Tutuklanan Hakim Silivri'den mektup yazdı
Abone olHakim Başer’in kaleme aldığı mektup avukatları tarafından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın C kapısının önünde okundu.
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile 22
Temmuz ve devamı operasyonlarda tutuklanan, aralarında Yurt Atayün
ve Ali Fuat Yılmazer’in de bulunduğu 63 polis hakkında tahliye
kararı vermesinin ardından açığa alınan ve 1 Mayıs günü tutuklanan
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin eski Hakimi Mustafa Başer,
Silivri Cezaevi’nden mektup yazdı.
Hakim Başer’in kaleme aldığı mektup avukatları tarafından
Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın C kapısının önünde
okundu.
"VİCDANEN RAHATIM, ASLA HUKUK DIŞINA ÇIKMADIM"
Avukat Hacer Yılmaz tarafından okunan 3 sayfalık mektupta, hakim
Mustafa Başer şu ifadeleri kullandı:
"Demokrasinin olmazsa olmaz şartı güçler ayrılığı ilkesidir. Güçler
ayrılığı ancak yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ile temin
edilebilir. Tamamen us?l ve yasaya uygun, dosyalardaki delillere
göre oluşan vicdani kanaatime göre verdiğim tahliye kararlarından
dolayı tutuklanmış bulunmaktayım. Verdiğim tahliye kararlarından
dolayı vicdanen rahatım. Asla hukuk dışına çıkmadım. Vicdanım
dışında hiçkimseden emir, talimat, görüş almadım, almam. Ancak
hakkımda soruşturma açan HSYK başmüfettişi, yakalama talebinde
bulunan Bakırköy Cumhuriyet Savcısı, nöbetçi mahkeme olmaması
nedeniyle görevli olmadan yakalama kararı çıkaran Bakırköy 2. Ağır
Ceza Mahkemesi hakimleri, nöbetçi heyet olduğu halde nöbetçi
mahkeme olan Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi adına karar vermesi
gerekirken, örgütlü suçlara bakmakla görevli Bakırköy 2. Ağır Ceza
Mahkemesi’nin değişik iş sayısı ile karar veren sayın
meslektaşlarım; açıkça Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve
2802 sayılı Kanun’un 88. maddesine aykırı davranarak, ağır cezalık
ve suçüstü hali koşulu oluşmadan, yetkisiz olarak, kendiliğinden
yargıç sıfatımla geldiğim halde, kaçma şüphesi ile 27 Nisan 2015
günü nedenlerini bilmeden ve savunmam dahi alınmadan, 3 ay süre ile
açığa alınmam nedeniyle deliller tarafıma yansıtılmadan ve
okunmadan, ’delil karartma ihtimali’ ile beni tutuklayıp suç
işlemişlerdir."
"YARGI BAĞIMSIZLIĞINI BİTİRDİLER"
"Kısaca özetlediğim sürece dahil olan ve suç işleyen sayın
meslektaşlarım, hukuk dışı etkilerle birinci sınıf bir hakimi
tutuklayarak, hak arama özgürlüğünü ve yargı bağımsızlığını
bitirmişlerdir. Bu ilkelerin güvencesi olması gereken HSYK maalesef
hukukun değil gücün yanında yer almıştır. Bu karardan sonra özelde
benim hukuki durumum, genelde vatandaşın haklı taleplerini
karşılayacak yargı vicdanı kalmamıştır. Bu kararla, tüm hakim ve
savcılara gözdağı verilmiş, yargı dışı güçlerin istemediği
kararların verilmesinin önüne geçilmiştir."
"VERDİĞİ KARARDAN DOLAYI TUTUKLANAN İLK YARGIÇ OLARAK
TARİHE GEÇTİM"
"İlkel toplumlar, totaliter sistemler dahil, ’kararından dolayı
tutuklanan ilk yargıç’ olarak tarihe geçtim. Ülkemin demokrasi ve
hukuk seviyesinin uluslararası platformda düştüğü kötü duruma
duyduğum üzüntüm, yargı bağımsızlığı adına ödediğim bedele duyduğum
üzüntüden kat kat fazladır. Ben en azından vicdanıma göre verdiğim
karardan dolayı, annemin, babamın, eşimin ve çocuklarımın
gözlerinin içine çekinmeden, gururla bakabileceğim. Bu süreçte
rollerini oynayan sayın meslektaşlarım, sizin haliniz nice olacak?
Sizler çocuklarınızın gözünün içine nasıl bakacaksınız?"
"EN SAĞDAN EN SOLA KADAR BAKMADIĞIM TERÖR ÖRGÜTÜ DAVASI
KALMAMIŞTIR"
"Ben bir işçi ailesinin çocuğuyum. 22 yıllık hukukçu, 15 senelik
değişik mahkemelerde Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza Mahkemesi
üyesi, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı görevlerini yapmış, örgütlü
suçlar mahkemelerinde görev yapmış bir yargıcım. Bugüne kadar
bakmadığım suç tipi, en sağdan en sola kadar bakmadığım terör
örgütü davası kalmamıştır. Giydiğim siyah hakimlik cübbesinin
simgelediği şekilde, baktığım davalarda hiçbir zaman sanıkların
dini, dili, rengi, sıfatı, siyasi görüşü gibi benzeri durumlarına
bakmadan, tüm yargı içi ve dışı etkilere kapalı dosyadaki deliller
kapsamında oluşan vicdani kanaatime göre karar verdim."
