Türk milliyetçiliği Anadolu'da tutmaz
Abone olUludağ Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü Hüsamettin Arslan kimlik tartışmalarını alevlendirecek gibi. Neşe Düzel'e konuşan Arslan'ın tespitleri hayli çarpıcı.
Radikal'den Neşe Düzel'e konuşan Uludağ Üniversitesi'nde
sosyoloji profesörü Hüsamettin Arslan Anadolu'da milliyetçiliğin
tutmayacağını iddia etti. Arslan gereklerini Gazeteci Neşe Düzel'e
anlattı. İşte o röpartaj
Türkiye, sorunlarına isim koymakta hep zorlanır. Önce sorununu yok
farz eder. Sorun büyüdükçe, bu kez buna asıl nedeninden başka
nedenler bulmaya çalışır. Sonra da kaçınılmaz olarak sorunun asıl
nedeniyle yüzleşir ve sorunun adını sonunda koyar. Cumhuriyet'in
başından beri bazen gizlice, bazen de ayaklanmalarla yaşanan Kürt
sorununun aslında bir 'kimlik' sorunu olduğu, Başbakan tarafından
da dile getirilerek tartışılmaya başlandı son dönemde. Kürtlerin
kendi kültürel kimliklerine sahip çıkmak istedikleri görüşü
tartışma gündemine girdi. Bununla birlikte kimlik nedir, bir
Türk'ün kimliğini ne oluşturur, altkimlik, üstkimlik neye denir,
niye biz Türkiye'de kimlik sorunu yaşıyoruz, sorunu nasıl
çözebiliriz soruları da insanların aklını kurcalamaya başladı. Biz
de Uludağ Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü Hüsamettin Arslan
ile Osmanlı'nın son döneminde başlayıp Cumhuriyet'e dek süren
kimlik sorununu, kimliğe dayalı milliyetçiliğin bu ülkede var olup
olamayacağını, kimlik sorununun bir ülkeyi bölüp bölmeyeceğini
konuştuk.
Türkiye ciddi bir kimlik tartışması yaşıyor. Niye böyle bir kimlik
sorunumuz var bizim?
Kimlik problemi bütün dünyada modern bir problemdir. Yani modern
insanın problemidir. Kimlik, otantik halkın problemi değildir.
Kendi havzasında gelenekleriyle yaşayan, kendini başka
uygarlıklarla, kültürlerle ölçme imkânı olmayan, modernleşmeye
uğramamış Anadolu'daki halkın 'kimlik' diye bir problemi yoktur.
Güneydoğu'daki kimlik sorunu da otantik Kürt halkının değil, modern
uygarlıkla tanışmış, Kürt entelektüel elitlerinin sorunudur. Türk
etnisiteden gelen otantik halkın da Türklük, milliyetçilik gibi
sorunları yoktur. Kürt veya Türk olmak, modern toplum arenasına
çıktığınızda önem kazanır. Modern arenaya ilk çıkanlar da
genellikle eğitimlilerdir. Bu yüzden de kimlik sorunu önce
eğitimlilerde başlar.
Türkiye geleneksellikten, köylülükten çıkıp modernleşiyor. Kimlik
sorunumuz artacak mı?
Evet artacak. Çünkü modernliğin bir özelliği de insanların
farklılaşmasıdır. Geleneksel bir Çerkez'in kendisini Çerkez olarak
nitelemesiyle bir modernin kendisini Çerkez diye nitelemesi aynı
şey değildir. Modern eğitim almamış insanlar kendilerini ırka
atıfta bulunarak ifade etmezler. Irk kavramı modernite döneminde
çıktı. Bunu, bezelyenin kalıtım yasalarının keşfine götürebiliriz.
Bitki ve hayvanlarda deney yapılmasaydı, insanların da ortak
genlerden geldiği fikri doğmayacaktı.
Türkiye'de yaşayan insanların kimliği ne?
