmadan, düşmeden.. Ağır ağır, yavaş
yavaş..
Ama uğruna en sevdiğin kadını terk ettiğin futbolu, gol kralı
olduğun yıl, her şeyin yerli yerindeyken bırakıp, terk edilmişliğin
boşluğuna güm diye düşersen, ne olursun, bu ülkenin tüm ruh
bilimcileri söylesin lütfen..
Metin, bu korkunç boşluğu alkolle doldurmaya kalktı.. Sabahtan
başlayarak içer oldu.. Alkollü bir gecede de bir trafik
kazası..
33 yaşında futboldan koparılan Metin'i geri döndürme çabalarımız
sonuca ulaşıyordu.. Sir Stanley Matthews tam 3 kere geri dönmüş, 51
yaşında bırakmıştı.. Daha nice örnek vardı..
Necmi Ağabey o anlamsız "Krallar Palyaço olmaz" hükmünü kesti ve
çok duygusal Metin dönmedi. Kazım'ın verdiği örnek bu..
Türk sporunun en güçlü kalemlerinden Necmi Ağabey.. Milliyet'in 2,
Milliyet'e yıllarca kafa tutan Tercüman'ın 1 numarası Necmi Ağabey,
Metin'e verdiği öğüdü kendisi tutmadı.. Hâlâ gazeteciliğini
sürdürüyor.. Üstelik spor da yazmıyor artık.. Gözcü'de bir köşesi
var, hayatı yazıyor.. Çok da güzel yazıyor..
Kimse de ona "Niye en iyi zamanında bırakmadın.. Niye hâlâ bir köşe
işgal ediyorsun, gençlerin yolunu tıkıyorsun" demiyor.. Diyemez..
Böyle şey yok.. Gazeteci kafası çalıştığı sürece yazar.. Okunduğu
sürece de o yazıları bayıla bayıla basarlar..
Hakan Şükür, dünyada sayısı az santrforlardan biri.. Tartışılmaz
üstünlükleri, yetenekleri var..
Futbolda kim kimin yolunu tıkamış Kazım?.. Gelip de geçene kim "Dur
geçme.. Bekle" diyebilir..
Pele dünyanın önüne geçtiğinde 17 yaşındaydı, Maradona 18!.. Milla
da Dünya Kupası'nda dünyayı feth ettiğinde 38.. Sonra 42 yaşında
bir Dünya Kupası daha oynadı..
Hakan'a "Milli takımı bırak" demek için yerine birini bulmamız
gerek. Hakan Şükür bugün Türk futbolunda yerine koyacak yedeği
olmayan tek kişidir. Hele böyle formda ise, önce Hakan yazarsın,
sonra etrafına 10 isim dizersin, takım öyle olur.. Fatih Tekke,
hani Hakan onun yolunu kesermiş ya, o Fatih bile "Hakan ağabey ile
daha iyi oynuyorum" demiyor mu?.
Hakan egoist değil çünkü.. En eleştirilecek yanı da bu. Atmaktan
çok attırmaktan hoşlanıyor.. Yunan maçının son anında Serhat
yerine, Hakan olsaydı o pozisyonda top Hamit'e çıkmıştı ve 1-0
galiptik. Serhat kendi kahraman olmaya kalktı, dar açıdan vurdu ve
kaçırdı.
Sevgili Kazım..
Metin Oktay'a en iyi zamanında futbolu bıraktıran Kutsal İttifak
medyası şimdi Hakan Şükür'den kurtulmaya çalışıyor..
33 yaşında Hakan için "Bırak" çığlıkları atanlar, 35 yaşındaki
Fenerli Van Hooijdonk'un Hollanda milli takımını nasıl zafere
koşturduğunu destanlaştırıyorlar.. Gözünü aç Kazım.. Oyuna gelme..
Tezgâha girme..
Hayalinde Fener Hocalığı olan Ersun Yanal, Hakan'ı yok ederek,
Fener medyasının ve camiasının gözüne girmek, sahaya
Galatasaray'sız bir milli takım çıkararak en iyi Fenerli olduğunu
kanıtlamak istemiş de olabilir, bilmiyorum..
Ama sonucu biliyorum, amacı biliyorum.. Metin Oktay gibi, Hakan
Şükür'den de kurtulmanın zamanıdır..
İşte o zaman Sevgili Kazım, işte o zaman ortaya çıkarım ve "Bazı
fikirler linç edilir.. Edilmelidir" derim..
Tarih bir "Fikirler resmi geçidi" değil midir?.. Kimisi linç
edilmiş.. Kimisi hem de ne linç çabalarına rağmen, yüzlerce yılın
ardından hâlâ dimdik kalmış..
"Dünya gene de dönüyor" Kazım.. Dünya hâlâ dönüyor ve hep
dönecek!..
"Hıncal Uluç cevap vermez" diyorlar. Yanlış.. İşte koskoca bir
köşeyi, Kazım'ın iki satırına cevap için ayırdım nerdeyse..
Bir defa.. Boşa kürek çekmem. Fayda yaratmayacak tartışmaların
içinde olmam asla..
İçinden bir fikir üretilecekse eğer işte o zaman her türlü
tartışmaya dalarım.. Mekteb-i Mülkiye'de böyle okuduk.. Tez, anti
tez.. Sentez!..
Bir de.. Zavallılara yanıt vermem.. Acınacak halde olanlara.. Ben
yanıt vermedikçe kuş beyinleri ile beni kızdırabileceklerini sanır
ve ille de yanıt almak için saldırılarını artırır, artırır, sonunda
kendi salyalarında boğulurlar..
Yazı: Hıncal Uluç
Kaynak: www.sabah.com.tr