Türkiye girmezse herkes kaybeder!
Abone olTürkiye’nin AB üyeliğine en güçlü desteği veren Avrupalı politikacılardan Hannes Swoboda, iki tarafın güçlenmek için birbirine ihtiyaç duyduğu görüşünde.
Sabancı Üniversitesi, İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve
Stiftung Mercator Girişimi’nin İstanbul’da düzenlediği
“Müzakerelerin Ötesinde-Avrupa’da Türkiye’nin
Geleceği” panelinde konuşan Swoboda, İPM Kıdemli
Araştırmacısı sıfatıyla Milliyet’e konuştu.
Türkiye’nin bir gün AB’ye gireceğine dair umudunuzu
nasıl koruyorsunuz?
Bu durumda alternatifleri düşünmek lazım. Elbette Türkiye üye
olmazsa iki taraf da hayatta kalır ama politikalarımızı güçlendirme
fırsatı kaçar. Türkiye ve AB bölgedeki en önemli siyasi güçler
olarak birleşmezse fırsat kaçar ve gelecekteki rolümüzle ilgili
kötü sinyaller verir. Hep derim ki müzakerelere devam edelim ama
bunların dışında da ilişkileri güçlendirici adımlar atalım.
Ne gibi adımlar?
Öncelikle Türkiye vatandaşlarına vize kolaylığı sağlanabilir,
sembolik ama önemli. Gümrük Birliği’ne eklemeler yapılabilir.
Üçüncü adamı da dış politika konusunda koordinasyonu sağlamak. Kürt
sorunu, Suriye, mülteci krizi, Irak hakkında niye konuşmayalım ki?
Daha yakın ilişkilerimiz olmalı.
Türkiye, Suriyeli mülteciler hakkında yeterince
yardım almadığından şikayet ediyor.
Türkiye’nin şikayetleri genel olarak haklı. Mültecilere yardım
konusunda Türkiye’ye daha fazla şey yapmalıyız. Avrupa çok az
mülteci aldığı halde şikayet ediyor; bu ikiyüzlülüktür. Ama bir
yandan da Avrupa kamuoyunda ‘Türkiye bu krizi bilerek körükledi,
şimdi neden yardım edelim ki’ görüşü de var.
Konuşmanızda Türkiye’nin Esad’ı devirmeye odaklandığını;
AB’nin ise daha esnek davrandığını söylediniz. Biraz açabilir
misiniz?
Mısır ve Libya örnekleri bizi çok etkiledi, çok daha temkinliyiz
artık. Birini devireceksiniz ama yerine kim gelecek? Geçmişte çok
büyük hatalar yapıldı. Artık girmeyi değil ‘nasıl çıkarız’ı
düşünüyoruz. Irak’ta Saddam Hüseyin devrildikten sonra rejimin
bütün kadroları tasfiye edildi. Askeri müdahale sonrasında
alternatifler, ortaya çıkabilecek ittifaklar hakkında ortak bir
strateji geliştirilmeli. Esad gitsin isteriz ama sonrasında kimin
geleceği sorusuna odaklanıyoruz.
AB’nin Türkiye üzerinde insan hakları ve demokrasi
alanında ilerleme ilhamı verme, itici güç olma özelliği hâlâ var
mı?
Vardı ama azaldı. AB’nin de hataları oldu. Türkiye’ye hocalık
taslamıyoruz. Macaristan’da da ciddi demokrasi ihlalleri oluyor.
Fakat İnsan Hakları Mahkemesi gibi kurumlarla ihlalleri
durdurabiliyoruz. Türkiye’ye söylememiz gereken ‘Evet bizde de
sorunlar ama düzeltmeye çabalıyoruz’ olmalı. Mükemmel değiliz ama
denetim mekanizmalarını geliştirdik. Türkiye’de de baskı ve
ihlaller özgürce tartışılmalı.
Müzakerelerin çökmesiyle Kıbrıs tekrar AB’nin gündeminde.
Rum ve Yunan AP vekillerinin tavrını nasıl
değerlendirirsiniz?
Kıbrıslı Rumlar müzakerelerden çekilerek büyük hata yaptı. Yunan ve
Rum vekiller, Kıbrıs’ı Türkiye’ye baskı kurmak için kullanıyor.
Büyük bir ülke değilseniz şantaj yapamazsınız. Doğu Akdeniz’deki
kaynaklar Kıbrıslı Türklerle ortak biçimde paylaşılmalı, federal
bir yapı içinde iyi ilişkiler kurma yolunda kullanılmalı.