Topbaş:Trafiğin tam çözülmesi hayal
Abone olTrafik sıkışıklığı konusunda karamsar konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kentin ışıklandırılması için 100 trilyon liralık yatırım yapacaklarını söyledi
Türkiye'nin nüfusunun beşte biri İstanbul'da yaşıyor. Ama bundan
da önemlisi, bir dünya kenti olan İstanbul'un Türkiye'nin hem
üretimine hem de ruhuna yaptığı katkı. İstanbulsuz bir Türkiye
herhalde çok eksik bir Türkiye olurdu, dünyaya açılan kapısını
kaybederdi. Türkiye'nin en güzel, en büyük kentlerinden biri olan
İstanbul'un her zaman çok ciddi sorunları oldu. Hele son bir, iki
yıldır bu kentte yaşanan sorunlar, bugüne kadar rastlanılmamış
boyutlara ulaştı. Şehrin içinde bir yerden bir yere ulaşmak artık
bazen saatler alıyor. İnsanlar işlerine ve evlerine gitmekte çok
büyük zorluklar yaşıyor. Bunun yanı sıra, İstanbul'daki suç oranı
da daha önce görülmedik noktalara yükseldi. İnsanlar, gerek
trafikteki artık 'korkunç' diye nitelenebilecek karmaşanın, gerekse
suçtaki büyük patlayışın nedenlerini ve çarelerini merak ediyorlar.
İstanbul'un yaklaşık iki yıldır belediye başkanı olan Kadir
Topbaş'la, dünyanın bu en güzel kentinin dertlerini, giderek
büyüyen sorunlarının nedenlerini, çözümlerin neler olabileceğini
konuştuk. Siyasete 34 yıl önce Milli Selamet Partisi'nde başlayan
mimar Kadir Topbaş, İstanbul Belediye Başkanlığı'na seçilmeden önce
Beyoğlu Belediye Başkanı'ydı.
Genellikle yöneticilerin algılamaları yönetilenlerinkinden farklı
oluyor.Onun için önce şunu sorayım. İstanbul halkının hayatından
memnun olduğunu düşünüyor musunuz?
Vatandaş şöyle memnun: Yöneticisine güvenmesi ve ulaşabilmesi
açısından vatandaş hayatından memnun. Ben sırça sarayda yaşayan
biri değilim ve vatandaşın hayatından memnun olduğunu hissediyorum.
Çünkü arabamla yolda giderken ya da çarşı, pazarda halkın arasına
girdiğim zaman hâlâ bana olumlu tepki verenler var. Trafik
konusunda bazı olumsuz kanaatler mevcut ama İstanbul'un trafik
problemi 1950'lerden beri konuşuluyor. Megapollerde trafik
sorununun tamamen çözülmesi mümkün değil.
İstanbul her zaman çok sorunlu bir kenttir ama son bir, iki yıldır
bu sorunların dayanılmaz boyutlara çıktığını fark ediyor
musunuz?
Ulaşımda gittikçe artan bir problemle karşı karşıyayız. Çünkü her
gün ortalama 630 civarında yeni araç trafiğe katılıyor İstanbul'da.
Gerçi şu anda her bin kişide 150-160 kişi araç kullanıyor ve bu
rakam, her bin kişiden 450'sinin araç kullandığı Avrupa Birliği
ortalamasından düşük ama İstanbul'da mevcut araç sayısı bile sorun
yaratıyor. Çünkü bu şehirde yeni yaşam alanları, yollar önceden
kurgulanmadı, gelişigüzel gelişti. Oysa İstanbul, tarihi
yarımadadan Şişli'ye, hatta Bebek'e, Kadıköy ve Üsküdar
bölgelerinde Ümraniye'ye kadar tramvayları, raylı sistemleri olan
bir kentti. Bu raylı sistemler yok edildi, yerine troleybüs diye
bir şeyler getirildi. Sonra onlar da kaldırıldı.
Niye?
Bu kentte ulaşıma bir türlü karar verilemedi. Oysa bir kentin
medeniyet ölçüsü, o kentteki toplutaşım aracı kullanma oranıdır. Bu
oran bizde yüzde 10. Bireysel araç kullanma oranı ise yüzde 89.
Biz, lastik tekerlekli kent ulaşımındayız. Deniz ulaşımı ve raylı
sistem, hızla geliştirsek de henüz çok yetersiz. Raylı sistemimiz
47 kilometre uzunluğunda. Başkan olduğumda bunları devraldım
ben.
Siz bana yılların biriktirdiği bir trafik sorununu anlatıyorsunuz.
