Tatile gitmeden kilo vermeli!
Abone olŞişman kişilerde tedavi programı bireyselleştirilip yaşam boyu sürdürülmelidir.
Ülkemiz insanının da globalleşmeye paralel olarak ‘bir dirhem et
bin ayıp örter’ felsefesinden sıyrılarak fazla kilolarından
dertlenmeye başlaması ve bu uğurda oluşan pazarın 200 milyon
dolarlık bir sermaye kolu yaratması ‘şişmanlık’(obezite) sorununun
ülkemiz için de önemli bir sektör olmasını sağladı. Ancak sorun pek
kapsamlı ve amacımız da okuyucuyu genel anlamda bilgilendirmek
yanında son gelişmelerden de haberdar etmek olduğundan biraz uzun
yazmak zorunda kalıyoruz. Bu nedenle metni birbirini izleyen
bölümler halinde düzenledik. ‘Şişmanlığın Dönüşü’, ‘Son Şişman’
gibi başlıkların hoş olmayabileceğini dikkate alarak Rocky
filmlerinden esinlenip, yazılara numara vermeyi tercih ediyoruz.
Gelin fazla kiloluluğun (şişmanlık demeye dilimiz varmıyor)
tarihiyle başlayalım… Obezite en basit tanımıyla yağ dokusu
fazlalığı ve buna bağlı olarak vücut ağırlığının artmasıdır.
Dünyada bilinen en eski hastalıklardan biridir. Taş Devri
kalıntılarında bile obeziteye ait resimler vardır. Tarihsel gelişim
süreci içinde bir çok ünlü ressamın kadın tasvirlerinde ‘tombul’
hanımlar çizdiklerini görüyoruz. Elbiselerin beden hesabıyla
giyilmediği o mutlu dönemlerde fazla kilolar hastalıklara karşı
direnci arttıran, estetik olarak hoş görüntü verdiren, adeta bir
güç ve güzellik simgesi kabul ediliyormuş besbelli. 2000 yıl önce
Hipokrat ilk kez obezitenin sağlığa olumsuz etkilerini ortaya
koymuş olsa da gerçeğin anlaşılması ancak 20. Yüzyılın sonlarında
gerçekleşti. Bugün artık obezite, fizyolojik, psikolojik, hormonal,
metabolik, organik, sistemik, estetik ve sosyal etkileriyle yaşam
kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak
kabul edilmekte. Obezite temelde enerji alımının tüketiminden fazla
olması nedeniyle oluşan fazlalığın yağ hücrelerinde depolanması
sonucu yağ hücrelerinin boyut olarak büyümesi, sayı olarak
çoğalması ve vücudun belirli bölgeleriyle, iç organlarda birikmesi
ile ortaya çıkar. Yine beyinde beslenmeyi kontrol eden merkezin
bozulması, hormonal bazı hastalıklar, genetik nedenler, stres,
ruhsal rahatsızlıklar ve bazı ilaçların kullanımına bağlı da
gerçekleşebilir. Peki kime fazla kilolu denir? Gerçek şişmanın
tanımı günümüzde Vücut Kitle İndeksi (VKİ) ile yapılmaktadır.