Biz, Fransız örneğinde bir cumhuriyet devrimi yaşadık. Devrimci
düşünce 'sıfırcı' bir düşüncedir. Devrimciler sıfır noktalarından
yani temiz sayfalardan başlamak isterler. Cumhuriyet devrimini
yapanlar da geçmişin yükünden kurtulmak istediler. 'Avrupalı
modernler, Fransız Jakobenler nasıl kendi ortaçağlarından
kurtulduysa, biz de kendi ortaçağımızdan kurtulalım, bir sıfır
noktası koyalım ve hayata yeniden başlayalım. Yeni bir devlet,
rejim ve kimlik kuralım' dediler.
Yapabildiler mi peki?
Bütün devrimciler gibi yeni bir toplum yaratacaklarını düşündüler
ama halkı değiştiremediler. Çünkü halk değiştirilemez. Hatta bazen
halk, Arnavutluk'ta olduğu gibi devleti terk eder gider. Biz,
Osmanlı'dan bize miras kalmış bir halkın mensuplarıyız. Bu bir
imparatorluk halkıdır. İmparatorluk halkı ne kadar farklıysa, bugün
de Türkiye'de o kadar farklılık kesinlikle vardır. Ermeni, Rum,
Çerkez, Türk, Kürt herkes var. Cumhuriyet'in kurucuları böyle bir
halk devraldılar ve çatışma olmadan homojen toplum yaratmayı en
büyük ideal olarak benimsediler. Ve bu halka 'Türk halkı' dediler.
Acaba onların Türk halkı dedikleri halk kendisini nasıl
görüyordu?
Nasıl görüyordu sizce?
O zaman Türkiye'de yaşayan bir halk vardı ama bu halk kendisini
'Türk milleti' olarak görmüyordu. Onlar için iki şey önemliydi:
'Devlet ve Müslümanlık.' Cumhuriyet'te, işte bu Müslüman halka
'Türk' denildi. Halbuki Müslüman halk içinde Kürtler kendilerini
'Şafi' görüyordu. Osmanlı'da Kürt olmak Şafi olmak demekti. Çünkü
Osmanlı'nın İran'daki Şii devletiyle mücadelesi vardı ve Kürt
Şafiler Osmanlı'nın yanında yer aldı. Bir 'Kürt Şafi- Osmanlı
ittifakı' kuruldu. Kürtlerin Osmanlıları sevmesinin nedeni budur.
Ayrıca Osmanlı'da Aleviler kendilerini Alevi, Türkler de
kendilerini Sünni olarak görüyordu. Şimdi ise Türkler de ve Kürtler
de kimliklerini yeni keşfediyor. Okula gidip modernleşen Kürtler
dünyaya ırk ve etnisite gibi modern kategorilerle bakıyor ve
kendilerini Kürt olarak görüyorlar.
Türkiye'de yaşanan kimlik sorununun temel nedeni Cumhuriyet'in
adını ülkedeki en kalabalık etnik gruptan alması mı?
Temel nedeni bu değil. Bana göre Türk diye bir ırk yoktur. Irkçı
düşüncenin vurgu yaptığı öyle kanı belli bir ırk yoktur. Böyle bir
Kürt ırkı da yok. Türkiye'de ırk yok. Türkiye' de Ermeni ırkından
da söz edemeyiz. Bu coğrafyada Türk, Kürt ya da Ermeni diye saf ırk
yok. Başka coğrafyalarda da saf ırk yok. Türk diye bir etnik grup
var ama, bu, etnisite bilinci olmayan bir grup. Aslında
Türkiye'deki kimlik sorunu dünya konjonktürüyle ilgili.
Cumhuriyet'in kurulduğu dönemde Avrupa ulus-devlet çağındaydı. Her
ulus-devlet kendini bir etnik kimlikle adlandırıyordu. Bizimkiler
de o günün dünyasında yaşamak için konjonktüre uydu.
Fransız diye etnik grup var mı?
