Taşgetiren'i götüren o yazı
Abone olYeni Şafak yazarı Ahmet Taşgetiren bir süredir hükümeti uyarıyordu. Krizin ilk sinyalini 'Dost acı söyler' yazısı ile vermişti. 'Oldu mu şimdi?' yazısı ortalığı karıştı
Acı duyuyorum, Başbakan, aydın - danışman koalisyonu içinde
harcandığı için... Acı duyuyorum, Türkiye'nin bu en sancılı
meselesinde Tayyip Erdoğan'ın ifa edeceği doğru misyonun canına
okunduğu için. Acı duyuyorum, sorun, Türkiye - PKK denklemine
sürüklendiği için... -Acı duyuyorum, Başbakan, aydın - danışman
koalisyonu içinde harcandığı için... -Acı duyuyorum, Türkiye'nin bu
en sancılı meselesinde Tayyip Erdoğan'ın ifa edeceği doğru misyonun
canına okunduğu için... -Acı duyuyorum, sorun, böyle istenmese
bile, en riskli alana, yani Türkiye - PKK denklemine sürüklendiği,
yani en olmayacak şey, PKK, "Kürt meselesi"nin temsili konumuna
oturduğu için... Bakın bakalım sayın Başbakan'ın halet-i ruhiyesi
nicedir? Şimdi gürül gürül "Kürt sorunu dediğimiz için iyi ettik"
diyor mu, yoksa, memleketin başka taraflarına verilen mesajlar
sebebiyle savunma durumuna geçmek zorunda mı kaldı? Bu muydu
beklenen? TÜSİAD da destekliyormuş, falanca yazar da, Amerika -
Avrupa da "Aferin" diyormuş. İyi... Onların da sırtında yumurta
küfesi var, Başbakan Erdoğan gibi!!! mi? Pek öyle görünmüyor...
Bakın denkleme: Başbakan "Kürt sorunu" dedi. Bir adım. PKK bugün
Brüksel'de "Ateş kes"i açıklayacakmış. İkinci adım. Hürriyet'ten
Ahmet Hakan'ın verdiği bilgiye göre PKK adına yapılanın "silah
bırakma" gibi bir boyutu yok ve "Ateşkes"in "bazı ön koşullara
bağlanma ihtimali yüksek." "Ön koşul"dan ne anlamak gerekiyor?
Herhalde, yeni gelişmelere göre yeniden değerlendirme hakkını
ellerinde bulundurmak kastediliyor. Bu arada üçüncü bir adım söz
konusu: PKK'nın "Ateşkes"ine paralel bir gelişme, Diyarbakır'da
yaşanıyor. DEHAP, kendini feshedip Demokratik Toplum Hareketi
(DTP)'ne katılma kararı veriyor. Kararı açıklayan bildiri,
huzurumuza yine "temsili" konumda PKK'yı ve Öcalan'ı çıkarıyor.
Bildiride altı çizilen hususlar şunlar: -DEHAP sorunun
gündemleşmesine katkıda bulunmuş... Demek ki sorunun gündemleşmesi
önemli hedeflerden biri. (Başbakan'ın "sorun"a ad koyması,
gündemleşmenin en zirve noktalarından biri olmalı.) -DEHAP
"tarafların adlandırılması" sonucunu elde etmiş... Demek ki
"taraflar" var ve bunların adlandırılması önemli bir hedefti ve bu
gerçekleşmiş oluyor. -Sistemin kendi Kürdünü yaratma gayretlerini
açılımlarıyla boşa çıkarmış... Demek iki türlü Kürt var, birisi
"Sistemin Kürdü", diğeri DEHAP vs... inisiyatifinde oluşmuş Kürt...
-Kürtler arası birliğin oluşturulmasına çalışmış... -DEHAP
bildirisinde bir de Öcalan'a ilişkin misyon söz konusu ediliyor...
