Üç kez askere alınan Ermeni
Abone olÜçüncü kez askere alınan ünlü modacı
Araştırmacı Rıfat Bali bu kez gayrimüslimlerin zorla askere
alındığı Yirmi Kur'a uygulamasını irdeliyor. Bali, belgeler,
mektuplar, anılar ve fotoğraflarla o dönem yaşanan olayları gün
yüzüne çıkarıyor.
1941 yılında II. Dünya Savaşı sürerken Türkiye'de hükümet
yaşları 20 ile 45 arasında değişen tüm gayrimüslimlerin askere
alınmasına karar verdi. Anadolu'nun çeşitli vilayetlerine
gönderilen askerler daha çok yol yapımında çalıştırıldı. Silah
altına alınan Yirmi Kur'a Nafıa Askerleri 1942 yılında terhis
edildi. Ancak bu bir yıllık süreç gayrimüslim ailelerde onarılmaz
yaralar açtı.
Ünlü araştırmacı Rıfat Bali tarihin bu karanlık dönemi, adını
taşıyan çalışmasında masaya yatırıyor. O dönemi, askere giden ya da
tanıdıkları askere alınan gayrimüslimlerin anıları, mektuplar,
mülakatlar, karikatürler, fotoğraflar ve daha bir çok bilgi ve
belgeyle yaşanan olaylar gün ışığına çıkarıyor.
"Türkiye'de yaşıyorsan her 10 senede bir sopayı yiyeceksin kafana"
Kitabın alıntılardan oluşan kısmında Agos gazetesi yazarı Serkos
Seropyan'ın çarpıcı tespitleri yer alıyor: “Ermenilerin bir inancı
vardır: 'Türkiye'de yaşıyorsan her 10 senede bir sopayı yiyeceksin
kafana.' Bu artık bir atasözü oldu. Gerçekten de 10 senede bir
gayrimüslimlere yönelik bir operasyon olmuştur. Aklıma gelenleri
sayarsam Yirmi Kur'a Askerlik, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül Olayları.
Yirmi Kur'a Askerlik'te amaç 20'den 40 yaşına kadar gayrimüslimleri
askere almaktı. Şaheser bir fikirdi! İsmet Paşa'nın o dokuz tilki
dolaştığı beyninden çıkmış bir şaheserdi.”
Kitabın Nafıa Askerleriyle ilgili anılar bölümü gayrimüslimlerin
yaşadığı zorlukları yansıtıyor: Sarkiz Çerkezyan: “Adına 'askerlik'
diyorlardı, ama askerlikle zerre kadar ilgisi yoktu, bizler çalışma
kampına toplanıyor ve çalıştırılıyorduk. Gayrimüslimlere silah
verilmiyor, normal asker üniforması giydirilmiyordu. Başlarında eli
silahlı muhafızlar bulunduğu halde sabahtan akşama kadar
çalıştırılıyorlardı, kışın soğuğu karı, yazın sıcağı güneşi
denmiyordu.
Vartan İhmalyan: “Türk arkadaşlarım çok üzülmüşlerdi, biz
azınlıkların böyle 20 sınıf birden askere alınmamıza. Aralarında
bana 'Bu hiç iyi belirti değil, sizleri öldürmeye götürdükleri
söylentileri dolaşıyor, dikkatli olun, bir yere çağıracak olurlarsa
tek gitmeyin, grup halinde gidin' diyenler olmuştu.”
Vitali Hakko: “Polisler mağazamıza geldiler
“Vitali sen misin?” dediler. Ben “Evet” deyince koluma girip, “Hadi
askere” dediler. Onlara boşu boşuna, askerden yeni döndüğümü, bu
işte bir yanlışlık olduğunu anlatmaya çalıştım. Hiçbir yanlışlık
yokmuş. Üçüncü askerliğim için Selimiye Kışlası'na
gönderiliyorduk.”