Fransız devletini kuranlar var diye görüyorsa, vardır. Bizim
cumhuriyetin uygulamaları eleştirilebilir ama Batıyla
kıyaslandığında softtur. Türkiye Cumhuriyeti ırkçı olsaydı, Alman
örneğindeki gibi hijyen hareketleri yaşanırdı. Eğer Türk ırkına
denildiği gibi bir vurgu yapılsaydı, bir devlet istihbarat
servisini Çerkezlere teslim eder miydi? Bugün bile MİT'te Çerkezler
egemendir. Cumhuriyeti kuranlar devletin gizli örgütünü
değiştirmediler. Osmanlı'daki gizli servis sürdü ve Teşkilat-ı
Mahsusa'nın devamı olarak bugünkü MİT'e kadar gelindi.
Cumhuriyet'in kurucuları, bürokratik elitleri acaba Türk ırkından
mıydı?
Etnik kimlik olarak Türk kim?
Tarihin eski devirlerinde başka birileri birtakım insanlara Türk
demişler ve kendilerine Türk denilenler de bu ismi
içselleştirmişler. Türk adını bize ilk yakıştıran Çinlilerdir.
Etnisite, belli bir bölgede yaşamaktır, belli alışkanlıkları
olmaktır, dünyaya belli bir şekilde bakmaktır. Bir uygulamalar
serisidir, bir yaşama tarzıdır. Biz Anadolu'ya geldiğimizde Kürtler
buradaydı ve bizden haberleri yoktu. Bu iki toplum hayatı farklı
biçimde yaşıyordu. Bana göre etnisitenin kanla ilgisi yok.
İnsanların karmaşık ilişkileri içinde saf süt, saf yün gibi saf bir
etnisite, saf bir toplum, saf bir maya bulmak mümkün değildir. Bu,
Kürt, Çerkez, Ermeni, Laz için de geçerli. Mesela Türkler gibi
Kürtler de etnik olarak homojen değiller. Kırmançiler Zazaları Kürt
kabul etmiyor ve 'Saf Kürt biziz. Onlar eski Anadolu halkı'
diyorlar.
Bir toplumda yaşayan farklı etnik kimliklerin kendi kimliklerine
sahip çıkması o toplumu böler mi? Yoksa herkesin kendi kimliğine ve
kültürüne sahip çıkabilmesi o toplumda daha birleştirici bir
özgürlük mü yaratır?
Toplumlar farklı kimlikler yüzünden bölünmez. Toplumlar, birileri
bu kimlikleri bölünme talebiyle kullandığı için bölünür.
Herkesin eşit olduğu, kimliklerin özgürce yaşandığı bir demokratik
hukuk devletinde kimlikler bölünme için kullanılabilir mi?
Kullanılamaz. Zaten modernitenin özelliği parçalamasıdır. Modernite
parçalar çünkü toplum modernleştikçe bireyselleşir ve farklılıklar
gün yüzüne çıkar. Demokratik bir hukuk devletinde farklılıkların
yaşanması sorun doğurmaz. Türkiye'nin korktuğu şey aslında Kürtler
değil. Gariban Bitlisliler, Vanlılar değil. Türkiye'nin korktuğu,
Amerika ve Batılı süper güçler. Türkiye Cumhuriyeti, Amerika bir
Kürt devleti kurdurur diye ödü kopuyor. Türkiye güçsüz bir devlet
olduğu ve bundan da ödü koptuğu için Türkiye'de bu sorunlar
yaşanıyor. Türkiye'nin entelektüel Kürtleri de bağımsızlık
isterken, bu güçlüler konteksinde acaba kimlere yaklaşmak,
kimlerden uzaklaşmak gerekir diye düşünmeliler. Kürtlerin sorunu
sadece farklı kimlikten değil, yaşadıkları mekândan da
kaynaklanıyor çünkü. Oraya Lazları, Çerkezleri, Katalanları
getirsen, Kürtlerin başına gelen onların da başına gelir. Sen
Ortadoğu'da ilişkiler sisteminin göbeğinde altında petrolle
yaşayacaksın ve uluslararası ilişkiler seni rahat bırakacak.
