Milletçe bir sınavdan daha geçtik…
Bu millet genetiğinde var olan şecaat ve cesaret ile bir kez
daha tarihe geçti.
Sınav sadece cesaret ile değil feraset ile de karşılık
buldu.
Lakin belki de sınavın büyüğü şimdi başlıyor da
olabilir!
Manevi anlamda kendimize gelmemiz için atılan tokadın ardından
bize bir şans daha verildi.
Milletçe bu şansı iyi değerlendirerek yeni bir tokat yememek
gayretinde olmalıyız.
15 Temmuz Türkiye’nin özellikle yeni neslin miladı
olacaktır.
Birçok yere verilen isim ile de bu milat
unutturulmayacaktır.
Darbenin ardından yenidünyanın güçlü karakteri olarak sahnede
yer almaya çalışacağız ve biiznillah da başarılı olacağız.
Değişim başlamış oldu.
Tarihimizdeki zaferlerde kayıt altına alınan kahramanlıklara
yenileri eklendi.
Her şey değişse bile genetiğimizin değişmediğini bütün dünyaya
bir kez daha gösterdik.
Telekonferansı engelleyen Almanya’da, FETÖ ile işbirliği
içerisinde olmasına rağmen müttefikmiş görünüp de sırtımızdan
bıçaklamaya çalışan Amerika’da, “Türkiye’de tatil sadece Erdoğan’a
destektir!” çirkinliğini gösteren Avusturya’da…
Peki, dünya bu çirkin tavırları görmüş oldu mu?
Öğrendik ki Allah’ın izniyle bu millet genetiğinde var olan
şecaat, cesaret, vatan sevgisi vb. olguları bir hamleyle yeniden
gün yüzüne çıkartma kabiliyetine sahiptir.
Değişime millet olarak yön veren ana karakter
olduk.
Artık ciddi sorumluluğu olan bir Türkiye ve yeni nesil var.
Asıl değişimin kalpte yani imanımızın merkezinde olması
gerektiğini unutmadan hareket etmemiz şart oldu artık.
Eğer hakiki manada bu değişimi gerçekleştirmez isek artık böyle
direkten dönmeyeceğimiz kesindir. Zira Allah’ın ikaz metotları
arasında bilmediğimiz birçok yol var…
Asıl gerçeğimiz zaferin kalplerde yeniden inşası
olduğudur.
Zafer sarhoşluğuna kapılarak yapılacak yeni hatalar bu
coğrafyada onlarca milletin umudu olan bu ülkeyi yeniden zora
sokar.
Geçmişte yaşadık ve gördük bunu.
Şimdi her kesimden ve düşünceden insan, şapkasını önüne alarak
ve elini vicdanının üzerine koyarak düşünmelidir.
Olanları yeniden müşahede etmelidir.
Ülkemizin son yıllarda yaptığı ataklar, dünyanın bize olan tavrı
ve bunun akabinde ki tüm gelişmeler…
Bu ülke insanı tarih boyu asıl ekseni olan bir olma,
kardeş olma, millet olma ekseninden uzaklaşma riski
altındaydı.
15 Temmuz ile birlikte kenetlenmenin en güzel tavrını
gösterdiğimiz gibi manevi iklimimizde ki kenetlenme de
görüldü...
Bu necip millet yakın tarihte iki defa yoğun kenetlenme
ile beraberinde manevi kenetlenmenin zirvesini yaşadı.
Birincisi 17 Ağustos depremi diğeri 15 Temmuz
darbesi...
Kardeşlik dediğimiz, üstünlük ya da sen ben kavgası
değildir.
Bir milletin şaha kalkabilmesi için doğru ve iyi
yapılanı kardeşinin yapmasına izin vermektir.
Biz milletçe, yara alan vicdan ve kalp merkezimizi onarmaz isek,
tamir olmayacaktır açılan gedikler.
Milletçe bir onarım yapmamız için verilen bu şansı es geçmeden
hareket etme zorunluluğumuz var artık.
Hep vardı fakat bizler “belki” diyelim farkında değildik.
Bu darbenin bize öğrettiği asıl şey birlikte hareket
edebiliyor olmamızdır.
Her anlamda kendisini yeniden inşa eden bir başlangıç olmasını
temenni ettiğim bu zor günlerin ardından yekvücut hareket edebilme
kabiliyetini kazanarak çıktığımız umudundayım.
Umarım umduğumuz gibidir.
Ve umarım ki Allah bizi bu imtihandan alnımızın akıyla bu dünya
sahnesine yeniden çıkartmıştır.