Türkiyeyi bekleyen tehlike
Abone olSendika düzenlemeler gecikti, Türkiye'nin başı fenal halde ağrıyacak. Hak-İş Başkanı Uslu'dan önemli açıklamalar..
Salim Uslu, "Söz verildiği halde Sendikal yasalarda
gerekli düzenlemeler hâlâ yapılmadı, bu kez kara liste yaptırımı
gündemde"
"Açıklanan istihdam ve yatırıma dönük son teşvik paketi olumlu ama
eksikler var, bizim önerilerimiz dikkate alınırsa 4 milyon kişilik
yeni istihdam imkânı yaratılır"
"Öngörülen ödünç işçilik sistemine karşıyız. İşletmelerin birbirine
işçi kiralaması, angaryayı ve sömürüyü getirecektir."
Hak-İş Başkanı Salim Uslu "4 Milyon kişiye iş" diyor! |
Hak-İş Başkanı Salim Uslu ile röportaj yapan Duransel Doğan'ın ilginç tespitlerini okumak için tıklayın... |
"Memur, emekli, işçi maaşları, işsizlik sigortası ödenekleri
artırılmalı. Bu yapılırsa harcamalar artar, ekonomi daha süratle
toparlanır. GSMH'nın yüzde 68'i tüketim harcamaları kaynaklı.
Hükümetin açıkladığı 6 paketin maliyeti 35-36 milyar dolar.
Maaşlara artış yapılsa kriz daha çabuk atlatılır, aksine zamlar
düşük tutuluyor, artışlar kısılıyor"
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu
www.korhaber.com yazarları, Duransel Doğan ve
Zülfikar Doğan'ın sorularını yanıtladı. İşte Uslu'nun gündeme
ilişkin yaptığı açıklamalar:
PAKETLE İLGİLİ NELER EKSİK?
Hükümet iyi niyetli bir paket hazırlamış ancak bütün bunların
takibi ve bir envanterinin çıkartılması gerekiyor. Geçmişte de iki
kez istihdamı teşvik yasası çıkartıldı ama sonucu ne oldu
bilmiyoruz. Uygulamaların denetim ve takibi konusunda bir öngörü
yok. Uygulamaların ve sonuçlarının takip edilmesi gerekir. İş
güvencesi ile ilgili bir düzenleme olmadığı için, istismara dönük
bir önlem de yok. Ayrıca bu tür paketlerde bir bütünlük olmalı. Tüm
sistemi kavrayan bir biçimde devreye sokulmalı. Türkiye'de ise hep
böyle bölük-pörçük düzenlemeler yapılıyor. Sonuçları da bilinmiyor,
izlenmiyor. Biz son olarak bir çalışma yaptık, "AVRUPA
BİRLİĞİ-TÜRKİYE-ULUSLAR ARASI SOSYAL GÜVENLİK UYUM VE EŞGÜDÜM
NORMLARI" başlıklı 1115 sayfalık oldukça kapsamlı bir kitap
yayınladık. Sosyal koruma alanındaki düzenlemeler, tedbirler
Türkiye'de dağınık ve bölük-pörçük. Bir bütünlük yok. Aile yardımı
var, sosyal yardım var. SSK'yı düzenlerken, neden bunlar
düzenlenmez, düşünülmez? Örneğin AB ülkelerinde olan aile yardımı
sigortası bizde yok. Sosyal destek fonu diye bir destek yok.
İsveç'te Nordik ülkelerde tek çocuklu veya çocuk sayısına göre aile
sigortası, sosyal destekler ile ilgili uygulamalar var. Burada
miktar önemli değil, sistem, sistemin bütünlüğü, işlemesi ve
uygulama önemli. İşsizlik yardımı vb. uygulamalar… Örneğin işsizlik
sigortası istikrarlı bir ekonomide önemli olmayabilir ama, kriz
döneminde bu çok önemli. Alınan önlemler, verilen destek ve
teşvikler daha çok şirket kurtarmaya yönelik. Oysa kriz
dönemlerinde bu tür sosyal destek ve korumalar çok önemli. İllere
göre pirim ve vergi oranları düşürüldü ama bu 2011'e kadar. Bizde
OECD göre pirim ve vergiler yüksek.
KRİZLE İLGİLİ NELER YAPILABİLİR?
