Türkiye Suriye'de savaşa girecek mi büyük tehdit!
Abone ol'Türk askerinin Suriye'ye gireceği' sinyallerine ilişkin AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay'dan 'Savaşa girilmeyeceği ama sınırları korumak için Suriye içine müdahale gerekebileceği' açıklaması geldi.
Türkiye'nin yeni haftadaki gündeminin ilk sırasına
oturan 'TSK'nın Suriye'ye girip girmeyeceği'ne ilişkin soruya, AK
Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin
Aktay’dan çok kritik bir açıklama geldi. Aktay, Suriye’deki savaş
Türkiye açısından bıçağın kemiğe dayandığı bir noktaya gelindiğini,
fakat Türkiye’nin savaşa girmediğini, yalnızca sınırlarını korumak
için Suriye içine müdahale gerekebileceğini söyledi.
SINIRDAKİ 'GÜVENLİK ÖNLEMLERİ'NİN MANASI
NE?
Al Jazeera'ye açıklama yapan Aktay, Suriye sınırındaki güvenlik
önlemlerinin 'kara harekâtı aşaması'na gelindiğine dair bir
izlenim yaratmasına karşılık, "Onun değerlendirmesini yapmak…
Askeri bir değerlendirme gerekir." diyerek, operasyon yapılıp
yapılmayacağına ilişkin net bir açıklama yapmadı.
Aktay, Türkiye’nin Suriye’deki savaştan en fazla zarar gören ülke
olduğunu belirterek, son dönemde 'asker Suriye'ye mi giriyor'
iddialarına yol açan tedbirlerin yanlış yorumlandığını, bu
tedbirlerin, fiilen çok ciddi tehdit altında olan sınırların
ve iç güvenliğin korunması ve "her türlü etnik temizliğe
karşı" alınmış önlemler olarak yorumlanması gerektiğini
söyledi.
Aktay bu önlemlerin Suriye’deki Kürtlere değil, PYD ve IŞİD’e karşı
olduğunu savunarak, “IŞİD destekçisi” eleştirisinin Türkiye’nin
kanına dokunduğunu ifade etti.
DAVUTOĞLU 'MACERA YOK' DEDİ AMA ARDINDAN...
TSK'nın yeni hükümet kurulmadan 'Suriye girme' , 'IŞİD ve Esad
rejimi ile mücadele eden Suriyeli muhaliflere destek verme' gibi
konularda isteksiz olduğunu belli etmesinin ardından, Başbakan
Ahmet Davutoğlu da dünkü AK Parti Grup Toplantısı'nda 'Türkiye'nin
bir maceraya sürüklenmediğini' söyleyerek iddiaları yalanlamış,
ancak sınırda gelişebilecek her türlü senaryoya hazır olunduğunu da
sözlerine eklemişti.
İşte Aktay'ın o açıklamalarıyla 'Suriye politikası'
:
Türkiye son dört yıl içerisinde Suriye'de yaşanan istikrarsızlığın
en ağır faturasını ödeyen ülkelerden bir tanesi. Hatta birinci
planda en ağır faturayı ödeyen ülke. Üstelik bunu yaparken hiçbir
şekilde de ağlayıp sızlamadı fazla. 2 milyona yakın mülteci
barındırıyor ve bunlara yaptığı insani yardım 6 milyar doları
bulmuş durumda.
MÜLTECİLERİN YARATTIĞI RİSK
O 2 milyon insanın oluşturduğu risk de söz konusu Türkiye
içerisinde. Çünkü canını kurtarmak için gelen insanlar üzerinde çok
büyük bir dikkatle incelemeler yapamıyorsunuz. İnsanların arasına
her çeşit sızmalar da olabiliyor. Bunun PYD'lisi, PKK'lısı da
olabiliyor, DAİŞ de olabiliyor, başka terör grupları da olabiliyor.
Bu sınır geçişleri açısından da çok ciddi bir risk oluşturmaktadır.
