Türk kadını günden güne şişmanlıyor
Abone olTürk kadını, özellikle Avrupa'ya göre daha zarif olarak bilinir. Fakat bu son yıllarda değişti. Kadınlarımızın günden güne şişmanladığı gözlerden kaçmadı...
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etüdleri Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Sabahat Tezcan, Türkiye'de kadının giderek
şişmanladığını, 40 yaşın üzerindeki her üç kadından ikisinin ya
şişman ya da şişmanlamaya aday olduğunu söyledi. Hacettepe
Üniversitesi tarafından her 5 senede bir yapılan Türkiye nüfus ve
sağlık araştırmalarının 8.'si olan 'Türkiye Nüfus ve Sağlık
Araştırması-2003'ün Doğu Karadeniz Bölgesi'ne ilişkin sonuçları
Zorlu Grand Otel'de düzenlenen toplantıyla açıklandı. Toplantı,
"Türkiye Nüfus Araştırmaları 2003'ün tanıtımı, metodolojisi" ve
"Doğu Karadeniz Nüfusunun Özellikleri ile Doğurganlık, Aile
Planlaması, Anne Çocuk Sağlığı ve Çocuk Ölümleri" başlığı altında
iki sunumla gerçekleştirildi. Araştırma sonuçlarıyla ilgili bilgi
veren HÜ Nüfus Etüdleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sabahat Tezcan,
veri toplama süresi 6 ay süren araştırmanın 80 il ve 700 yerleşim
biriminde, 11 bini aşkın hanenin ziyaret edilerek ve 8 bin 500 evli
kadınla yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilmiş çok büyük bir
çalışma olduğunu söyledi. Prof. Dr. Sabahat Tezcan, bölgeler
arasında farklılıklar olmasına rağmen Türkiye genelinde ana çocuk
sağlığıyla ilgili önemli iyileşmeler kaydedildiğini, bunun da
memnuniyet verici olduğunu söyledi. Doğu Karadeniz Bölgesi'nin
genelde göç veren bir bölge olduğunu ve yaş dağılımı açısından
bakıldığında yaşlı nüfusun genç nüfustan daha fazla olduğunu
belirten Prof. Dr. Tezcan, "Bölgede aile planlaması, yüzde 71 olan
Türkiye ortalamasıyla aynı seviyede. Bölgede yapmış olduğumuz
çalışmalarda aile planlamasıyla ilgili çok önemli bir özellik
dikkatimizi çekti. Gebeliği önleyici modern ve geleneksel
yöntemlerin kullanımına bakıldığında Doğu Karadeniz Bölgesi'nde
halk arasında geri çekme ya da tıp dilinde 'coitus interruptus'
denilen yöntemin yaygın olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Bu
yöntemin Türkiye ortalaması yüzde 28.5 iken, bu rakam Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 44.5 seviyelerinde. Bu çok çarpıcı bir
bulgu. Nedenini bilmiyoruz. Bu durumun kültürel ve sosyolojik
açıdan incelenmesi gerekir. Ama Karadeniz Bölgesi'nde evli çiftler
gebeliği önlemek için geleneksel yöntemlere daha çok itibar
ediyorlar" dedi. Gebeliği önlemek için yapılan düşük sayısının da
ülke genelinde gittikçe azaldığını, bunun sebebinin kadınların bu
konularda daha bilinçli hareket etmesi olduğunu vurgulayan Prof.
Dr. Tezcan, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde düşük rakamlarının Türkiye
ortalamasının altında olduğunu kaydetti. Karadeniz Bölgesi'nde
geçmişe göre önemli oranda düşüşler kaydedilmesine rağmen bebek
ölümlerinin hala Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu dile
getiren Prof. Dr. Tezcan, ülke genelinde bebek ölümlerinin yüzde
30'un altına indiğini, ancak bu rakamın hala çok yüksek olduğunu
ifade etti. "DOĞUMLARDA SEZARYEN YÖNTEMİ GİDEREK YAYGINLAŞIYOR"
Ülke genelinde sezaryenle doğumların normal doğumlardan daha fazla
olduğuna ve giderek de arttığına işaret eden Prof. Dr. Tezcan,
"Araştırmamızda doğum yöntemleri açısından bakıldığında sezaryenle
yapılan doğumların vajinal doğumlardan daha fazla olduğunu ve bunun
giderek arttığını gördük. Sezaryenle yapılan doğum ortalaması ülke
genelinde 21 iken, bu oran Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 30'lara
ulaşıyor. Sezaryenle yapılan doğumlarda Türkiye genelinde de bir
artış göze çarpıyor" diye konuştu. Anne ve çocukların beslenmesiyle
ilgili önemli problemler yaşandığını ve Türk kadınının giderek
şişmanladığını belirten Tezcan, "Türkiye genelinde olduğu gibi
Karadeniz Bölgesi'nde de çok önemli kronik beslenme bozuklukları
var. Çocukların boyları beslenme yetersizliği nedeniyle yaşlarına
göre küçük kalmış durumda. Annelerin beslenmesiyle ilgili
problemler de var. Türkiye kadını gittikçe şişmanlıyor. 40 yaşın
üzerindeki her 3 kadından ikisi şişman ya da şişmanlamaya aday
durumda. Ancak bu oran Karadeniz Bölgesi'nde daha az. Fakat bu
bölgede de şişmanlama eğilimi göze çarpıyor" şeklinde konuştu.
"Türkiye'de kadınlar giderek artan oranda sigara içiyorlar, sigara
milli bir felaket halini aldı" diyerek ana-çocuk sağlığı açısından
başka bir tehlikeye dikkat çeken Prof. Dr. Tezcan, bu durumun çok
ciddi sakıncaları bulunduğunu kaydederek şunları söyledi: "1993
yılında her 100 kadından 13'ü sigara içerken, bu oran 2003 yılında
28'e çıktı. Sigaranın neden olduğu birçok sağlık probleminin
yanında, yaptığımız araştırmada her 5 gebe kadından birinin sigara
kullandığını tespit ettik. Tabi ki bu durumda rahimdeki bebek de
anneyle birlikte sigara içiyor. Üstelik bu sigara içme olayı
doğumdan sonra da emzirme döneminde devam ediyor. Bu konuya
özellikle dikkat edilmeli. Ülkede sigara artık milli bir felaket
halini almış durumda" Türkiye nüfusunun giderek yaşlandığı ve
Avrupa'nın 100 yılda geldiği noktaya Türkiye'nin 50 yılda geleceği
yönündeki yorumlarla ilgili konuşan Prof. Dr. Tezcan, "1970'li
yılların başından beri uygulanan yöntemlerin de etkisiyle
doğurganlık hızı sürekli azalıyor. Doğurganlık hızı 1963 yılında
6.5 iken, bugün bu hız yüzde 2.2'ye düştü. Aslında bu memnuniyet
verici bir gelişme. İnsanlar artık istedikleri kadar çocuk sahibi
oluyorlar. Bunun yanında ülke nüfusu da giderek yaşlanıyor. Son 50
yılda beklenen yaşam süresi 45 yıldan 70 yıla çıktı. Doğurganlık
hızının azalmasında ailelerin çocuklara bakışında meydana gelen
değişiklik de önemli rol oynuyor. Çocuk artık işgücüne katkı,
sosyal güvence olarak görülmüyor" dedi.