Bırakmazlar. Kürt sorunu niye Türkiye'nin sorunu olmaktan çıktı da
Amerika'nın, Almanya'nın, Fransa'nın sorunu oldu?
Türklerin önemli bir kısmı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının alt
ya da üstkimlik tartışmasına girilmeden 'Türk' olarak
tanımlanmasından yana. Türkler bunu, toplumu bir bütünlük içinde
tutmak için mi yoksa kendi etnik kimliklerinin üstünlüğünü
belirtmek için mi istiyorlar?
Genellikle sağ kesim, bütün vatandaşlara 'Türk' denilmesini
istiyor. Bu sağ kesim de şu. Türkiye'de bir modern politik sağ var.
Bu, Cumhuriyet Halk Partisi ve mensupları oluyor. Bir de geleneksel
sağ var. Bu, 'geçmişimize sahip çıkalım' diyen muhafazakâr ve
kültürel sağ oluyor. Bu iki grup da, farklı nedenlerle 'Türkiye'de
Türkler yaşar, burası Türkiye'dir, burada yaşayan halklar da
Türk'tür' diye düşünüyor. Bu öyle benim kanım seninkinden üstün
diye bir tartışma değil. Söylemek istedikleri şu: 'Her toplumda bir
egemen halk vardır ve bu toplumda egemen halk biziz.' CHP'yi
anlayabiliriz. Çünkü CHP Türkçüdür, milliyetçidir. Sağın gelenekçi,
muhazakâr kesimi ise, onlar da imparatorluğu kaybetmiş olmaktan
mustariptir, tarihsel olarak dertlidir. Osmanlı'ya dönüş özlemi
yoktur ama Cumhuriyet'in Osmanlı kadar güçlü bir devlet olmasını
isterler. Osmanlı'yı Türkler kurduğu için de herkese Türk derler.
Aslında Türk muhafazakârlığı, Aleviler Türk olduğu halde Kürtlere
daha yakındır.
Niye?
Nedeni dindir. Çünkü geleneksel toplumda ırk bilinci yoktur. Halkta
tarihsel olarak Şafi , Sünni ve Alevi olma bilinci vardır.
Etnisite, ırk, ulus kavramıyla düşünmek modernlerin bakış açısıdır.
Üstelik modernlerde bile Sünni Alevi evliliği reddediliyor.
Türk-Kürt, Sünni-Şafi evliliği sorun yaratmıyor.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürtler, Çerkezler, Abazalar
sadece Türk olarak tanınmaktan nasıl bir rahatsızlık
duyuyorlar?
Çerkez, Abaza, Pomak, Boşnak bundan rahatsız olmaz ama bir Kürt
rahatsız olur. Bir Kafkasyalı devlete karşı kimlik iddiasında
bulunabilir ama toprak talebinde bulunamaz. Onun toprağı
Türkiye'nin dışındadır. Onlar bize sığınmış halklardır. Kürtler ise
biz yokken de buradaydı. Kürtler ve Türkler birlikte yaşamaya
mecburlar. Türkiye'de etnisite bilinci tutmayacak.
Türk milliyetçiliği tutmadı mı?
Tutmadı. Kürt milliyetçiliği de tutmayacak. Milliyetçilik
Türkiye'de tutmaz. Biz, imparatorluk halkıyız ve çok renkliyiz.
Bundan daha güzel bir halk bulunamaz. Her şey var.
Bu kadar farklılıktan 'homojen toplum' yaratmak mümkün mü?
Mümkün değil. Cumhuriyet'in kurucuları, homojen toplum
yaratamadılar. Unutmamak lazım. Her toplumun egemen değerleri
vardır. Bizim toplumunki de 'devlet, din ve para.' Bunlar çatışmayı
minimize eder. Devlete tapmak bu ülkede herkes için geçerli.
