Tetikçinin akıl almaz itirafları!
Abone olTürkiye'yi sarsan Sabancı cinayeti tetikçisi Mustafa Duyar'ın ifadelerinde cinayetin en ince ayrıntıları yer alıyor. İşte kan donduran ifadeler
Sabancı Suikastı tetikçisi Mustafa Duyar, Türkiye’nin gündemine
yıllar sonra yine oturdu.
Kamuoyunda tartışılan iddiaya göre Duyar öldürülmeden önce gazeteci
Can Dündar’a "her şeyi" anlatacaktı. Ancak Adalet Bakanı’nın izin
verdiği röportaja dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, son
dönemin tartışılan ismi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
üyesi Ali Suat Ertosun izin vermedi. Ertosun, "Duyar para
istemişti, izin vermedik" savunmasını yaptı.
22 Aralık 1996’da Suriye’de Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’ne teslim
olan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Türkiye’ye
getirilen Duyar, 9 Ocak 1997’de savcılığa çıkarılmıştı. 9 Ocak
1996’da İsmail Akkol’la birlikte Sabancı Center’ın 25’inci katında
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyesi Özdemir Sabancı, dönemin
TOYOTA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe’yi
öldüren Mustafa Duyar, teslim olduktan 18 gün sonra dönemin
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı İrfan Özliyen’e verdiği
13 sayfalık ifadesinde ilginç açıklamalar yaptı.
15 Şubat 1999’da Afyon Cezaevi’nde "Karagümrük Çetesi" olarak bilinen Nuri Ergin’in talimatıyla öldürülen Duyar’ın ifadesinden satır başları
EYLEME HAZIR MISINIZ?
Bir çarşamba günü İsmail Akkol’la birlikte Bayrampaşa Cezaevi’ne
gittik. Siyasi tutuklularla açık görüş mümkün olmamasına rağmen
Ercan Kartal’la o gün açık görüş yaptık. Ercan
bize ’Eyleme hazır mısınız?’ dedi.
’Hazırız’ dedik. ’Nereye kadar hazırsınız’ dedi,
’Sonuna kadar hazırız’ dedik. Ercan bize hedefin Sakıp Sabancı ve
Sabancı Center’ın 25. katı olduğunu söyledi. Elinde bulunan bir
defterden bizlere Sabancı İş Merkezi’nin krokilerini göstererek,
yapacağımız eylemin bütün özelliklerini tüm ayrıntılarıyla anlattı.
Bize tüm giriş çıkış yerlerini ayrıntılı olarak gösterdi.
Bu bilgiler ve krokiler bir deftere tükenmez kalem ile
çizilmişti. Dışarıdan gelen istihbari bilgilerden
faydalanmak suretiyle krokilerin cezaevinde hazırlandığı açıkça
belli oluyordu. Ercan, eylem sırasında Sabancı Center’da çalışan
bir bayanın bize yardımcı olacağını söyledi. Sabancı
Center’a gideceğimiz zaman giymek üzere elbise ve çanta almak için
bize 100 milyon lira verildi. Sabancı Center’a yakın
Gültepe’de bir eve yerleştik. Elbise ve çantaları alıp
bekledik.
OFİSTE KİM VARSA ÖLDÜRÜN
3 adet susturuculu 7.65 mm. çaplı yeni Valter marka tabancalar
ve bir adet cep telefonu bir paket halinde bizim bulunduğumuz eve
geldi. Gelen notta eylemin pazartesi günü yapılacağı yazılıydı.
Ancak gelen bir diğer notta Sakıp Sabancı’nın yurtdışına çıktığı,
eylemin ertelendiği bildirildi. Eylemin yapılacağını dair yeni not
geldi. Ancak bu sırada Sabancı Güneydoğu sorunuyla ilgili bir rapor
hazırlamış ve açıklamıştı. Eylemin yapılması halinde başka değişik
yorumlara yol açabileceği düşünüldü ve eylem ertelendi. 4 Ocak
1996’da Ümraniye Cezaevi’nde meydana gelen olaylardan sonra eylem
talimatı geldi. ’Ofiste kim varsa öldürün’ şeklinde haber
geldi.
