Tüp mide ameliyatıyla obeziteye son !
Abone olObezitenin oluşumunda birçok faktörün rol oynadığı belirtildi.<br/>Özel Medifema Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Metin Karadeniz, obez...
Obezitenin oluşumunda birçok faktörün rol oynadığı
belirtildi.
Özel Medifema Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Metin
Karadeniz, obezitenin sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında
anormal veya aşırı miktarda yağ birikimi olarak tanımlandığını
belirterek vücut ağırlığının boy uzunluğu karesine bölünmesi ile
elde edilen sayı vücut kitle indeksini oluşturur ve 30 kg/m2
üzerinde olması obeziteyi gösterdiğini söyledi.
HAREKETSİZ YAŞAMA DİKKAT
Obezitenin oluşumunda birçok faktörün rol oynadığını kaydeden Op.
Dr. Karadeniz, bu faktörlerin başında karbonhidrat bakımından
zengin, hazır gıdalarla aşırı beslenme, hareketsiz yaşamın
(sedanter) geldiğini anlattı. Op. Dr. Karadeniz, genetik
faktörlerin, kullanılan bazı ilaçların, hormonal bozuklukların,
psikolojik problemlerin, gelir durumu, sosyokültürel etmenlerin,
eğitim düzeyi, doğum sayısı ve doğumlar arası sürenin obezite
gelişiminde rol oynayan diğer faktörler olduğunu söyledi.
HEDEF OLUŞUMUNUN ENGELLENMESİDİR
Obezite tedavisinde ilk hedefin oluşumun engellenmesi olduğunu
anlatan Op. Dr. Metin Karadeniz, şöyle konuştu: “Eğer obezite
oluşmuşsa öncelikle sağlıklı bir beslenme düzenini içeren diyet
tedavisi ve davranış değişikliği ile ilaç tedavisine başlanır. Bu
tedavilere rağmen kilo verilemezse veya verilmesine rağmen geri
alınmışsa cerrahi tedavi ile başarılı ve kalıcı kilo kaybı
mümkündür.”
AMELİYAT YÖNTEMLERİ
Obezite cerrahisinde kullanılan ameliyat yöntemleri hakkında bilgi
veren Op. Dr. Karadeniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ameliyat
yöntemleri, kısıtlayıcı yöntemler, emilim bozukluğu yapan yöntemler
ve hem kısıtlayıcı hem de emilim bozukluğu yapan yöntemler olmak
üzere üçe ayrılır. Kısıtlayıcı yöntemler tüp mide ve mide katlama
operasyonlarından oluşmaktadır. Sadece emilim bozukluğu yapılan
ameliyatlar artık günümüzde yapılmamaktadır. Gastrik bypass,
Duodenal switch ve SADİ-S ameliyatları hem kısıtlayıcı hem de
emilim bozukluğu yapan yöntemlerdir.”
TÜP MİDE AMELİYATI
Tüp mide ameliyatını anlatan Op.Dr. Karadeniz, bu ameliyatta
midenin yüzde 75’lik bölümünün çıkarıldığını belirterek sözlerine
şöyle devam etti: “bu yöntemde mide kabaca tüp haline getirilir.
Mide hacmi azaldığı için az miktarda yemekle doyulur. Çıkarılan
bölümden salgılanan iştah hormonu da olmayacağından iştah eskiye
göre azalır. Bu iki etki ile hastalar fazla kilolarının yaklaşık
yüzde 70’ini 1-2 yıl içinde kalıcı olarak verir. Ameliyat kapalı
yöntemle gerçekleştirilir. Genel anestezi verilerek hasta uyutulur.
Sonrasında cerrahi ekip ameliyata başlar. Yapılacak yönteme göre
değişmekle birlikte karına 4-5 adet 0,5-2 cm genişliğinde kesi
yapılır ve karın karbondioksit gazıyla şişirilir. Oluşturulan
deliklerin birinden girilen kamera ile görüntü ekrana aktarılır ve
ameliyat gerçekleştirilir."