Arabaların sayısının her gün arttığını, yolların sayısının ise aynı
hızla artmadığını biliyorum. Ama artan araba sayısıyla
açıklanamayacak, bütün İstanbulluların 'ne oluyor' diye birbirine
sorduğu anlaşılmaz bir facia yaşıyoruz biz trafikte son zamanlarda.
Ben son dönemdeki faciadan söz ediyorum ve ne oldu diye soruyorum.
Bu trafik son dönemde niye bu hale geldi?
Günde 600, yılda da toplum 200 bin yeni araç trafiğe girerse ve siz
de mevcut yolları kullanmaya devam ederseniz, bundan daha farklı
bir tablo çıkmaz ki ortaya. Buna ilave, bir de trafik kurallarına
uymayan sürücüler devrede. Bütün bunlar trafiği olumsuz yönde çok
ciddi etkiliyor. Sokağa çıkma yasağında ya da uzun tatil
günlerinde, kent içindeki araç sayısı azaldığında trafikte bir
rahatlama oluyor. Niye? Çünkü İstanbul'da geçmişe göre araç sayısı
çok arttı ve çok daha fazla araç var yollarda. İstanbul'da
caddelerin eni, boyu ise belli. Değişmedi.
Bir şehrin trafiğinin bir yıl içinde böylesine kötüleşmesi için çok
radikal bir yanlışlık olmalı. Araba sayısındaki artış açıklamıyor
bu durumu. TEM gibi şehirlerarası bir otoyol bile İstanbul
sınırları içinde arabaların kımıldayamadığı bir tıkanıklığa
giriyor. Bunun nedenini biliyor musunuz?
TEM derseniz... Ben de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden Avrupa
yakasına geçiyorum sabahları. Köprü'nün ortasında yapılan bir
kazanın Okmeydanı kavşağına kadar trafiği kilitlediğini gördüm ben.
Sürücülerin kurallara uymamasından kaynaklanan bir durum da söz
konusu. İki santim kar yağıyor, araçlar yolda kalıyor. Bırakın kar
lastiği kullanmayı livleri silinmiş lastiklerle trafiğe çıkılıyor.
Üstelik bu araçların yaşları da yüksek. Ayrıca İstanbul'da
belediyenin de yılda en az 25 kavşak, bin kilometre de yol yapması
gerekiyor. Biz bu yüzden zaten 116 kavşak projesini başlattık.
Evet, bizim bir de bitmez tükenmez bir kazı sorunumuz var.
Birbirine alternatif olabilecek iki yolda aynı anda kazı
başlattığınız yerler var. Bu uygulama, insanlara hiçbir geçit
imkânı bırakmadan yolları kapatıyor, tıkıyor. Kazı planını yaparken
alternatif yollar fikrini de hiç düşündünüz mü?
Düşünülüyor. İnsanlara alternatif yol bırakmak lazım. Alternatif
yol bırakılmadan çalışma yapılan yerlerde hatalıyız. Bunu net
söylüyorum.
Böyle bir hata nasıl yapılabilir?
Demek ki ilgili arkadaşlarda, planlamada, koordinasyonda bir
problem var. Zaten onun için de biz belediye yönetiminde radikal
bir değişiklik yaptık. Genel sekreter, onun yardımcıları ve daire
başkanları değişti. Bu dediğiniz olaylar doğru. Ben önceki genel
sekreterime okullar açılmadan bir hafta önce, 'Hiçbir iş
başlamasın. Problem olacak noktaları düzeltin ve bütün çalışmaları
durdurun' talimatını verdim. Aradan üç gün geçti, kendisine tekrar
'Aman hassasiyet göster' dedim. Ama bir baktım ki, Kadıköy minibüs
caddesinde okulların açıldığı gün kazı yapıldı. Başkan ne yapar?
Talimat verir.
Altınızdakiler, talimatınızı dinlememe cesaretini nasıl
buluyor?
Genel sekreterinize söylediğiniz talimat ilgili kademelere
yansırken koordinasyon eksikliği oluyor.
Vahim bir şeyden söz ediyorsunuz. Başkanının talimatına uymayan bir
yapı, vatandaşın şikâyetini nasıl dinler zaten?
Değiştirdim kadroyu bundan dolayı ben. Belediyede ciddi bir
değişiklik yapmaya mecburdum ve yaptım. Tavırlarımdan dolayı da
onlara şunu söyledim. 'En sonunda beni Dördüncü Murat yapacaksınız'
dedim.
Belediyede şimdi talimatlarınıza uyuluyor mu?
Şimdi çok hızlı gidiyoruz. Bir aydan beri çok iyiye bir gidiş var.
Bunu da zaten bazı köşe yazarları söylüyor.
Niye bütün kazıları aynı anda başlattınız peki?