En başta kamuda istihdam açığı var. AB'de 15 kişiye 1 kamu çalışanı
istihdam edilirken, bizde 30 kişiye bir kamu çalışanı. Kamuda aynı
işi yapan iki kişiden biri işçi biri memur. Kamuda ciddi bir
istihdam açığı olduğunu düşünüyoruz. Burada rahatlıkla 1 milyon
kişilik ilave istidihdam yaratılabilir. Kanuni süreleri aşan fazla
çalışma konusu önemli. Alışveriş Merkezlerinde (AVM) sabah 8'de
açılış ve akşam 10'a kadar çalışma, part-time çalışma bizde kanun
dışı olarak algılanıyor. Kanuni süreleri aşan fazla çalışma
engellenirse 1 milyon kişiye yeni iş alanı yaratılır. Sayın
Başbakan her TOBB üyesi 1 kişi istihdam etse 1 milyon kişi iş bulur
diyor. Ancak kanuni süreleri aşan fazla çalışma engellense, bu
konuda denetim yapılsa 1 milyon kişi kolayca iş bulur.
4 MİLYON KİŞİ İŞ SAHİBİ OLABİLİR
Çalışma Bakanlığındaki 900 İş Müfettişi bu konuda denetim amaçlı
yönlendirilse önemli mesafe alınır. Örneğin kaçak yabancı işçilerin
sayısını kimse bilmiyor. Ancak oldukça yüksek olduğunu
söyleyebilirim. Kaçak yabancı işçi istihdamı önlenirse yine en az 1
milyon kişiye yeni iş alanı açılır. Bir de Sayın Başbakan Özel
İstihdam Bürolarının (ÖİB) yeni istihdam yaratacağını söylüyor.
Sanırım burada bir yanılma var. Türkiye'de 150 ÖİB var. Bunlar İş
ve İşçi Bulma Kurumu İŞKUR'a hizmet satıyorlar. Oysa bunlar
insanları meslek edindirmeden sadece iş bulmaya-işçi bulmaya
"aracılık" ediyorlar. Şimdi ÖDÜNÇ İŞÇİLİK sistemi getiriliyor. Yani
bir işçinin sigorta pirimi, vergisi bir işletme tarafından
yatırılacak ama işçi bir başka işletmede çalıştırılacak, maaşı
oradan ödenecek. Biz bu sisteme karşıyız. Bu bir tür işçi
kiralamadır. Beraberinde angaryayı, sömürüyü, emeğin istismarını
getirecektir. ÖİB'lerin meslek edindirmeleri ve ödünç işçilik
sisteminden vazgeçilmesi durumunda da en az 1 milyon kişilik
istihdam yaratılacaktır. Dolayısıyla bizim önerilerimizle 4 milyon
kişi yeni iş alanında iş bulacak, çalışacak, istihdam edilecek.
Paketin eksikleri en başta bunlar.
Türkiye'yi bekleyen tehlike neler?
[PAGE]
'İSTİHDAM ŞURASI ÖNERMİŞTİK'
Belirttiğim gibi hükümet iyi niyetli bir paket hazırlamış. Ama
bütün bunların takibi, denetimi gerekiyor. O zaman amaca kısmen de
olsa ulaşılır. Geçmişte yakın dönemde diğer hükümetler zamanında da
iki kez istihdamı teşvik yasaları çıkartıldı, teşvikler verildi.
Bunların sonuçları ne oldu. Bilmiyoruz. Bunun için biz yıllardır
bir "İstihdam Şûrası" toplanmasını öneriyoruz ancak olmadı. Kayıt
dışı istihdamın önlenmesi, çalışma yaşamının sorunlarının
çözümlenmesi, diğer sosyal politika çözümleri için bu Şûrayı
önerdik.
İLO KARA LİSTEYE ALMASI AN MESELESİ
Öncelikle sendikalar yasası neden çıkartılmıyor anlayabilmiş
değiliz. Türkiye'de halen CUNTA döneminde çıkartılmış bir
Sendikalar Yasası ile sendikacılık yapıyoruz. Kısıtlamalar,
örgütlenme, yetki alma önünde pek çok güçlükler. Ekonomik anlamda
sendikaları zorlayacak önlemler. Bir üye kaydı için Notere ödenen
para 125 TL. Onbinlerce üyesi olan bir sendika açısından tutar
trilyonlara ulaşıyor. Sendikal örgütlenmeden, toplu sözleşmeden
yararlanma hakkı ikinci derecede insan hakları arasında. Uluslar
arası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye'yi bu konuda, yani sendikalar
yasasının çıkartılması CUNTA döneminin izlerinin silinmesi
konusunda geçmiş toplantılarda uyardı, izlemeye aldı. Geçen yıl
Çalışma Bakanı bu konuda ILO Genel Kurulunda söz verdi. Ancak yine
yapılmadı. Bu yılki toplantılarda kanaatim o ki, Aplikasyon
Komitesi Türkiye'yi "Kara Listeye" alacak. Bu ise Türkiye'nin
uluslararası anlamda itibar kaybetmesi, kredi notunun düşmesi
sonucunu doğuracak. Acilen sendikalar yasasının çıkartılması lâzım.