Ve bu riski baştan beri biz bilerek… Ama insani yardım noktasında,
insani tavır ile bu risk arasında bir tercih yapmak zorunda
kaldığınız zaman, yardım ağır kalıyor. Çünkü insani yardımın bir
telafisi yok. O riski de bir miktar göze almak zorunda kalmış olduk
şimdiye kadar. Bu riskin ağır bedelini de şu anda ödüyoruz.
"VİCDANSIZCA PROPAGANDA"
Bu kadar yaptığımız insani yardımlar alkışlanacak yerde her çeşit
takdiri hak eden, aslında dünyanın vicdanını kurtaran bir tavrı
Türkiye tek başına üstlenmişken, ona rağmen Türkiye'nin DAİŞ ile
isminin beraber anılıyor olması gibi bir vicdansızca propagandayla
kalabiliyoruz.
Oysa DAİŞ bizim baştan itibaren Suriye ile ilgili Türkiye'nin
içinde olduğu meşru, legal, uluslararası koalisyonun desteklediği
Özgür Suriye Ordusu'na ve Suriye halkına karşı bir yapıdır.
Türkiye'nin baştan itibaren Suriye için öngördüğü planı yerle bir
eden, onu altüst eden, bozan bir yapıdır DAİŞ.
Türkiye'nin DAİŞ'i destekliyor olması için intihar ediyor olması
gerekiyor. Türkiye'ye böyle bir akılsızlık isnat etmek de
Türkiye'nin kanına dokunuyor açıkçası.”
"IŞİD BİR OPERASYONUN KOD ADI"
IŞİD bir operasyondur, bir operasyonun kod adıdır. IŞİD Suriye'deki
statükoyu korumaya çalışan hatta daha da kötüleştirmeye çalışan bir
organizasyonun bir kod adıdır.
Gerçek bir örgüt değildir. Gerçek bir varlığı yoktur. Yani iddia
ettikleri gibi ne İslam devletidir, ne de bir devlettir. Aksine
Esad rejiminin ürettiği Suriye'deki savaşı kirletmeye dönük bir
operasyonun kod adıdır IŞİD.
Bu operasyona destek veren Türkiye'yi IŞİD ile DAİŞ ile yan yana
görmeye çalışan, göstermeye çalışan herkes de bu operasyona hizmet
etmiş oluyor aslında. Bugün öyle bir operasyonun ne kadar
hizmetçisi olduğunu ibretle seyrediyoruz biz.
"IŞİD BİR ÜRÜNDÜR"
Biz baştan itibaren diyoruz ki IŞİD bir sonuçtur veya IŞİD bir
üründür. Kimin ürünüdür? Esad rejiminin varlığının ürünüdür.
(...) Böyle bir yapı ortaya çıktığı andan itibaren onunla
ittifaka giren, onunla değişik işbirliklerine giren birçok unsur da
olabiliyor. Bölgedeki başka ülkeler de onunla işbirliği yapıyorlar
şu anda.
Halihazırda IŞİD'i gelip sınırlarda bombalıyorsunuz ama IŞİD'ın
esas, apaçık, açık alanlarda hükümdar olduğu yerler var, bunlara
hiç kimsenin dokunduğu yok. Neden? Baktığınız zaman Suriye
haritasına, koca bir bölge, Irak'taki birçok yerle de birleşerek
IŞİD kontrolünde. Ama IŞİD'in Türkiye sınırındaki PYD ile komşu
olan yerlerdeki yerlerine gelip saldırılıyor.
Koalisyon güçleri IŞİD'e karşı mücadele adı altında gelip IŞİD'i
kovduğu yerlere getirip PYD'yi yerleştiriyor. Bu operasyonun
mantığını da anlamak mümkün değil. Bunun içerisinde tutarlı iki
adımı birbiriyle denkleştirebilecek ve hatta süreklilikle
izlenebilecek bir mantığı yok bu işin.