Op.Dr. Karadeniz, tüp mide ameliyatında ortalama sürenin 30-45
dakika, gastrik bypassta 2-2,5 saat olduğunu belirterek şöyle
konuştu: "Hastalar fazla kilolarının yaklaşık yüzde 40-60’ını
kalıcı olarak verir. Gastrik bypass ameliyatında yemek borusu
çıkışında midenin başlangıç bölümünde 30 ml’lik mide oluşturulur.
Oluşturulan bu küçük mideye ince barsak bağlanır. Bu birleşim
yerinin de 100-150 cm ilerisine safra ve pankreas sıvısını getiren
ince barsak bağlanır. Hem mide hacmi azaldığından az yemek yenilir
hem de 150-200 cm ince barsakta emilim bozukluğu oluşturulduğundan
hastalar 1-2 yılda fazla kilolarının yüzde 70-80’ini kalıcı olarak
verir. Duodenal switch ve SADİ-S ameliyatlarında da hem mide
küçültülür hem de ince barsaklarda emilim bozukluğu oluşturularak
hastalar fazla kilolarının yüzde 80’ini verir. Bu iki ameliyatın
özellikle metabolik etkileri daha fazladır."
İLK İKİ HAFTA ÇOK ÖNEMLİ
Hastaların ameliyat sonrasına dikkat etmesi gereken noktaları da
belirten Op. Dr. Karadeniz, şunları söyledi: “İlk iki hafta sıvı
diyet, sonraki iki hafta püre diyeti verilir. Birinci aydan sonra
katı gıdalara geçilir. Öğünlerin 45 dakika öncesi ile 45 dakika
sonrasında su içilmez. Katı ile sıvı bir arada alınmaz ve
proteinden zengin, karbonhidrattan fakir gıdalar ile beslenilir.
Günlük 2- 2,5 lt su içilir ve suya ilave olarak ayran, taze
sıkılmış meyve suları ve süt içilir. Haftanın beş günü 45 dakika
olacak şekilde tempolu yürüyüş mutlaka yapılmalıdır. Ayrıca,
hastalar ameliyat sonrası 15. gün, 1.-3.-6.-9.-12.-18.-24. ay ve
sonrasında yılda bir kez mutlaka kontrollere gitmelidir.”
OBEZİTE CERRAHİSİNİN 50 YILLIK GEÇMİŞİ VAR
Obezite cerrahisinin 50 yılı aşkın süredir yapıldığını kaydeden
Op.Dr. Karadeniz, özellikle son 20 yılda laparoskopik (kapalı
ameliyat) ameliyatların yaygınlaşmasıyla daha güvenli hale gelen ve
günümüzde obezitenin başarılı ve kalıcı olarak tedavisinde altın
standart haline gelen bir tedavi yöntemi olduğunu belirtti.
Obezitenin beraberinde oluşturduğu şeker hastalığı, yüksek
tansiyon, kolesterol yüksekliği, uyku apne sendromu, solunum ve
kalp hastalıkları gibi hastalıklardan dolayı obez hastalar
olmayanlara göre yüzde 20 daha az yaşadığını anlatan
Karadeniz, şöyle konuştu: "Obezite cerrahisi sonrası hastalar
kalıcı olarak kilo verirken, eşlik eden obeziteye bağlı oluşmuş
hastalıkları da tamamen ortadan kalkmaktadır. Obezite cerrahisinden
dolayı oluşabilecek komplikasyonlar obezitenin oluşturabileceği
risklerden fazla değildir. Obezite cerrahisi genel cerrahi
uzmanları tarafından yapılabilmektedir. Ancak hem ameliyatın
başarıya ulaşabilmesi için hem de ameliyata bağlı oluşabilecek
komplikasyonları en aza indirmek için obezite cerrahisi için uzun
yıllar eğitim almış, deneyimli ve tecrübeli bir cerraha ameliyat
olunmalıdır.”
(İHA)