Üç Kuluvallah bir Elham...
Türkiye’nin son durumunu aşağıda okuyacağınız
olaya benzetiyorum değerli okuyucu.. Yaşandığı varsayılan hikayeyi
okuduktan sonra sanıyorum ne demek istediğimi anlarsınız...
Haydi okuyun bakalım...
***
Olay Alfred Hitchcock 'un meşhur korku filmlerini
bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici...
Gece bindiğiniz otomobil yola koyulup giderken, direksiyonda
kimsenin olmadığını görürseniz ne yapardınız?
Olayın, Kayseri’nin Bünyan ilçesi
sınırları içerisinde geçtiği söylenir...
Kendisi Bünyan’lı olmayan, politikayla uğraşmış ve
halen Kayseri'de yaşayan işadamı,
Kayseri-Malatya karayolu
üzerinde, akşama doğru bir benzin istasyonuna girer. Lokantaya
oturur ve yemekte bir ufak rakı içer...
Sonra birkaç kilometre mesafedeki Bünyan'a gitmek
için lokantadan çıkar... Yoldan geçen bir arabaya binip,
Bünyan'a ulaşma derdindedir. Ancak dışarısı hem
zifiri karanlıktır hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası
başlamıştır. Adam bir kaç adım ötesini bile görememektedir.
Gelip-geçen bir araba da yoktur. Nihayet karanlıklar içerisinde,
hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark
eder...
Gelen arabanın tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı
açar ve araca biner... Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket
eder...
İçeridekilere merhaba demek ister... Ama o da ne? Aracın içinde
kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok!.. Birden paniğe
kapılır. Korkuyla hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak
ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış,
hareket edemez hale gelmiştir...
Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır... Adam dua etmeye başlar.
Tüm günahları için tövbe eder... Arabayı durdurması için
Allah’a yalvarır... Tam bu esnada, açık olan
pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak, arabanın sert
virajdan doğru yola dönmesini sağlar...
Tehlikeli dönemeçlere yaklaşınca Allah'a yalvarış
ve yakarışı da artar. Ama her seferinde bir el dışarıdan
direksiyona uzanır, aracı doğru yola çevirir...
Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır ve
"Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla
birlikte, kendisini arabadan dışarı fırlatır. Bir kaç takla
attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir...
Defalarca üç Kuluvallah bir Elham okuyarak,
Bünyan'a yürüyerek ulaşır...
Bir kahvehaneye girer... Üstü başı ıslak ve şoka girmiştir...
Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar. Eline bir çay
verirler...
Bir müddet sonra kendisine gelir ve sesi titreyerek başına gelen bu
doğa üstü, korkunç olayı anlatır...
Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı
başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu
bildiklerinden, şaşkın ve derin bir sessizliğe bürünürler...
***
Yaklaşık yarım saat sonra aynı kahvehaneye, Koyunabdal Köyü'nden
iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay
söylerler...
Bu arada gelenlerden biri diğerine şöyle der: Hasan
baksana, şu sobanın başında oturan geri zekalı, bizim araba yolda
kalınca, biz arabayı iterken arabaya binip sonra kendini arabadan
atan adam değil mi?