ANNEM EVDE! 10'DA GELİN
KAPIDA BİZİ FEHRİYE BEKLEYECEKTİ
Cumartesi akşamı gittiğimiz bir evde Fehriye bizi bekliyordu.
Ben Fehriye’yi daha önce oturduğumuz Derbent Mahallesi’nde
tanıyordum ancak samimiyetimiz yoktu. Eylemin ayrıntılarını
konuştuğumuz Fehriye’ye bizdeki cep telefonunun numarasını verdik.
Fehriye bize eylemin pazartesi günü yapılacağını, cep telefonuyla
bizi arayıp ’Annem evde’ derse Sakıp Sabancı’nın orada olduğunu,
’Annem evde yok’ derse orada olmadığını öğrenecektik.
Fehriye bizi ön kapıda karşılayacaktı, birlikte 25’inci
kata çıkacaktık ve kendisi oradan ayrılacaktı. Dış kapıda
sorun çıkarsa temizlik şirketine geldiğimizi söyleyecektik.
ANNEM EVDE 10'DA GELİN
Pazartesi günü silahları susturucuları ile birlikte bacaklarımıza
sardık, tıraş olup yeni aldığımız elbiseleri giydik, evden çıktık.
Fehriye bizi aradı. ’Annem evde yok, yarın
görüşürüz’ dedi. Yeniden kaldığımız eve döndük. Ertesi gün
sabah aynı şekilde evden çıktık. Fehriye 09.58’de ’Annem
evde’ diye aradı, ’Saat 10.00’da görüşürüz’ dedi. Bu saat
10.00’da Sabancı Center’ın ön kapısında buluşacağımız anlamına
geliyordu. Sabancı Center’ın önüne geldiğimizde kapıdaki görevli
nereye gideceğimizi sordu. Temizlik şirketine gideceğimizi
söyledik. Görevli temizlik şirketini aradı ve bizi D
kapısına yönlendirdi. D kapısında başka bir görevli
kimliklerimizi aldı, kaydetti. Bizden telefon numarası istedi,
hayali bir numara söyledik. Bize turnikelerden geçmek için gerekli
olan birer kart verdi ve turnikelerden geçtik.
15. KATTA 15 DAKİKA BEKLEDİK
Temizlik firmasından gelen bir görevli bizi
karşıladı, birlikte aşağıya indik. Onu atlatmak için postaneye
gireceğimizi söyledik ve girdik. Görevli temizlik firmasının yerini
gösterip ’İşiniz bitince gelin’ dedi. Burada bir
bayana yemekhanenin yerini sorduk, bize merdivenleri
gösterdi. Oradan asansörlerin bulunduğu bölüme çıktık.
15’inci katın düğmesine bastık. Buradaki tuvalete girdik,
silahları çıkardık, susturucuları taktık ve belimize silahları
yerleştirdik. Fehriye Erdal’ı bekledik. 15 dakika kadar sonra
geldi. Bize Sabancılar’a kahve vereceğini, son kez durumu
gözleyeceğini söyledi ve 25’inci kata çıktı.