Diğer yandan ekonomik akılla bakarsak, sendikalar ve toplu sözleşme
düzeni, haksız rekabet unsuru haline gelen, kayıt dışı ekonominin
bu kadar yaygın olduğu bir ülkede kayıtlı ekonomiye geçişin, haksız
rekabetin önlenmesinin de unsurları. Artık AB'nde sendikalar
"sosyal ortak" olarak algılanıyor. Sendikalaşma oranı düşse bile
toplu sözleşmeden yararlanma genişliyor. AB ülkelerinde bu bariz
bir şekilde gözleniyor.
MAAŞ İNDİRİMİ KONUSUNDA SENDİKALARIN İŞVERENLE ANLAŞMSI
DOĞRU MU
Az önce belirttiğim gibi artık AB'nde sendikalar için sosyal ortak
yaklaşımı var. Özellikle kriz dönemlerinde işletmeler sendikalarla
"ortak" gibi çalışmalar yürüterek sorunu aşmaya çalışıyor. 1995,
2000 krizlerinde benzer uygulamaları biz de yaptık. Ülker
işyerlerinde işçi çıkartma yerine, fabrikaların stoğa çalışıp zarar
etmesi yerine ücretli izin protokolü yaptık, yaz döneminde de
ücretsiz çalışma yapalım dedik. Hem işletme krizi atlattı, hem de
bizim üyelerimiz işlerini kaybetmedi. Ama bir yandan da kriz
fırsatçılığı yapılıyor. Daha kriz Türkiye'ye gelmeden TÜSİAD başta
olmak üzere kimi işveren örgütleri çığlık atmaya başladı. Bu
çığlıklara bazı sendikalar da katıldı. Sayın Başbakanın "kriz teğet
geçecek" sözü de biraz krizi ciddiye almamaktı. Ancak kriz
fırsatçılığı da yanlış. Bunu bahane edip işçi çıkartmak da yanlış.
Sendikal anlayış artık çok değişti. "İstemezükçü" tavrı bırakmak
lâzım. Meselâ bize "yandaş" sendika diyorlar, ama hiç de doğru
değil. Pek çok kamu işletmesinde biz yetkili değiliz. Türk-İş veya
diğer sendikalar var. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde,
Ankara'da, Antalya'da pek çok Ak Parti'li Belediyede biz yokuz. Ama
29 Mart seçimlerinin ertesinde daha önce bizde olan bazı
belediyeleri kaybettik. Örneğin Yenimahalle Belediyesi'nde biz
vardık, ama Belediye CHP'ye geçer geçmez 2 Nisan'da hemen
Belediyeyi, üyelerimizi kaybettik.
Toplu sözleşmelerle ilgili görüşleri
[PAGE]
KART FURYASI
Aslında kart furyasının disipline edilmesi gerek. Bir yanda
insanlar işsiz, geliri yok, ya da düşük gelirli ama kartla olmayan
parayı harcıyor. Bankalar da hem bu durumdan yakınıyor görünüyor,
hem de işporta tezgâhı gibi sokaklara, kaldırımlara kredi kartı
pazarlaması için gelen-geçene kart dağıtıyor. Faizler düştüğü zaman
bile borçlara en yüksek faizi işletiyor. Kart kullanımına bir
kısıtlama getirilmesi şart. Bankaların kart verirken kriterleri
nedir, ölçüleri nedir beli değil. Bir yanda bakıyorsunuz, alışveriş
yaparken kartınız hakkında "Bu karta el konulsun" uyarısı slipte
çıkıyor, haksız yere insanlara mahcup oluyorsunuz. Yani
ödemelerinizi düzenli yapmışsınız, bankadan hiçbir uyarı olmamış,
"karta el koy" diyor. Ardından, ertesi gün aynı bankadan, aynı
kişiye daha yüksek limitli, daha prestijli bir kredi kartı
gönderiliyor. Bu nasıl bir sistem?
HÜKÜMETİN KRİZE KARŞI ÖNLEMLERİ
Hükümet krize karşı şu ana kadar maliyeti 30 milyar doları bulan 5
paket açıkladı. Son açıklanan istihdam ve teşvik paketinin maliyeti
de henüz kesin değil ama 5-6 milyar TL olarak hesaplanıyor. Ancak
hükümetin yürütülen "kriz varsa, çare de var" kampanyasına somut
desteği için toplu sözleşmeler, asgari ücret, memur, emekli, işçi
maaşları ile işsizlik sigortası ödeneklerinde artış yapması lâzım.
