Türkiye medyasından dış basına 'IŞİD' tepkisi...
Abone olDış basının her geçen gün "IŞİD'e Türkiye'den destek gittiği"ne dair yeni iddialarına, bazı köşe yazarlarından büyük tepki geldi.
INTERNETHABER.COM
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) vahşetinin ve geriliminin her geçen
gün tırmandığı bu günlerde, dış basının her gün bambaşka flaş
iddialarla "IŞİD'e Türkiye'den destek gittiği" yönündeki iddiaları
gerilim atmosferini daha da ilerletiyor.
Başta Wall Street Journal (WSJ) olmak üzere,
İngiliz Guardian, The Times, New York Times (NYT) ve Independent
gibi gazetelerde yer alan haber, analiz ve makalelerde
'Türkiye'nin Kocaeli, İstanbul, Ankara ve Konya gibi bir
çok farklı noktasından IŞİD'e minibüslerle militan gittiği ve hatta
Türk hükümetinin IŞİD petrolünden faydalandığı' yönündeki
iddiaları gündeme bomba gibi düşmüş, Cumhurbaşkanı Erdoğan, NYT'ın
bu iddiasının "adice bir iftira" olduğunu ifade
etmişti.
IŞİD konusunda adeta 'cadı kazanı'na dönen gündemi
ve kamuoyundaki "IŞİD" algısını daha da bulanıklaştıran bu haberler
ve iddiaların ardı arkası kesilmediği bu günlerde, Türkiye
medyasından da dış basına büyük bir tepki yağıyor.
İşte Türkiye medyasından, dış basına "IŞİD" tepkisi veren o
yazarlar ve çarpıcı satırları:
Radikal'den Murat Yetkin, yazısına "Emin misin Wall street
Journal?" sorusyla başlamış.
Radikal/Murat Yetkin: IŞİD'e karşı askeri harekata
katılmıyor diye İncirlik'in kapatılıp Erbil'e taşınacağını yazmak
Wall Street Journal'ın saygınlığına gölge düşürecek kadar zayıf bir
iddia. IŞİd teröristlerinin başını keserek öldürdüğü Amerikalı ve
İngiliz meslektaşlarımızın acısı hepimizi yaralarken, "Türkiye
yurttaşları rehin alınan tek ülke değil ki" diye yazabilmek ise
gerçekten merhamet ve insaf yoksunu bir ifade olmuş.
Yenişafak/ İbrahim Karagül: Sadece ABD ve İngiliz
basınını izlemeniz bile Türkiye'ye yönelik ne tür operasyon
hazırlıkları olduğunu anlamanızı sağlayacaktır. Çok fazla çaba
sarfetmenize gerek yok; bu iki ülkenin basınından dört yayın
organını, Türkiye'den üç-dört gazeteciyi takip edin yetecektir.
Oynanan oyunu, yapılan hesabı, kurulan tuzağı hemen
farkedeceksiniz. Ve ortada ne kadar ucuz bir senaryo olduğunu, bu
senaryo içinde görev alanların ne kadar ucuz insanlar olduklarını
da kavrayacaksınız.
Yıllarca Türk medyasını küçümseyen, içerideki kuryeler üzerinden siyasete ve medyaya ayar veren Batı medyası, bu alışkanlıklarından hiç vazgeçmedi. Şimdilerde o kadar aptalca işler yapıyorlar ki, hala birkaç yazı ve yorum ile Türkiye'yi etkileyeceklerini, ekonomik kriz çıkarabileceklerini, siyasi sorunlar üretebileceklerini sanıyorlar. On yıl önceki taktiklerle hareket ediyor, Türkiye'yi on yıl önceki Türkiye sanıyorlar. Beraber iş yaptıkları içerideki ortaklarının artık hiçbir itibarlarının kalmadığını göremeyecek kadar da körler.
Yenişafak/Hilal Kaplan: Hem tasavvuf geleneğinin üzerinde yükselen bir coğrafyada yaşamamızdan, hem de 60 yıllık ağır aksak da olsa bir demokrasi tecrübesiyle bugünlere gelmemizden ötürü ülkemizden IŞİD gibi örgütlere, diğer Müslüman ülkelerden daha az katılım var. Ancak başta ABD medyası olmak üzere, Türkiye hakkında suçlayıcı haberler yapılmaya devam ediliyor. IŞİD'in ortaya çıkış sebeplerini tahlil etmek yerine, oldukça haklı sebeplerle ABD'nin öncü piyadesi olmak istemeyen hükümeti hedefe koyuyorlar.
Kimse Türkiye'den IŞİD'e militan gitmediğini iddia etmiyor ama
'özgür' ABD basınında ne İŞİD'e katılacağı şüphesiyle 5000 kişiye
yurda giriş yasağı koyulmasından ne de 1000 kişinin sınır dışı
edilmesinden bahsediliyor. Ya da ABD'den yaklaşık 500, Fransa'dan
1000'e yakın katılım olduğu söylenirken, Londra'nın ortasında IŞİD
broşürleri dağıtılırken, bu ülkelerle ilgili tek satır da haber
okuyamıyorsunuz. Türkiye, IŞİD üzerinden, kurallarını ABD'nin
koyduğu, Suriye'de büyük ölçüde Suudi Arabistan'a, Irak'ta da
İran'a havale edileceği anlaşılan bir savaşa sürülmek isteniyor.
ABD basını da âdeta bir düğmeye basılmışcasına bu nobran baskının
sözcülüğünü yapıyor.
Habertürk/Nihal Bengisu Karaca: Bir ABD ve onunla
müttefik olan diğer Batılı devletler yekûnunu düşünün ki, hiç
gerekmediği halde, tamamen sahte kanıtlardan yola çıkarak tümüyle
yanlış bir işgali, Irak işgalini gerçekleştirmiş olsunlar; Irak’ı
Saddam’ın başına yıkmış olsunlar, ama Suriye’deki muhalefetin meşru
bir çerçevede teşekkül edebilmesi için hiçbir şey yapmamışlar;
insani yardım koridoru, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi gibi
konular için bile Esad’a baskı yapmamışlar. Bu iki tutum arasındaki
çelişkinin tek tutarlı yanı şu: İki tutum da o bölgede radikal
eğilimleri güçlendirir. İstenen bu mudur? Cevap ortada.
IŞİD baş edilmesi gereken bir bela ve İslamcılığın Selefi
radikal yorumunun barındırdığı çürüme bakımından Müslümanlar
tarafından lanetlenmesi gereken bir olgu, ona kuşku yok. Ancak
kimse ABD imparatorluğu için elverişli bir eskort olduğunu
görmezden gelmesin.
Yenişafak/Nedret Ersanel: Birleşik Devletler'in çeşitli ağızlarla Türkiye'yi ikaz eden kodunu çözmek zorundayız. Eski Türkiye büyükelçisi Ricciardone'nin Türkiye ile aşırı gruplar arasındaki ilişkileri şimdi ve alenen dillendirmesi budur. Dünyaya, 'Türkiye ile aşırı gruplar arasında bağ var demek' budur.
The Wall Street Journal'ın, 'Ankara'da artık müttefikimiz yok'
diyerek, 'İncirlik'i Erbil'e taşıyalım' cümlesi budur. New York
Times'ın, Türkiye'den IŞİD'e 'yüksek' katılımları duyurmasının
zamanlaması da budur. Aslında dünyaları farklı iki medya grubunun
bu iki konuyu taşana kadar pişirme arzusu hep budur. Taşırmak kendi
ateşini de söndürmektir, göremiyorlar...