Fransa’nın başkenti Paris’te, Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda
uğradıkları suikast sonucu yaşamını yitiren üç kadın, müzakere
sürecine odaklanmış toplumun ve medyanın ilgisinin bir anda başka
yöne çevrilmesine neden oldu.
Ve “Paris
cinayeti”, aniden İmralı – Devlet
görüşmelerine dair haberleri geride bırakıp, onların yerini
aldı.
“Kim vurdu, kim azmettirdi” soruları
gazetelerin, köşe yazılarının baş aktörleri haline geldi.
Elbette elle tutulur bir bilgiye ulaşmadan tahminlerde bulunmak,
komplo teorisyenliğinin ötesine geçmeyecektir.
Ama eğer suikasttaki niyet, müzakere sürecine balta vurmaksa,
bunun şimdilik başarılı olmadığını söyleyebiliriz.
Çünkü maktullerin “kadın” oluşundan dolayı
olaya karşı hassasiyetin artması ve ayrıca müzakere sürecine balta
vurmak isteyen “gizli odakların cinayete neden
olduğu” algısının toplumda var olması, ortak bir uzlaşı ve
güç birliğine sebebiyet verdi.
Bu nedenle cinayeti gerçekleştirenlerin amaçladıkları kaos
ortamı yaratılamadı.
***
Fakat olayın Türkiye’deki asıl yankıları yeni yeni kendini
gösterecek. Ve müzakere süreci ilk sınavına çıkmış olacak.
Çünkü öldürülen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in
cenazeleri ailelerinin isteği üzerine Türkiye’ye
getirilecekler.
Diyarbakır’da gerçekleştirilecek kitlesel katılımlı bir cenaze
merasiminin ardından da defnedilecekleri memleketlerine
gönderilecekler.
Töreni müzakereler açısından önemli kılan nokta, cenazeyle
birlikte günlerdir bahsedilen "Kürdün onuru, Türkün
hassasiyeti" dengesinin Hükümet, BDP, CHP ve MHP’nin
tavırları ile şekillenecek olmasıdır.
Böylece bahsedilen denge, daha net okunacak.
Diğer yanda ise medyanın olayı topluma ulaştırma biçimi,
onun “barış sürecinde” vereceği ilk önemli
sınav olacak.
Yani söylemler ve tavırlar, sürecin bu ince çizgi üzerinde nasıl
bir biçimde gideceğini belirleyecek.
***
BDP, cenaze töreninin “Habur
olayının bir tekrarı mı olur?"
endişesine karşılık “matem havasında geçeceği ve böyle bir
sorunun olacağını beklemediklerini” belirtti.
Ama sonuçta PKK’nın kurucu kadrosundan biri olan Sakine
Cansız’ın cinayete kurban gitmesinin BDP tabanındaki manevi etkisi
küçümsenemez.
Bundan ötürü, cenaze muhtemelen sarı kırmızı yeşil flamaların ve
bayrakların, sloganların, ağıtların eşlik edeceği bir tören olacak.
Ve bu durum milliyetçi kesimleri rahatsız edebilir.
Kabul edelim ki PKK ve Kürt Sorunu, özellikle bu
müzakere süreciyle birlikte toplumun tüm kesimlerinin nezdinde
yeniden anlaşılmaya çalışılıyor. Yeniden tanımlanıyor ve toplumdaki
hâkim algılar tartışılıyor.
Bu nedenle Diyarbakır’daki cenaze töreni, müzakere sürecinin
toplumsal olarak "doğru
metotlarla" devam edilip edilmeyeceğini ölçen
bir “gösterge” olarak karşımıza çıkacak.
Ve cenaze töreninde, sürecin aktörlerinin durdukları nokta
olumlu ya da olumsuz mutlaka müzakerelerin gidişatına etki
edecek.
Samimiyetlerini ve niyetlerini daha net biçimde görmemizi
sağlayacak.
Yani sonuç olarak canice katledilen üç kadın,
müzakere sürecine ilişkin pandoranın kapağını biraz da olsa açacak
ve içerisini görmemize vesile olacak.