Bizim kampanyamızın amacı, insanları harcamaya yöneltmek böylece
üretimi, kapasite kullanımını, tüketimi artırıp, krizi daha kolay
aşmak. Bu paketlerin böylesi maliyetleri var. Teşvikler, destekler,
ÖTV, KDV, vergi indirimler iyi ama insanların harcama yapacak
gelirinin parasının olması lâzım. Oysa hükümet aksine maaş
artışlarında, ücret zamlarında, emekli maaşlarında kısıtlı artışlar
yapıyor. Oysa, işçiye, memura, emekliye verilen para sana harcama
olarak dönecek. Ekonomi canlanacak. GSMH'nin, Ulusal gelirin, yüzde
68'i tüketim harcamalarından kaynaklanıyor. Sizin ekonominiz
ürettiğinin yüzde 91'ini iç piyasaya veriyor. Harcamalar kesilince,
büyüme düşüyor. Büyüme düşünce de kapasite kullanım oranları
düşüyor ve bu da işsizliğe, istihdam kaybına neden oluyor. O
nedenle açıklanan paketlerin bu kadar yüksek maliyetine karşın,
insanların gelirlerini artırmak, onlara tüketim ve harcama
kabiliyeti kazandırmak bu yolla ekonomiyi daha kısa sürede
canlandırıp, krizi atlatmak mümkün.
HAK-İŞ NE TALEP EDECEK?
Biz henüz masaya oturmadık. Bizim kamu işletmelerinde çalışan 32-33
bin üyemiz var. Onlar adına sözleşme masasına oturacağız. Kamuda
toplam işçi sayısı 215 bin. Geçmişte bu sayı 700 bin-1 milyon
arasındaydı. Hükümetin kamu sözleşmelerine yaklaşımını da bu
paketlerde olduğu gibi gecikmiş bir çalışma olarak görmek mümkün.
Gelirleri artırıcı, ücretleri artırıcı bir yaklaşımın kriz
dönemlerinde olması gerekir. Asgari ücret artışı bile böylesi
dönemlerde başlı başına bir enstrümandır. Yukarıda değindiğim gibi,
toplu sözleşmelerdeki ücret artışı, memur, emekli maaşlarına zam,
işsizlik sigortası ödeneklerinde artış bunların hepsi krizin
tüketim, harcama ayağının aşılması, talep ve üretim artışı için
gerekli şeyler. Ancak hükümet ilan ettiği paketlerde gösterdiği
yaklaşımı maalesef bu noktalarda göstermiyor.
SENDİKAL DÜZENLEMELER YAPILMADI
Biz bu yıl Cenevre'ye 5 sendikacı, 3 uzman, 4 Yargıtay üyesi ve
Çalışma Yaşamı konusunda çeşitli üniversitelerden 6 akademisyen
götürüyoruz. Yargıtay'da ve İş Mahkemelerinde iş davalarına bakan
yargıçlarımızın ILO sözleşmeleri, uluslararası çalışma yaşamında
oluşan gelişmeler, içtihatlar konusunda bilgilenmelerine, sadece
kanun maddelerinin söyledikleriyle sınırlı kalmamalarına
çalışıyoruz. Yargıçlarımızın önemli bölümü hukuku araştırmak,
yerine kendilerini "ulusalcı" olarak görüyorlar. Oysa önce hukuka
bakmaları lâzım. Biz bu ILO toplantısına Ankara'daki 11-12 İş
Mahkemesinin, tüm İş Mahkemelerinin hakimlerini de götürmek
istedik. Ancak Hakimler-Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) izin vermedi.
Yargıtay 9. Dairesi Başkanı gelemedi ama ILO yayınlarını, bu alanda
yeni çıkan kitapları istedi. İsterse TIR dolusu olsun hepsini alıp
getireceğiz. Son zamanlarda Yargıtay kararlarında ILO
sözleşmelerine, ILO kararlarına göndermeler yapılıyor. Bu yılki
toplantıda genel görüşme olarak "Saygın iş kapsamında cinsiyet
eşitliği" konusu tartışılacak. Ayrıca ILO Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel müdür raporlarını sunacak. Çalışmaya ilişkin temel haklar ve
ve ilkeler ILO Bildirgesi izleme mekanizması çerçevesinde küresel
rapor değerlendirilecek, özellikle cebri ve mecburi çalıştırmanın
ortadan kaldırılması konusu, program, bütçe, mali konular
değerlendirilecek. Tabii en önemlisi ILO sözleşme ve tavsiye
kararlarının uygulanmasına ilişkin izleme raporlarının
değerlendirileceği Aplikasyon Komitesi toplantısı. Başta da
belirttiğim gibi, burada sendikalar kanunu ile ilgili düzenleme
yapılmadığı için Türkiye'nin kara listeye alınması kararı
çıkabilir. Bir de son olarak çalışma hayatında HIV/AIDS'e ilişkin
alınan kararların görüşüleceği oturum var. Burada AIDS konusunda
çalışma hayatında standartların belirlenmesi, ikili görüşme
usulleri değerlendirilecek.
Kaynak: www.korhaber.com