Mevzu eğer IŞİD'in katliam yapmasıysa IŞİD başka yerlerde de,
Arapların oturduğu yerlerde de bir sürü katliam yapıyor. Oralara
hiçbir müdahale görmüyoruz. Aksine IŞİD'e karşı hiçbir hava
saldırısı görmüyoruz ama ÖSO'nun biraz mevzilendiği, biraz etkinlik
kazandığı yerlerde Suriye uçaklarının yani Esad rejiminin hava
bombardımanını görüyoruz. PYD bölgelerine, PYD'nin etkin olduğu
bölgelerde ise koalisyon güçleri yine devreye girip, bu sefer
DAİŞ'in ele geçirdiği mevzileri boşaltıp, yerine kurtarıcı olarak
PYD'yi yerleştiriyor.
"İLİŞKİLERİ AÇISINDAN IŞİD İLE PYD ARASINDA BİR FARK
YOK"
Aslında ilişkileri açısından IŞİD ile PYD arasında bir fark yok.
İkisi de son derece danışıklı gidiyorlar gibi görünüyor. Esad
rejiminin şu ana kadar DAİŞ mevzilerine yaptığı bir saldırı
hatırlamıyorum. Belki çok sembolik, dostlar alışverişte görsün
kabilinden bir, iki saldırı vardır ama çok etkili bir saldırı yok.
Ama nerede bir ÖSO mevzii ele geçiriyorsa hava bombardımanı geliyor
oraya. Eğer mesele DAİŞ ile savaşsa, işte ÖSO, DAİŞ ile en etkili
savaşı yapıyor. En fazla mağdur olan da o. En fazla insan kurban
veren o. Fakat ÖSO'ya hiçbir şekilde koşmayan yardımlar PYD'nin
yardımına koşuyor.
Doğrusu biz de bu yardımı iyi niyetli görmüyoruz. Açıkçası çok iyi
niyetli bir yardım olarak görmüyoruz. PYD'nin kendisi de ciddi bir
etnik temizlik içerisine girmiş durumda. Etnik temizlik sadece
Araplara ve Türkmenlere karşı değil, kendisinden olmayan Kürtlere
daha büyük bir etnik temizlik uyguluyor. Düşünün 500 bin kişi
Rojava bölgesinden Kürt Kuzey Irak'a göç etmek zorunda bırakıldı.
Irak Kürdistanı’na göç etmek zorunda bırakıldı, kovuldu, birçoğu
öldürüldü, katledildi.
Tel Abyad'da bir tane Kürt yoktu bu olaylar öncesinde. DAİŞ oraya
saldırmadan bir tane bile Kürt yoktu. Fakat koalisyon güçlerinin
bombardımanıyla, hava yardımlarıyla DAİŞ orada doğru dürüst bir
savaş bile yürütmedi orada, bir mermi bile sıkmadan orayı PYD
güçlerine terk etti. Adeta koalisyon güçlerinin hava bombardımanını
bahane saydı, oradan çekildi. PYD güçleri geldikten sonra Türkiye
sınırına bir anda 20 bin kişi yığıldı. 20 bin Türkmen ve Arap
yığıldı. PYD diyor ki, "etnik temizlik yapmıyorum". Etnik temizlik
yapmıyorsanız bu kadar Arap ve Türkmen’in bizim sınırımızda ne işi
var?
Biliyorsunuz göç dalgaları, mülteci dalgaları genellikle bir yerde
bir sorun olduğunu gösterir. Bir temizlik olduğunu gösterir. Bu
kadar kadın, çoluk çocuk, bu kadar insan buraya göç etmek zorunda
kaldıysa demek ki orada bir etnik temizlik var. "Ben etnik temizlik
yapmıyorum" diyerek işin içinden sıyrılamazsınız.
TÜRKİYE IŞİD'E Mİ YOKSA PYD'YE KARŞI MI ÖNLEM
ALIYOR?