Bildiride Öcalan'dan "yok sayılarak görmezden gelinen, ciddi bir
tecritle içiçe yaşatılan, sayın Abdullah Öcalan" diye
bahsediliyor... Ve DEHAP'ın "Öcalan'ın sorunun çözümünde muhatap
olma bakış açısının kabulünde rolünü oynamaya çalıştığı" ifade
ediliyor. DEHAP, DTP'ye katılıyor, çünkü DTP, Öcalan'ın
işaretleriyle oluşuyor. Görüldüğü gibi ortada Öcalan'la, DEHAP'la
belki bunları kendi stratejileri için elverişli gören dış güç
odaklarıyla ortaklaşa yürütülen bir strateji var. Şiddet de,
siyaset de bu stratejinin içinde cereyan ediyor. Stratejik hedef
ise, "bölgesel bir Kürt yapılanması..." Belki hareketin geldiği son
noktada, önünde, hem gücü önemli ölçüde zayıfladığı hem de dünyada
zemini bittiği için "şiddet"ten "siyaset"e geçme problemi vardı.
Nasıl olacak da dağ şehre inecek, Öcalan hapisten çıkacak, siyasi
aktör olarak devreye girecek ve siyasal hedefler gerçekleşecek?
İşte şimdiki hamle ona yöneliyor; denecek ki: -"Kürt sorunu"nu
kabul ettiniz, bu iyi bir adım. Bizde ateş kes sağladık. (DTH adına
dün yapılan açıklamada Başbakan'ın tavrı cesur bir adım olarak
tanımlanıyor ve PKK'ye eylemsizlik çağrısı yapılıyor) Şimdi ikinci
adımı bekliyoruz. "Sorun"un içini doldurun, "sorun"un çözümü için
adımlar atın... Ondan sonra bakacağız, adımları yeterli görürsek,
biz de belki silahları bırakmak için adım atacağız. Bu işte
Öcalan'ın rolünü görmezden gelerek hiçbir iyileşme sağlanamaz. Tüm
siyasi hareket, Öcalan'ın gölgesinde. Öyleyse... DTH'nin ilk
dörtlüsünden Orhan Doğan'ın Neşe Düzel'e yaptığı açıklamalar,
"Aydınlarımız"da şafak attırdı. "PKK'nın Türkiye'ye açılma ve
Karadeniz'e yayılma projesi vardı, silahlı mücadele propagandası
ile Kürt sorununu Türkiye'ye anlatmak istiyordu" Orhan Doğan'a
göre. "Öcalan'a ve PKK'ya Kürt halkının büyük çoğunluğunun
sempatisi var"dı. "Türkiye'nin bir bölümü için terörist olan, diğer
bölümü için gerilla, bir bölümü için hain olan diğer bölümü için
kahraman" idi. Ve "Zamanı geldiğinde Öcalan'ın serbest bırakılacağı
biliniyor..."du Orhan Doğan'a göre. (Radikal, 15 Ağustos 2005)
Başbakan'a "Kürt sorunu"nu söyletenler, tüm bunları da hesap etmiş
olmalılar değil mi? Başbakan'ın savunma söylemi içine itileceğini
de hesap etmiş olmalılar. Şimdi diyeceğiz ki, "Biz böyle
anlamıyoruz Kürt sorununu!" Onlar da diyecek ki "Öyleyse sizin Kürt
sorunundan söz etmeniz içi boş bir söylemden ibaret!" Alın bakalım.
Geldik mi yeniden sıfır noktaya? Onlar diyecek ki "Öcalan olmadan
asla!" Siz diyeceksiniz ki "Ben o zaman nasıl karşılarım
Türkiye'nin geri kalanından kopan isyan seslerini?" Alın bakalım...
DEHAP'ı ve Öcalan'ı "Tüm Kürtlerin temsilcisi" haline getirmenin
vebalini bakalım kim üstlenecek? Çok kötü harcadınız Tayyip
Erdoğan'ı diyorum, baylar! Türklere ve Kürtlere kötülük ettiniz.
Başka bir misyonu vardı Tayyip Erdoğan'ın ve onu mahvettiniz.