Kişinin kilogram olarak ölçülen ağırlığının metre olarak ölçülen
boyunun karesine bölünmesiyle hesaplanır. VKİ için 22-24.9
değerleri arası ideal kabul edilmektedir. 30 ve yukarısı tedavi
gerektiren obezite olarak tanımlanır. Yazımızda ‘şişman’ terimi 25
üstü grubu tariflemektedir. Yine obezite tarifinde elma tipi
(android tip) veya armut tipi (jinoid tip) olması da önemli bir
kriterdir. Elma tipinde mide-göbek çevresinde kalçaya göre daha
fazla yağ toplanmışken, armut tipinde ise fazla yağlar kalçalar ve
uyluk civarında birikmiştir. Elma tipi kalp hastalıkları açısından
daha tehlikelidir. Fazla kilolu olarak dünyada yalnız olmadığınızı
gösterebilmek açısından rakamlar verelim. Amerika’da halen 97
milyon kişi fazla kilolarından şikayetçi. Şişmanlar örneğin New
Orleans eyaletinde nüfusun %37.5’unu oluşturmakta. Obezite
önlenebilir ölüm nedenleri arasında ikinci, tüm ölüm nedenleri
arasında ise 7. sırada yer almakta. Her yıl 300.000 kişinin obezite
kaynaklı sorunlar nedeniyle öldüğü belirtiliyor. Obeziteye bağlı
sağlık sorunları için yılda 100 milyar dolar harcanıyor. Bu değer
toplam sağlık harcamalarının %8’i demek.1960 yılından bu yana VKİ:
30 üstü olanların sayısında %23 artış olmuş. 38 ülkede 150.000
kadın üzerinde yapılan bir araştırmada şişmanlık oranının Güney
Asya ülkelerinde %0.1, Afrika’da %2.5, Latin Amerika’da %10, Orta
Doğu’da %20 olduğu saptanmış. Son tahminler Avrupa’da yetişkin
nüfusun yüzde 15’inin şişman olduğunu gösteriyor. Avrupa’da bazı
bölgelerde obezite oranı yüzde 40-50’ye çıkarken, ülke ortalamaları
yüzde 5-22 arasında değişiyor. Fransa’da obeziteye bağlı sağlık
sorunları nedeniyle harcamalar yılda 8.7 milyar frank olarak
belirlenmiş. Bu toplam sağlık harcamalarının %2’si. Türkiye’de ise
erkeklerin %24.5’i, kadınların ise %32.9’unun fazla kilolarından
şikayetçi olduğu belirtiliyor. Obeziteye bağlı sağlık sorunları ve
riskleri derken ne kastettiğimize gelince… Obez kişilerde kalp
hastalığı riski 4 kat yükselmiştir. Kan basıncı artar. Vücut
ağırlığının her %20 fazlalığında diyabet (şeker hastalığı) riski 2
kat yükselir. Solunum sistemi de tehlike altındadır. Uyku esnasında
solunum durabilir. Safra taşı oluşumu artar. Gut hastalığına eğilim
fazlalaşır. Belli kanser türleri ile obezite arasında ilgi
gösterilmiştir. Erkeklerde kolorektal (kalın barsak) ve prostat
kanseri; kadınlarda ise endometrium (rahim), göğüs ve safra kesesi
kanseri riski 2-6 kat artmıştır. Vücut ağırlığında 10 kiloluk
azalmayla bile, tüm ölümlerde %20, diyabetle ilişkili ölümlerde%30,
şişmanlıkla ilgili kanserlerden ölümlerde %40 azalma olur. Kan
basıncı olumlu etkilenir. Kolestrol %10 azalır. Kazanılmış yağ
dokusunun kaybedilmesi maalesef hiç kolay değildir. Bu nedenle amaç
baştan obeziteye giden yolu durdurmak olmalıdır. Ancak çoğu şişman
öncelikle şişman olduğunu ve bunun bir hastalık olduğunu kabul
etmez. İlk kural kişiyi kilo vermesi gerektiğine ikna etmektir.
İngiltere’de 2000 kişiye kilosu ve boyu sorulmuş sonra da gerçek
ölçülerle karşılaştırılmış. Çıkan sonuçlar ilginç. Erkeklerin %90’ı
ve kadınların %88’i yanlış ölçüler vermiş. Kilolarını ortalama 3.45
kg. daha az , boylarını da ortalama 2.4 cm uzun söylemişler.
Tedavide temel ilke hastanın yemek yeme yöntemindeki davranış
bozukluğunun düzeltilmesi, alışkanlıklarının değiştirilmesi,
motivasyonu, disipline edilmesi, yaşam stilinin değiştirilmesi ve
eğitimidir. Bunları söylemek kolay ama başarmak… Hastalar
genellikle çok kısa sürede, fazla miktarda ve çok az zahmetle kilo
vermeyi beklerler. Ancak bu şekilde şişmanlığın getireceği
risklerden uzak, kaliteli ve uzun yaşama şansı elde edilebilir.
Süreklilik bozulursa verilen kilolar pek çok kişi tarafından da
mutlak tecrübe edildiği gibi kolaylıkla geri alınacaktır.