Tuncay Özkan’ın Halk TV’de yaptığı açıklamalar
hepimizin dikkatini çekti. 28 Şubat’ın bir FETÖ projesi olduğunu
söyledi.
Özkan’ın iddiası yeni bir iddia değil. Bu
iddianın daha önce defaatle belirtildiğini hatırlatmakta yarar var.
Ancak Özkan’ın açıklamalarını çekici kılan husus isimler üzerinden
gitmesi. Recep Güven, Ali Fuat Yılmazer ve Sami Uslu isimlerini
veren Özkan Fadime Şahin Müslüm Gündüz tiyatrosunun Fetö tarafından
sahnelendiğini belirtti. Emniyetteki Fetöcülerin gazetecilere
baskın anını ve fotoğrafları servis ettiğini söyledi.
Peki, Özkan’ın açıklamalarını nasıl
yorumlamalıyız?
Birincisi, Özkan’ın söyledikleri bence de
doğru. 28 Şubat süreci muhafazakarların hepsini kırıp geçirirken
Fetöcüler ve onların kurumları dehşet şekilde güçlendi.
İmam-Hatipler, Kuran Kursları, vakıflar ve daha bir sürü kurum
sudan sebeplerle kapatılırken, ilçe belediyeleri Arapça kurs
verdiği için ‘Gladyo Medyası’ tarafından ‘irtica hortlatıcıları’
olarak yaftalanırken, yeşil sermaye adı altında cadı avı
başlatılırken Fetö büyüdü. Demek ki Fetö 28 Şubat’ı istedi,
planladı ve sahneledi.
İkincisi, Fetö virüsü sadece AK Parti’yle
beraber güçlenmemiş. Bu adamlar zaten güçlüymüş. AK Parti bu
virüsün vücuttan atılması için mücadeleye başladığında kıyamet
koptu.
Üçüncüsü, 28 Şubat Darbesini Fetö tek
başına gerçekleştirmemiştir. Yukarıda da belirttiğim gibi
medyasından iş dünyasına, sanatçı geçineninden siyasetçisine kadar
bu darbeyi destekleyen bir güruh vardı. Satın aldıkları bürokratlar
üzerinden devleti borçlandırıp daha sonra da bu borçların faizini
yiyenlerin rahatsızlıklarını nasıl unutabiliriz? Erbakan’ın devleti
borçlandırarak sömürenleri bitirme planı kendi siyasi hayatına mal
olmuştur.
Dördüncüsü ve belki de en önemlisi, Özkan’ın
söyledileri eksik. Bu ülkedeki hiçbir hareket tek başına
büyük işlere ya da büyük tahribatlara imza atamaz.
Tahribat yapanlar da devlete ve millete hizmet edenler de
hedeflerine tek başlarına ulaşmamıştır. Daha açık konuşayım: Darbe
yapan da destek almıştır, iktidara gelip adam akıllı iş yapan da.
Demokrat Parti Hükümetini darbe ile alaşağı edenler sadece asker
değildi mesela. Akademisyeninden gazetecisine, iş adamından
bürokratına kadar bu kirli işe destek veren bir aylak takımı vardı.
Farklı görüşten olsalar da düşmanları aynıydı. Menderes’in asılması
zulmü de böyledir. Benzer şekilde Özal ya da Erdoğan gibi büyük
hizmetlere imza atan demokrasi kahramanlarının da destekçileri
farklı kesimlerdendir. Nasıl ki Özal ANAP’ın farklı görüşleri aynı
çatı altında toparlayan bir hareket olduğunu her fırsatta
vurguluyor idiyse Erdoğan da AK Parti için bunu yapmış ve
yapmaktadır.
Uzun lafın kısası bu ülkedeki müspet ya da
menfi anlamdaki her ciddi iş bir koalisyonun neticesidir. Yani ya
büyük suç ortaklıkları ya da büyük adanmış gruplar söz konusudur
tarihimizdeki ciddi işlerde. Onun için Tuncay Özkan’ın açıklamaları
Fetöcü olmamasına rağmen 28 Şubat rezaletine destek verenleri
aklamaz. Tıpkı 2007’de başlamış olan Ergenekon Davasının Zekeriya
Öz gibi özel yetkili savcı ve hakimlerini Kadir Özbek ve Kemalist
arkadaşlarından oluşan HSYK’nın atamış olması gibi.
Velhasıl 28 Şubat’ta Fetöcülere kimlerin
destek verdiğini bu millet biliyor. Onun için kimse kendini
aklamaya çalışmasın. Aynı şekilde cemaat gibi görünürken
desteklemeyip 17-25 Aralık Süreci’nde terör örgütü olarak ortaya
çıktıktan sonra Fetöyü destekleyenleri de biliyor bu millet. Kayyum
atandığında Zaman Gazetesi önünde kimlerin nöbet tuttuğunu, 30 Mart
2014 seçimlerinde kimlerin Fetö ile ittifak yaptığını biliyor bu
aziz millet.
Rusların dediği gibi: Hakikatin gizli
kalamamak gibi bir huyu vardır. Hakikatin peşinde olmak
temennisiyle.
Sosyal Medyada Takip
İçin:
twitter.com/selmanogut
facebook.com/selmanogut