"HAYATIMDA FETHULLAH GÜLEN’İ HİÇ GÖRMEDİM,
TANIŞMADIM,HİÇBİR VAAZINI DİNLEMEDİM"
"Hayatımda Fethullah Gülen’i hiç görmedim, tanışmadım, hiçbir
vaazını dinlemedim. Sadece haber kanallarından tanırım. CD çözüm
tutanağındaki dua veya vaazının içeriğini sorgu sırasından önce
duymadım. Sadece karar verildikten sonra aleyhime yazılan
haberlerden, bir duadan bahsedildiğini duydum. Tekrar söylüyorum;
içeriğini sorgu sırasında mahkeme başkanının okumasıyla öğrendim.
Mahkeme başkanı CD çözüm tutanağını okurken, birçok yerini
’Anlaşılmadı’ diye geçtiğinden, tam metinden de h?l? haberim yok.
Bu metinle bana talimat verilmesi ve bu talimat üzerine karar
verdiğim savı tamamen soyut bir mülahazadır. İnsanların nasıl dua
edeceğine ben karışamam. Bırakın haberim olmadan yapılan duadan
talimat almayı, birisi doğrudan bana karar için talimat vermeye
gelirse, hemen tutanak tutarım ve suç duyurusunda bulunurum.
Hiçkimsenin hatırı için mesleki kariyerimi bitirmem ve çoluk
çocuğumu zor durumda bırakmam. Tek talimat alacağım yer
vicdanımdır."
"YILDIRIM’I TAHLİYE EDEN YARGIÇLAR CÜBBELİ AHMET HOCA’DAN
TALİMAT MI ALMIŞ OLDULAR"
"Medyaya yansıdığı için yazıyorum. Zamanında tutuklanan Fenerbahçe
Başkanı Aziz Yıldırım tahliye olsun diye Cübbeli Ahmet Hoca dua
etmişti. Yani şimdi Aziz Yıldırım’ı tahliye eden yargıçlar Cübbeli
Ahmet Hoca’dan talimat mı almış oldular? Bu mülahaza, hukuki
olmadığı gibi, illiyet bağı somut delillerle kurulmadan ortaya
atılması, iftira suçunu oluşturduğu açıktır. Mahkememce verilen
kararlar ortadadır. Bu kararların us?l ve yasaya uygun olduğu
ortadadır. Bu kararlar aleyhime delil olarak değil, lehime delil
olarak değerlendirilmesi gerekir. HSYK başmüfettişi, ön raporunu
yazarken, yukarıda anlattığım 6 delili değerlendirmiş, benim
savunmamı dahi almadan kafasında oluşan soyut mülahazayı delilmiş
gibi yazmıştır. Bir vatandaşı ve özellikle verdiği karardan dolayı
bir yargıcı bu kadar soyut gerekçelerle ve vahametle suçlamak,
yargıya müdahaleden başka bir şey değildir. An itibariyle h?l? HSYK
ve sayın başmüfettişin kararları tarafıma tebliğ edilmiş
değildir."
"BİRİLERİNİN HOŞUNA GİTMEYEN İNSANLAR (ÇAPULCU, PARALEL)
GİBİ YASAL OLMAYAN İTHAMLARLA KARŞI KARŞIYA KALIYOR"
"Vicdanıma göre, yalnızca hukuka güvenerek karar verdim. Ancak
gelin görün ki, meslektaşlarıma göre us?l hukukunu bilmiyorum,
onlara da anlatamıyorum. Kurumlar ve kurallar işlemediği için,
birilerinin hoşuna gitmeyen insanlar çapulcu, paralel gibi yasal
olmayan ithamlarla karşı karşıya kalıyor, bir spor kulübümüzün
taraftar grubuna darbe yapmaktan dava açılıyor. Sıradan, objektif
her hakimin vermesi gereken kararı verdiğim için tutuklanıyorum ve
ayrıksı gözlerle bakılıyorum. Ben objektif, hiçbir kimseden emir ve
talimat almadan vicdanıma göre karar verebilen, yalnızca
kararlarıyla konuşan, kararları hukuk çerçevesinde tartışılan
sıradan bir hakim olmak istiyorum. Hal böyle iken, artık Türk
mahkemelerinden deliller çerçevesinde oluşan vicdani kanıya göre
karar vermesini nasıl bekleyeceğiz? Hak arama özgürlüğünü artık
nasıl gerçekleştireceğiz? Bireyin hak ve özgürlüklerini nasıl
güvence altına alacağız? Ben tüm bu hal ve vaziyete rağmen,
yalnızca hukuka güvenmeye ve sığınmaya devam edeceğim."
"MÜVEKKİLİMİN MORALİ GAYET ÜST SEVİYEDE"
Hakim Mustafa Başer’in diğer avukatı Celal Sis ise yaptığı
açıklamada, tahliye taleplerine ilişkin sürece değindi. Avukat Sis,
hakim Mustafa Başer’in dosyasının Bakırköy Adliyesi ile Anadolu
Adliyesi arasında gidip geldiğini söyleyerek, bu durumu
eleştirdi.
Celal Sis, şunları söyledi:
"Müvekkilim şu anda bir hakim. Yargı makamının, yargı erkinin bir
temsilcisi ve cezaevinde. Ne yazık ki adi suçlarda bile
yapılmayacak us?lsüzlükler şu anda müvekkilimin dosyasında
yapılıyor. Müvekkilimin eşiyle birlikte Silivri Cezaevi’ne de
gittik, müvekkilimizi ziyaret ettik. Müvekkilimin morali gayet üst
seviyede, kendisi gayet huzurlu, mutlu, ama tek üzüntüsü tabii eşi
ve çocukları kendisinin içeride olmasından dolayı üzüntü
içerisindeler. Bundan dolayı üzüntü içinde olduğunu söyledi. Bir de
kendisi aslında bir temsilci, kendisi nezdinde aslında yargı
makamının şu anda cezaevinde olmasından dolayı çok üzgün olduğunu
ifade etti."