İstanbul devasa bir şehir. Bu şehirde sorunları üç, beş noktayla
çözemezsiniz. Ayrıca yeni İhale Yasası'ndan dolayı da hem projeyi
hem işi ihale süreçleri gecikti. Ama biz, mesela Atatürk Sanayi
Sitesi'nin önündeki kavşakta 50 gün gibi kısa bir sürede yolun
altından geçtik. Orada dönüş çok rahatladı.
Bir de siyasi, ideolojik tartışmalara yol açan projeler var.
Bunların başında Göztepe parkına cami yapma fikri geliyor. Niye
böyle bir projeyi gündeme soktu belediye?
Belediye Meclisi'nde bağımsızlar ve dört siyasi partinin
temsilcileri var. Bu karar oyçokluğuyla çıkıyor. CHP'liler ve diğer
partililer karara itiraz etmiyor.
İstanbul şehrinde halka açık yeşil alan oranı nedir şehir
içinde?
Oldukça düşük. Biz son 20 ayda, üç milyon metrekare yeşil alan
ürettik.
Peki Göztepe civarında, o parkın yerini tutabilecek başka o
genişlikte bir yeşil alan var mı?
O boyutta birkaç yerde var, yeterli değil. Ama bunu böyle
söylediğim zaman öteki taraf da benim camiye ihtiyacım var
diyor.
O bölgenin camiye ihtiyacı olabilir. Ama cami illa yeşil alanın
yani parkın içinde mi yapılmalıdır? Benim bilebildiğim bütün çağdaş
kentlerde çok geniş yeşil alanlar vardır. Bunlar önemle korunur.
Kimse buralara dokunmayı aklından bile geçiremez. Siz zaten az olan
yeşil alanı azaltmayı nasıl düşünebiliyorsunuz?
Ben düşünüyorum diye bakmayın. Bunu İstanbullu istiyor. Planlara
Belediye Meclisi karar veriyor.
İstanbullu yeşil alan da istiyor, değil mi?
O zaman niye Kadıköy Belediyesi'nin bugüne kadar o bölgedeki yeşil
alanları nasıl imara açtığını incelemiyorsunuz? Bende dosyası var.
Yeşil
alan bozularak, üzerlerine belediye tarafından kültür veya başka
aktiviteler için yapılar yapılmış. Yanlışa yanlışla konuşmuyorum
ama, tepkilerin inandırıcı olabilmesi için Göztepe parkında camiye
gösterilen tepkiyi oralarda da görmek istiyorum. Ben Kadıköy
Belediye Başkanı'na parka yakın bir noktada cami yeri bulun getirin
dedim. Üç aydır getirecek. Kadıköy Belediyesi buna yargı karar
verecek diyor.
Cami ideolojik bir proje miydi?
Değil.
Göztepe halkının yeşil alana mı, camiye mi daha fazla ihtiyacı
var?
Her ikisine ihtiyacı var.
Parka cami, belediye sınırları içinde içki yasağı gibi uygulamalar
belli çevreleri memnun etse bile, İstanbul halkının önemli bir
kesimini de çok rahatsız ettiğini düşünüyor musunuz peki?
Herkes kendi önceliğini öne çıkarmaya çalışıyor. Bu doğru
değil.
İstanbul dünyanın en önemli metropollerinden biri. Şu anda bu
kentte yaşadıklarımızın, böylesine önemli bir dünya kentine
yakıştığını düşünüyor musunuz?
Kent çok iyiye gidiyor. Elif Şafak'la bir konuşun. Washington'daki
basın İstanbul'u nasıl görüyor, beni nasıl değerlendiriyor sorun.
Lütfen sorun. 'İstanbul uçuyor, bu başkan kim, tanımak istiyoruz'
diyorlarmış. Dünya bize böyle bakarken, bizim insanımız hep ters,
eğri ve kötü tarafından bakıyor. Kesinlikle İstanbul çok iyiye
gidiyor. Bunu görmek istemeyenler görmesin.
İstanbul'da bir de hızla büyüyen asayiş sorunu var. Bu birinci
planda Emniyeti ilgilendirse de, belediyenin de başta arka sokaklar
olarak bütün şehri ışıklandırarak ve Emniyet güçlerinin rahatça
müdahale edebileceği tarzda yolları açık tutarak bu sorunun
çözümüne yardımcı olması mümkün değil midir?
Mümkündür. Ben Tayyip Erdoğan'dan başbakan olduğunda rica ettim ve
geçen ay Enerji Bakanı'yla İstanbul'un aydınlatılması için bir
protokol yaptım. Şimdi biz belediye olarak ana arterleri,
meydanları, sahilleri, aydınlatıyoruz. 100 trilyon liralık bir
yatırımla İstanbul'u ışıl ışıl bir şehir yapma yönünde bir adım
attık. Şu anda 40 trilyon liralık harcama ihalelerimiz çıktı.