Eğer PYD, DAİŞ'i bahane ederek burada bir mevzi kazanıyorsa, DAİŞ
Türkiye'nin de düşmanıdır. Türkiye her türlü etnik temizliğe karşı
bir müdahale... Esad'ın yaptığı etnik temizliğe, ister PYD'nin,
ister DAİŞ'in yaptığı, her türlü etnik temizliğe karşı tedbir almış
oluyoruz.
"TÜRKİYE KÜRTLERİN DÜŞMANI DEĞİLDİR"
Türkiye'nin Kürtlerle ilgili bir endişesi yok. Türkiye Kürtlerin
düşmanı değildir. Türkiye kendi bünyesinde çok sayıda Kürt
barındıran ve bunların hakkını, hukukunu son zamanlarda en iyi
şekilde geliştirmeye çalışan, model oluşturmaya çalışan bir
ülke.
Aslında Türkiye'nin geliştirmeye çalıştığı ülke birlikte yaşamanın
en mükemmel modelini de oluşturmaya çalışıyor. Ama eğer biz burada,
Suriye'de de haddizatında Kürtlerin normal vatandaşlık statüsüne
sahip olması için, geçmişten bu yana, yani Esad ile aramızın iyi
olduğu dönemlerden itibaren son zamanlara kadar da Türkiye hep iyi
niyetli bir çaba içerisinde oldu.
Suriye'deki Kürtler bizden öte, farklı varlıklar değildir.
Suriye'nin Kürtleri de Türkiye'nin bir parçasıdır. Tıpkı
Türkiye'nin Kürtlerinin bir parçası olduğu gibi. Arap, Türk, Kürt
kim varsa hepsi Türkiye'nin de bir parçasıdır. Biz oradaki herhangi
bir grubu ayırt ediyor değiliz. Suriye'de Araplar Kürtlere karşı
bir ayrım yapmaya kalkışırsa ona da karşı çıkarız. Bir etnik
temizlik yapmaya kalkışırsa ona da karşı çıkarız. Ona karşı
tedbirimizi almaya çalışırız. Ona karşı tedbirimiz aslında,
birlikte, bölünmemiş bir Suriye'dir. Herkesin kendi vatandaşlık
statüsünde insani hakkını maksimum düzeyde kullanabildiği bir
Suriye'dir bizim hedeflediğimiz şey. Parçalama hiç kimseye hiçbir
şey getirmiyor. Etnik ayrımcılığın zaten bir şey getirmediği
ortada. Biz Türkiye'de aşmaya çalıştığımız bu sorunun Suriye için
bu aşamada Suriye'ye musallat olmasını elbette ki istemeyiz.
ÖNLEMLER TÜRKİYE'Yİ IŞİD'İN HEDEFİ YAPAR MI?
Her çeşit ihtimal var. Böyle bir kirli savaşın içerisinde her çeşit
kirli senaryo, kirli eylem bekleriz açıkçası. Türkiye öteden beri
böyle kirli bir savaşın hedefi olmuştur. Geçmişte Reyhanlı'da
yapılan saldırı oldu iki sene kadar önce, 50 vatandaşımızın bombalı
saldırıda hayatını kaybettiğine şahit olduk. Esad rejimi bu şekilde
fitne üretiyor ne yazık ki. Ve uluslararası güçleri biz biraz daha
tutarlı ve biraz daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Yani biz
herhangi bir grubu destekliyor değiliz. Biz Suriye halkını
destekliyoruz. Suriye halkının bütün unsurlarıyla Kürt'üyle,
Alevi'siyle, Arap'ıyla, Türkmen'iyle, hepsiyle beraber
oluşturabilecekleri bir Suriye için şartları ve zemini oluşturmak
zorundayız. Orada böyle bir Esad rejiminin etkili olduğu ortamda
mümkün olamıyor ne yazık ki.