Türkiye'de otosansür çok yaygındır, sokaktaki insan bile kendine
sansür koyar. Çünkü herkes kendini devletin yerine koyar ve öyle
düşünür. Aslında devlet herkestir Türkiye'de. Bu, bir demokrasi
sorunudur ve tarihimizde muhalefet hareketleri güçlü değildir.
Çünkü devlet eleştirilmez burada. Dine gelince, Müslümanlık
Kürtlerin de Türklerin de paylaştığı bir şeydir.
Dini ve devleti anladım. Para bu toplumu nasıl birleştiriyor?
Kapitalizm, tüketimde insanları eşitler. Din karşısında kullar
nasıl eşitse para karşısında da eşittir. Paranız varsa
cumhurbaşkanıyla aynı diş macununu kullanırsınız. Etnisitenin böyle
bir ortamda yeri olamaz. Olayların en yoğun olduğu zamanda bile
televizyonda beyaz Türk dizisi olduğunda Diyarbakır'da sokaklar
boşalıyordu. Türkiye'de etnisite sorun olmayacak. Bu
konjonktüreldir, geçicidir. Zaten Güneydoğu'da yaşanan halkların
çatışması değildir. Bu, devlet otoritesiyle oradaki bazı gruplar
arasındaki çatışmadır. İstanbul bugün Kürt şehri. Çatışma
yaşanırken Türkiye'nin batısında kimse birbirini Kürt ya da Türk
diye öldürmedi. Çünkü Türkiye'de tarihsel olarak etnik bilinç yok.
Bizim toplumumuzda etnik gruplar çatışmamıştır ve çatışmaz. Bizim
toplumumuzda Kürdü, Türkü, Çerkezi aynı apartmanda bulmak mümkün.
Bu kadar iç içe geçmiş bir toplum çatışırsa, bu, herkesin birbirini
boğazlaması anlamına gelir ki... Hiçbir toplum intihar etmez.
Bir Türk, Türklüğünden toplumun bütünlüğü için vazgeçer mi?
Bizdeki Türkçülük Batı'daki formlarında değil. Türkiye'de
milliyetçilik devlete tapmaktır, devlete kayıtsız şartsız
bağlılıktır. İnsanlar devleti korumak için Türklükten vazgeçerler.
Zaten son dönemde 'Türklük aslında ırk kategorisi değil, kültürel
bir kategori, bir coğrafyayı, benzer hayat tarzını yaşayanları
temsil ediyor' diyorlar.
Kimlik tanımlamalarının toplumlar için çok önemli olduğunu
görüyoruz. Neden Türk veya Kürt olmak Türkiyeli olmaktan ya da
Anadolulu olmaktan daha önemli?
İnsanların aslında bir sürü kimliği var. Mesela ben birinin
dayısıyım. Dayı kimliğim var. Üniversitede hocayım. Hoca kimliğim
var. Galatasaray taraftarıyım, Galatasaraylılık kimliğim var.
Kimlik çoğuldur. Önemli olan insanların hangisini öne çıkardığıdır.
Eğer kişi etnisite tartışması yapan bir toplumda yaşıyorsa, etnik
kimliğini öne çıkarır. Biri ısrarla ben Kürdüm diyorsa, öbürü de
diğer kimliklerini bir yana atıp ben de Türküm diyecektir. Şu sıra
bazı kesimler etnik kimliklerini öne çıkarıyorlar. Vatandaşın derdi
ise başka. 400 lira asgari ücretle yaşayan ya da işsiz olan geçim
derdindeki insanlar oturacaklar, kimlik tartışacaklar, öyle mi?
Gülerler buna.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları 'Türkiyelilik' üstkimliği altında
bütünleşirse Türkler bunu bir yenilmişlik olarak mı görür?
Milliyetçi olanlar, Türkçü olanlar bundan rencide olurlar.
Türkiye'nin bütün vatandaşlarına Türk denildiğinde Türkler
kendilerini galip, Kürtler de kendilerini mağlup mu hissedecek
peki?
Evet böyle hissedecekler ve zaten hissetmişler...