SAKIP SABANCI'NIN ODASINI YANLIŞ GÖSTERDİ DİĞERLERİNİ
ÖLDÜRDÜM
2-3 dakika sonra geldi ve ’Yukarıda yedi kişi var, bir odada
Özdemir Sabancı ve Genel Müdür, diğer odada Sakıp Sabancı
ve kardeşleri toplantı halinde’ dedi. Ben ’Sakıp
Sabancı hangi odada’ dedim, ’Soldaki odada’ dedi. Birlikte
25’inci kata çıktık. Fehriye kartıyla kapıyı açtı. Sakıp
Sabancı’nın bulunduğu odayı göstermesini söyledim. Önce
sağdaki, sonra soldakini gösterdi. Heyecanlanmıştı. Tekrar
sordum. Soldaki odayı gösterdi ve ’Benim görevim bitti, size
başarılar dilerim’ deyip ayrıldı. İsmail ile içeri girdik. İsmail’e
sekreteri etkisiz hale getirmesini söyledim. İsmail
sekreteri vurdu. Ben içeri girdim. Özdemir Sabancı’yı ve
bir şahsı gördüm. Sakıp Sabancı’yı aradığım için odanın diğer
bölümlerine baktım, kimseyi göremedim. Bunun üzerine iki metre
kadar mesafeden Özdemir Sabancı’ya üç el, Haluk Görgün olduğunu
öğrendiğim diğer kişiye iki el ateş ettim. Haluk masanın arkasına
geçmeye çalıştı, tekrar yanına yaklaştım iki el göğsüne ateş
ettim.
SAKIP SABANCININ BULUNDUĞU ODAYA GİTMEDİM
Tekrar Özdemir Sabancı’ya yaklaştım, bir el daha ateş ederek silahı
çantaya koydum ve odadan çıktım. Sakıp Sabancı ve diğerlerinin
diğer odada olduğunu anlamıştım. Ancak Sakıp Sabancı’nın bulunduğu
odaya girmek istemedim ve bir an önce oradan ayrılmayı düşündüm.
Yanımızda yedek bir şarjör mermi daha vardı ve ayrıca bir kutu
mermi de çantamızda bulunuyordu. Fehriye Erdal heyecanlanarak Sakıp
Sabancı’nın bulunduğu odayı bana doğru olarak gösteremeyince olay
bu şekilde gerçekleşti. İsmail de heyecanlanarak çantasını
sekreterin odasında bırakmıştı.
PARTİ BAYRAĞINI BIRAKMAK İÇİN GERİ DÖNDÜM
Asansöre yaklaştığım sırada daha önce hazırlanan parti bayrağını
olay yerine bırakmadığımı hatırladım. Çantamdan parti
bayrağını alarak girişe sekreter odasının önüne, yere bıraktım.
Talimat bu şekilde verilmişti.
Daha sonra İsmail’le asansöre bindik. 19’uncu katta bir
bayan da bindi. Sorduk, zemin kata ineceğini söyledi, birlikte
indik. Çıkış turnikelerine yöneldik. İsmail elindeki
kartla turnikeden geçmek istedi ama turnike açılmadı.
Yandaki turnikenin bir kısmının açık olduğunu gördüm,
oradan çıktık ve binayı terk ettik. Bir hafta boyunca
istanbul’da İsmail’le aynı evde kaldık.
Bir hafta sonra ayrı ayrı buradan ayrıldık. 2 ay boyunca istanbul
Merter’de bir evde saklandım, hiç dışarı çıkmadım. Yurtdışından
görevli olarak gelen bir şahıs beni Küçükbakkalköy’de bir eve
götürdü, fotoğrafımı çekti ve sahte pasaport hazırlayacağını
söyledi. Daha sonra bu evde bana sahte pasaport düzenledi.
Pasaportu bana teslim etti. İsmail ve Fehriye’ye de pasaport
hazırladığını söyledi.
BİZ OTOBÜSÜ KAÇIRDIK FEHRİYE KAÇTI
Önce Fehriye ile benim yurtdışına gideceğimizi, daha sonra İsmail
Akkol’u kendisinin götüreceğini söyledi. 10 gün sonra bu
şahıs beni Cennet Mahallesi’nde bir benzinlikte bekleyen otobüse
götürdü.
Otobüse Fehriye Erdal’ı yerleştirdiğini, beni de bu otobüse
bindireceğini, otobüsün gizli bölmelerinde saklanacağımızı söyledi.