Bakırköy'den itibaren sahil yolunun bütün salaş yerleri ışıl ışıl
oldu. Şimdi Bebek istikametinde gidiyoruz. Kadıköy sahilinin de
aydınlatma ihalelerini yaptık. Beyoğlu Belediye Başkanı'yken,
Brüksel Belediye Başkanı'na 'Akşam saat dokuzdan sonra yaşanan
olumsuzluklara karşı ne yaptınız' diye sordum.
Ne cevap verdi?
'Şehri ışıklandırdım ve asayiş sorunu yüzde 60 çözüldü' dedi.
Gerçekten polis verilerinde bunu görüyoruz. Aydınlatılan sokaklarda
kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, saldırı olayları en az yüzde 40-50
azalıyor. Suç karanlıklarda gizleniyor. Aydınlık olan yerde eşkal
tanımlanıyor. İstanbul'un ciddi bir şekilde aydınlatılması lazım.
Zaten İstanbul'un en büyük handikapı karanlık bir şehir olmasıdır.
Eğer İstanbul'un dünya kenti olma iddiası varsa, 24 saat yaşayan
aydınlık bir şehir olması şarttır.
Bir de son günlerde kuleler tartışılıyor. Maslak gibi trafiğin
yoğun olduğu bölgeleri daha da kilitleyecek kule projelerine
belediye olarak girişmek doğru mu sizce?
İETT'nin arsasına Dubai kuleleri veya başka kuleleri kesinlikle
yapacağız. Biz, üç emsalin üzerine imar izni vermiyoruz o bölgeye.
Diğerleri sekiz emsal kullanmışlar. Bize gelince 'Buraları çok
doldu. Sen o arsaya hiçbir şey yapma. Burası boş kalsın' deniyor.
Böyle şey olur mu? Burası vatandaşın yeri. İstanbullunun arsası.
Orayı tarla olarak mı bırakalım? Biz kendi imar hakkımızı
kullanacağız.
İnsanların bir de ulaşım ve yaşam hakkı var değil mi? O bölgede
sıkışan trafiği nasıl çözeceksiniz?
Bu parsele kule yapmak ayrı şey, ulaşım ayrı şey. Kesinlikle
kararlıyım, buraya üç emsal inşaat yapılacak. Burası benim
belediyemin gayrimenkulü. İstanbulluların hakkı var bu değerde.
İstanbullular burada kule yapılmasını mı istiyor? Orayı kule yerine
yeşil alan haline getirebilirsiniz. İstanbulluların park hakkı da
var, öyle değil mi?
Olur mu öyle şey. Başkaları buraları rant haline getirip bölüşecek.
Ben belediye olarak yapmayayım, burası kalabalık oldu diyeceğim.
Kuleler yapılacak. Biz kule yapmasak bile o bölgede trafikte
yoğunluk problemi var. Levent'ten Maslak'a uzanan metronun temelini
attık. Saatte 75 bin yolcu taşıyacak bir sistem getiriyoruz.
Alternatif yol çalışması da yapıyoruz. Çünkü Galatasaray Kulübü de
orada stat yapacak.
İstanbul'un sorunlarıyla ilgili Başbakan'la görüşüyor musunuz?
Tabii görüşüyorum. Bazı yardım taleplerim oluyor ve anında
bakanlara çözüm noktasında talimat veriyor.
İstanbul'da AKP'nin bir dahaki belediye seçiminde ciddi bir biçimde
zorlanacağı, diğer partilerin güvenilir bir aday çıkarması halinde
büyükşehir belediyesini kaybedeceğini söyleyenler çoğalıyor. Bu
düşüncenin tümüyle gerçekdışı olduğunu söylemek mümkün mü
sizce?
Kesinlikle gerçek dışı. SONAR'ın kamuoyu yoklamalarında kararsızlar
dağıtıldığında İstanbul Belediyesi'ne şu anda destek yüzde 55
gözüküyor. Diğer partilerin yandaşları herhalde hayal kuruyorlar.
Kararı vatandaş verecek.
İyi bir belediye başkanı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Tabii ki düşünüyorum. Bundan hiç tereddüdüm yok. Cumartesi, pazar
dahil non stop çalışıyorum. Siyaset iki şey için yapılır. Ya
idealinizi gerçekleştirmek ya da menfaatinizi sağlamak için. Benim
idealim bu şehire bir şeyler katmak, güzel izler bırakmak. Ben,
yürümeyi, konuşmayı bu kentte öğrendim. Çocukluğum, gençliğim bu
kentte geçti. Bu kent bana çok şey verdi. Benim de bu kente
vereceklerim var. Ben sabırla, azimle çalışıyorum.
Söyleşi: Neşe Düzel
Kaynak: