GÜNCEL: Son günlerde basınımızda;
“Bölücü terör örgütü PKK ile mücadelede final operasyonunun
çerçevesi çizildi. Örgütü kırsalda çökertmeyi hedefleyen yeni
strateji kapsamında 12 noktada bitirici operasyon
gerçekleştirilecek..”
,
“PKK’ya final operasyonu”, “12 noktada bitecek.Sonu
geldi.” v.b. yer ve alan göstererek verilen haberler yer
alıyor. Geçtiğimiz günlerde de “Kandil’e operasyon yapılacağı ve
her şeyin hazırlandığı” yazılmıştı, sonra duyduk ki, PKK orayı
-geçici olarak- boşaltmış bile… Bu operasyonlar gizli değil mi?
Neden basına sızdırılıyor? Operasyonlar öğrensenilse bile;
hemen yazarak kime iyilik yapılıyor?, bunlar atlatma
haber mi? anlayamıyoruz!..Savaş çığırtkanlığının ülkemize yararı
yok, lütfen biraz daha dikkat…
Bir iletişimci ve sanatçı olarak
değişik kesimlerle birlikte olmayı seviyorum. Malum, son
sohbetlerin ana konusu 15 Temmuz ve sonrası. Bir çok kişi gazete
okuyor, bir kısmı internetten takip ediyor. Yazarlar, -maşallah-
her konuda “derinlemesine” bilgililer… Birkaç gün sürecek
–unutulacak, siyaseten gündeme ge(tiri)lmiş- konulara hemen
dalıyorlar ve ahkam kesmeye başlıyorlar. Diğer yazarlar için,
birbirini görseler yumruk yumruğa girişecek v.b. kelimeler
kullanılıyor. (Allah’tan sosyal medya var!)
Parti farkı gözetmeden derlediğim
bazı yazarlar ile ilgili görüşleri -objektif olarak-
vermek istiyorum;
“Medyanın en tahammülsüzü olarak”
ta adlandırılan Ali Karahasanoğlu (Yeni Akit); sert, vurucu, kırıcı
içerikli yazılarına devam ediyor ve Tarık Akan yazıları en
çok tepki çekenler oldu. Ahmet Taşgetiren (Star);
birkaç aklı selim yazısı nedeni ile, mahalleden tepki gördü,
yakında yazılrına son verilebilir. Metin Yarar’ın (Karar);
son baskın olayından sonra güvenirliği azaldı.. Engin Ardıç
(Sabah); bildiğiniz gibi, argo ve alaylı dili ile devam ediyor, son
bir yazısı Yenikapı ruhu ve CHP, başlığı ise “Bu neyin
turşusu?” Hıncal Uluç’un (Sabah); dünya yansa umurunda değil,
sanattan vazgeçmiyor, ama Türk Müziği’ne hala mesafeli, onun için
varsa yoksa batı sanatları/müziği… Hasan Öztürk (Yeni Şafak); “Ak
Parti'ye uzanmayan FETÖ soruşturmasının başarılı olma şansı
yoktur!” mealli, anlamlı-paylaşılan yazılarına devam ediyor. Fehmi
Koru; kendi blogunda gündeme ait yazılarına yer veriyor ve ciddi
paylaşım alıyor. Murat Yetkin (Hürriyet); aklı selim, araştırıcı
yazılarına devam ediyor. Hikmet Genç’in (Yeni Şafak); yazılarının
büyük bölümünün konusu CHP, TV konuşmaları da öyle… Mehmet Ocaktan
(Karar); Önce Sn.Erdoğan tarafındaydı, bazı görevlerden
alınınca Sn.Davutoğlu tarafına geçti, Sn.Davutoğlu’nun istifası ile
yine yön değiştirdi, Beştepe’ye ve Hükümete yanaşmaya
başladı… T24’ün daimi programcısı Ersoy Dede (Star); sert, ısrarcı,
küçümseyici, alaycı, ben en iyi bilirim yazılarıyla ve TV
konuşmalarıyla, daha önce aynı yolda yürüyen ama, şimdi susturulan
bazı mahalle yazarlarının yerini almış görünüyor. Etyen Mahçupyan
(Karar); artı-eksi eleştirel yazıları nedeniyle mahalleden sürekli
tepki alıyor. Mesela; keskin yazıları/söylemleri ile bilinen
Melih Altınok (Sabah); mahalle tarafından “kibir
abidesi” olarak adlandırılan Karar yazarı Etyen
Mahçupyan'ın 'üst akıl' söylemine yönelik eleştirilerine