Ancak geciktik. Otobüs bizi beklememiş. Fehriye bu otobüsle
yurtdışına çıkmış. Bu şahıs yurtdışını arayarak kalacağım yer için
adres aldı. Ben Kartal’daki bu eve 12 Mart 1996’da gittim
ve iki ay kadar burada kaldım. 18 Mayıs 1996’da Hakan
isminde bir şahıs geldi, bana ayakkabı, pantolon getirdi. Birlikte
otosuna bindik, önce Yalova’ya sonra Marmaris’e gittik.
Marmaris’te beni üzerinde İtalyan ve Yunan bayrakları bulunan bir
yata bindirdiler. Hakan yata binmedi.
Bindiğim yattaki İtalyan nereye gideceğimi sordu. Rodos Adası’na
gideceğimi söyledim. Gideceğim yerler hakkındaki talimatı bana
Hakan vermişti. İtalyan çok az Türkçe biliyordu, bu sebeple fazla
bir şey konuşamadık. Rodos Adası’na gittik. Orada bekleyen
bir yata geçtik. Yatta Faruk ve Ahmet isminde iki kişi
beni karşıladı. Yat ile kıyıya çıktık, bir otoya bindik.
ATİNA'DA 40 GÜN
Faruk ile bir gemiye binerek Atina’ya gittik. Atina’da Kalender
isimli bir kişinin evinde 40 gün kaldım. Bana ’Nazım Avcı’ adına
düzenlenmiş bir Hollanda pasaportu getirildi. Yanıma Hollanda’da
oturan bir bayan verildi ve Almanya’ya gideceğimiz söylendi.
Kalender bizi Atina Havaalanı’na götürdü. Bayan ile birlikte uçağa
bindik. Dusseldorf kentine gittik.
ARKANDAYIZ DİYEN DEVLET YETKİLİSİ OLMADI
Havaalanında bizi karşıladılar. Duisburk şehrindeki bir eve gittik.
İsmail Akkol bu evde idi. İki ay kadar İsmail’le bu evde kaldık.
Eve parti önderlerinden bir kişi geldi ve bize eğitim verdi.
Daha sonra Haggna kentinde bir eve gittik. Bu evde bize
sahte pasaport, kimlik yapımı ve haberleşmede kullanılan şifreler
konusunda eğitim verildi. Önce İsmail Akkol, ’Bülent
Erkoç’ adına düzenlenmiş pasaportla Şam’a gitti. Bir hafta sonra da
26 Ekim 1996’da ben ’Turgut Köroğlu’ adına düzenlenmiş pasaport ile
Şam’a gittim. Parti önderi Aslan Tayfun Özkök bana Turgut Köroğlu
adına düzenlenmiş pasaportu verdi, Hollanda pasaportunu geri aldı.
Şam’a gittiğimde götürüldüğüm evde İsmail Akkol vardı. Sonra
Lazkiye semtine götürüldüm. Lazkiye’deki eve benim arkamdan Aslan
Tayfun Özkök de geldi. Partinin kongre hazırlık çalışmalarını
yapıyorlardı. Bana da Hatay’dan gelecek şahısları karşılamamı
söylediler. Ancak ben örgütten ayrılmaya kesin karar vermiştim. Bu
görevi (Hatay’dan gelecek kişilerin karşılanması) yapmadım. 17
Aralık 1996 tarihinde örgüt evinden gizlice ayrıldım. 22 Aralık
1996 tarihine kadar Şam’da Espana isimli otelde kaldım. Ve
o gün Türkiye’nn Şam Büyükelçiliği’ne giderek teslim
oldum. Daha sonra Ankara’ya getirildim. ’Neden teslim
oldum?’ başlıklı yazıda anlattıklarım bana aittir.
BARETTA KULLANMADIK
Bize herhangi bir devlet yetkilisi ’Siz adam öldürün, biz
arkanızdayız’ şeklinde bir şey söylemedi. Suriye’ye ilk
girişte yakalanmış ve tutuklanmış değilim. Sabancı
cinayetinde kesinlikle Baretta marka tabanca kullanmadık. Valter
marka tabanca kullandık. Pişmanlık yasalarından
faydalanmak istiyorum.
Hürriyet