(E.M.; “Üst akıl yoktur. Üst akıl diye bir şey olsaydı,
kredi notumuz düşürülürdü” demişti. Geçen hafta,
Moody notumuzu düşürdü.) tepki gösterdi. "İtibarına attığı
jiletlerle günden güne 'karikatürleşen' Etyen Mahçupyan'la ilgili
analiz yapmak artık abesle iştigal" dedi. (Alın o
havucunuzu/25.09.2016) Star’daki yazılarına bir süre önce son
verilen kendisinin deyimi ile “bir numaralı A.Doğan düşmanı” olan,
“şunu atın, bunun görevine son verin, bunu içeri alın v.b.” adres
gösteren, twetterde ve TV konuşmalarda görülen Cem Küçük, o çok
bilinen; “sert, iddiacı, isim verici, geri adım atmayıcı, her şeyi
ben bilirimci” tavrı ile devam ediyor. Küçük son
olarak; Ahmet Hakan için “Ahmet Hakan değişti.
Ben, Ahmet Hakan'a Taksim'e çık anır desem anırır. O duruma
geldi” yorumunda bulundu. Avni Özgürel (Yenibirlik); hükümet
yanlısı yazıları ve kavgadan uzak ama, bilinenleri anlatan
konuşmaları ile mahalle Tv' lerinin değişmez konuğu olmaya devam
ediyor. Nagehan Alçı (Milliyet); ayrım yapmadan kanal kanal
geziyor, elbette bu iletişim açısından yanlış. Sağlık
sorunları nedeni ile bir süredir yazılarına ara veren sanat dostu
Burhan Ayeri (Yeniçağ); yazıları ile geri döndü, sağlık ve
başarılar diliyoruz. Rahatsızlığı nedeni ile yazılarına bir süre
ara veren Mehmet Barlas (Sabah); “Aslında 15 Temmuz öncesi içinde
bulunduğumuz duruma "Uyku" değil de "Görme özürlülük" veya
"Ayıplı durumları kabullenmişlik" desek belki daha doğru
olacaktır.Örneğin FETÖ'nün devlet yapılanmasına sızdığını ve
iktidardan pay istediğini 15 Temmuz'dan önce de bilmiyor muyduk?
Devlet de bu gerçeği çok iyi bildiği için, kimin FETÖ'cü olduğunu
ayrıntılı listelerle saptamış. 16 Temmuz günü bu listeler devreye
sokuldu ve gözaltılar o anda başlatıldı. Gerekçe bulunamaz O
ana kadar beklenmesine ne tür bir gerekçe gösterilebilir ki?
Nitekim bu gerekçeyi şu ana kadar duymuş değiliz. Bunun gibi
PKK terörü karşısında devletin ve siyasetin yıllardır sergilediği
kararsız durum da açıkçası kafa karıştıran nitelikte değil mi?..”
diye soruyor.. Abdulkadir Selvi (Hürriyet); hükümete yakın
kaynaklarla takip edilen bir yazar konumunda, özel bilgileri önemli
görülüyor ve bir zamanların F.Koru'su gibi. Dini konularla
topluma yön vermeye çalışan ve sorular soran M.Şevket Eygi
(Milli Gazete); “Ne zaman Türkiye’mizi ilimde, irfanda, ahlakta,
fazilette, fıtrata uygun yaşamakta, adalette, insafta, itidalde,
medeniyette, kültürde, sanatta, insanlıkta, din ve inanç
hürriyetinde, nezakette, kibarlıkta, efendilikte dünya birincisi
yapacağız?” v.b. soruyor… Hilal Kaplan (Sabah); Yeni Şafak
ile girdiği kavgaya devam ediyor ve “Marifet bir kişiyi/kurumu güç
sahibiyken eleştirmektir. Ahlâk, ahkâm keserek değil, kriz
anlarında duruş göstererek ortaya konur" diye tweetter atmış. Ergün
Diler (Takvim); araştırıyor, eline ulaşan bilgilerle bir çok
soru soruyor ve “Tankın altına yatan insanların, gerçekleri
bilmesi gerekir” görüşünde yazıyor… O gerçekleri millet dört
gözle bekliyor…
Gelelim Vekillerimize;
AK Parti MV Sn. Metin Külünk; en
çok çalışan, ülkeyi gezen, ciddi konuşmalar yapan Sn.Erdoğan’a
yakın bir MV. Ancak; söyledikleri üzerinden bir uygulama
hayata henüz geçmedi ve özellikle YÖK ve üniversiteler iddiaları
ortada duruyor.
AK Parti’de bir türlü “bakan”
yapılmayan, birçok söylemi eleştiri alan AK Parti MV
Sn.Burhan Kuzu; "CHP, Yenikapı ruhunu tuz ruhuna
dönüştürüyor“ ve "Anahtar teslim Türkiye darbesidir bu
darbenin adı. Bu kadar net söylüyorum. Niyet anlamında dönüşü
olmayan böyle bir yapıydı. Bu Amerika'nın teyidi, İngiliz'in ve
İsrail'in de güdümünde olan bir darbedir.” diyerek
şaşırtmıyor ve “ABD’nin darbe girişimiyle bağlantısı olduğunu
düşünmediklerini” söyleyen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile
ters düşüyor.
Argo kullanımı ve sert yazıları ile
bilinen, Sn.Erdoğan’ı en iyi tanıyan, danışmanı olan, AK Parti MV
Aydın Ünal; “Bir süredir, kendilerini “En Reisçi”,
“Çok Reisçi”, “Öz Reisçi”, “Has Reisçi”, “Hakiki Reisçi” vb.
vasıflarla tanımlayıp, diğer herkesi yeren, eleştiren, dışlayan,
küçümseyen, küstüren ve kıran bir takım çete, güruh, gruplar
tezahür etmeye başladı.Kimsenin samimiyetini test etmek
haddimiz değildir. Lakin, bu çete, güruh ve grupların artık
gizlenemez insafsızlığı, bir çıkar ve rant kavgası ve kaygısını da
artık örtülemez şüphe noktasına getirmiştir. Tarih, dalkavukları
hatırlamaz. Tarih, kendisini yeni çevreye kabul ettirmek için ifrat
ve tefrit arasında yuvarlananları da hatırlamaz.” diyerek
gelecekteki endişesini dile getiriyor.
AK Parti MV Sn.Şamil
Tayyar; bir yerde yazmıyor, twetter üzerinden ya da TV ‘de
yaptığı açıklamalarda önemli tesbitlerde bulunuyor, ancak, geçmişte
yazdıkları nedeniyle olsa gerek tepki alıyor ve iddia ettiği
konularda bir uygulama gözükmüyor.
Yazılarında/konuşmalarında; sürekli
aşağılama, hakaret, alay etme, ortamı germe, posta
koyma v.b mevcut olan AK Parti MV Sn.Mehmet Metiner’in
(Star); AK Parti’liler dahil TV’de izlenmeyen/gazetede okunmayan,
güven vermeyen durumu devam ediyor. TBMM Cezaevi Alt
Komisyonu Başkanı olarak; “FETÖ’cü tutukluları ziyaret
etmeyeceklerini, onlarla ilgili kötü muamele ve işkence
iddialarıyla ilgili inceleme yapmayacaklarını” açıklaması da
sorunlu/AK Parti’yi zora sokacak gözüküyor.
Daha önce belirttiğimiz gibi; Biz
MV’nin asli işlerini yapmalarını, günlük/haftalık gazetelerde yazı
yazmamalarının daha etik olacağını, onların konuşacakları yerin
TBMM kürsüsü olduğunu düşünenlerdeniz.
Bu arada:
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti
Sözcüsü, MV Sn. Selin Sayek Böke; sürekli kaşları çatık,
sert, dayak atar gibi konuşuyor? Oysa; telaffuzu, kendisi, yorumu
güzel...Neden çirkinleşmek! için uğraşır?.. Kendisini
izlemiyor mu? Bir kesim, CHP’nin Tansu Çiller’i diye
dolduruşa getirmeye ç alışıyor galiba…
AK Parti’de, geçiş döneminde
zoraki kabul gören –oğlu Kurtulmuş’tan ağızları yanmıştı- ama
artık Bakan koltuğunda görülmek istenmeyen Sn.Tuğrul Türkeş
koltuğuna uymayan açıklamayla sessizliğini bozdu:
“…Böyle bir hain ekibin herhalde bir kişi, üç kişi olmadığını
bilmemiz lazım. Almanya 500 bin kişiyi atmış, biz de 100 bin kişiyi
atarız. Hiç gözünün yaşının da bakmayız. Bu devlete sadakatin
yoksa, bu millete hürmetin, bağlılığın yoksa, asgari bir vicdani
mensubiyet hissetmiyorsan cehennemin dibine kadar yolun var.”
(02.10.2010)
Darbe girişiminin en şanslı
kişisi, bir anda genel kurullardan kendini kurtaran ve fırsattan
istifade başkan adaylarını tasfiye etmeye başlayan
Sn. Devlet Bahçeli olarak kabul
ediliyor.
Sn.Bahçeli, son
açıklamasında (29.09.2016); "Yeni bir darbeye yeltenen, aklından
geçiren kim ya da kimler varsa bilsinler ki önce bizim bedenimizi
çiğnemek mecburiyetinde kalacaklardır. Darbecilerin geleceği varsa
Allah'ın izniyle görecekleri de vardır." demiş.
Siyasilerin görevi; memleketin gelişmesini engelleyen darbe
girişimlerini önlemek mi? Yoksa; meydan okumak mı?!.. MHP;oy
bakımından zor durumda ve “genç seçmenini AK Parti’ye
kaptırdı” diye konuşuluyor… Belirtmek
istedik…
SON
SÖZ…
Sn.Yazarlarımız; ülkenin
geçtiği bu hassas dönemde, kişilerle olan hesaplarınızı görmeye
çalışmayınız. Seçimle gelmiş parti liderlerini ve milletvekillerini
eleştiriniz ama; ağır/argo/hakaret dolu sözler söylemeyiniz,
onlarla alay etmeyiniz. Sizler gibi basında yazı yazan
arkadaşlarınızın görüşlerine katılmanız gerekmez, ama
linç kampanyası yapmayınız. Yazılardan cımbızla bir cümle
alıp atışa geçmeyiniz. Hükümet adına konuşup/yol gösterip,
hükümet üyelerini ve uygulamalarını zorda bırakmayınız.
Gazetenizin baskı sayısına ve sizin yazınızın okunurluğuna
bakarsanız ne demek istediğimizi anlarsınız!...Lütfen,
sakinlik…
TÜRK CEZA KANUNU MADDELERİ...
“Özel hayatın gizliliğini
ihlâl”
Madde 134 - (1) Kişilerin özel
hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, (Değişik ibare:
02/07/2012-6352 S.K./81.md.) bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması
suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, (Değişik ibare: 02/07/2012-6352
S.K./81.md.) verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) (Değişik fıkra: 02/07/2012-6352
S.K./81.md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri
hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve
yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya
hükmolunur.
Şantaj
TCK: 107-(1) Hakkı olan veya yükümlü
olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir
kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya
yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç
yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
(2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.)
Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin
şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların
açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de
birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
OZAN YARMAN’DAN MESAJ
VAR…
Bestekar, piyanist ve müzik kuramcı,
değerli arkadaşım, İ.Ü.Devlet Konservatuarı Öğr.Üyesi. Doç.Dr. Ozan
Yarman; “Aşağıda, bestelerimden ve aranjmanlarımdan doldurduğum 5
AUDIO CD 'da ilginize sunulmuştur” diyor. Üretimde
bulunduğu için tebrik ediyoruz..:
Seçili Klavye Parçaları
Elektronik ve Ambiyans Müzikleri
Mikrotonal Oda Müzikleri
Orkestral Eserler
Kıbrıs Piyano Konçertosu ve Kıbrıs
Marşı
Bazen belirgin, bazen belirgin olmayan
mikrotonalite, bütün CD'lerde track'lerin çoğunda
uygulanmıştır.
Hepsi birden bir sayfada: