Taşgetiren de Erdoğan'ı eleştirdi
Abone olBulvar gazetelerinden sonra Yeni Şafak yazarı Ahmet Taşgetiren de, Emine Erdoğan'a verilen hediyeyi eleştirdi. Taşgetiren, hediyenin olta olduğu görüşünde.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, eşi Emine Erdoğan'a verilen
hediyeyle ilgili yazılar nedeniyle suçladığı medyaya, iktidara
yakın Yeni Şafak Gazetesi`nin yazarı Ahmet Taşgetiren de
katıldı.
Taşgetiren, "O hediye alınmamalıydı. Hatta o hediyenin teklif
edilemeyeceği bir imaj olmalıydı" dedi.
Ahmet Taşgetiren başlıklı yazısında, Erdoğan'a hediye ile ilgili
uyarı ve eleştirilerde bulundu. İşte Taşgetiren'in yazısı..
Böyle konularda "ihtiyatlı" davranmayı tercih
ederim. Hele bir netleşsin, diye düşünürüm. Haksızlık yapmamak
önceliklidir. Gerdanlık için bekledim. Bundan sonrası ise bana göre
geç, diyecektim ki dün, gerdanlığın adı açıklanmayan bir yere
bağışlanacağı açıklandı.
İlk diyeceğim şu:
-O hediye alınmamalıydı. Almama tepkisi refleks
olarak verilmeliydi. Hatta, öyle bir imaj oluşmalıydı ki, böyle bir
hediye teklifinin yapılamaması gerektiği bilinmeliydi. Bunlar, daha
siyasete girerken kırmızı çizgiler halinde belirlenmiş olmalıydı.
Aradan üç gün geçti. Yazılanlar yazıldı. Koktu olay.
"Kırmızı çizgiler halinde belirlenmiş olmalıydı",
dedim. Belki bir "siyasi ahlak anayasası" olmalıydı, bu kadronun
kendi içinde sakladığı.
"Hediye" bütün zamanlarda bütün siyasetçilerin baş
ağrısıdır. Dikkat çeker. Arkasında başka şeyler okunur. Sizin
niyetiniz olmasa bile hediye verenin niyetleri işi çirkinleştirir.
Büyük İslam alimi Ebu Hanife, faiz olarak anlaşılabilir endişesiyle
borç verdiği adamın bahçesindeki ağacın gölgesinde oturmazmış.
Titizliğe bakınız.
Çocuklar, eşler, siyasetçinin zaaf alanı ve
dolayısıyla nüfuz mıntıkaları, diğer ifadeyle menfezler olarak
görülür. İnsanın beğenilme, övülme beklentisi de öyle... Onun için
Hazreti Paygamber "Yüzünüze karşı övenin yüzüne toprak saçınız"
tavsiyesinde bulunur. Bu bir hassasiyet telkinidir. Bir olta atılır
beğenilme arzunuza, "Sizin gibisi yoktur Başbakanım" gibisinden,
orada gözlerinizde bir ışıltı belirmişse, arkası gelecektir...
Belki de bu "gerdanlık" atağı, MAN'ın fabrika açılışında çok
halisane niyetlerle ve devlete kazandırmak amacıyla hediye
istenmesinin ışıltısına tutunarak gelişmiştir. Bakalım nereye kadar
açılır bu hediye arzusu yoklaması... Eh, hesap bir miktar
tutmuştur... İster gaflet densin ister başka bir şey... Belki de,
gerdanlık olayı, başkalarına daha büyük menfezler açma ümidi
verecektir.
Türk - Rus ilişkisinde önemli gelişmeler oluyor.
"Çeçenistan hassasiyeti bu gelişmelerin neresinde duruyor?" sorusu
sorulmuyor olsa da, iyi ilişkilerin bir yerinde o konunun da
gündeme alınması beklenebilir. Ama her halükarda Rusya ile iyi
ilişkiler, Türkiye'nin stratejik derinliği açısından önem
arzediyor. Ak Parti hükümeti bu gelişmeleri başarıyor.
Moskova gezisi, orada bir Türk ticaret merkezinin
açılması, Putin'in Türkiye ziyaretinden sonra ileri bir adım
olmuştur ve bunda Tayyip Erdoğan'ın önderliğinin etkisi çok
önemlidir.
Daha ötede Tayyip Erdoğan, sempati halesi büyüyen
bir siyasi liderdir. Buna rağmen gerdanlık hadisesi, peşinden,
yağmur gibi eleştiri getirmiştir. Böyle bir hadisenin, bir de iniş
halinde gerçekleşmiş olduğunu düşünün, yağmur nasıl fırtınayla
karışır, sağnağa dönüşürdü tahmin etmek zor değil. Bir politikacı,
yaptığı her işin, söylediği her sözün, medyaya yansıma boyutunu
hesap edecek kadar iletişim bilgisine de sahip olmalıdır.
Moskova'da hediye edilen bir gerdanlığın, jaguar skandallarına
sahne olmuş, sürekli yolsuzlukları konuşan, askerlerin yargılandığı
bir ülkede, nasıl bir medyatik karşılık bulacağını tahmin etmek zor
değildir. Başbakan'dan öte, Ahmet Tezcan gibi bir basın müşavirinin
bunu hesap etmemesi mümkün mü? Aradan üç gün geçiyor ve gerdanlığın
ne yapılacağına ancak karar verilebiliyor!
Eş ve çocuklar, siyasetçi için potansiyel risk
alanlarıdır, dedim. Menfez olarak kullanılırlar ve yara bere içinde
bırakırlar. Özal ve ailesi ile ilgili tartışmalar hala gündemdedir.
Tayyip Erdoğan'ın aile yapısı elbet daha farklıdır, bunu not etmek
lazım. Ama kimi çevrelerde bir "Emine Erdoğan gündemi" bulunduğunu
da unutmamak gerekiyor. Bunun bir boyutu "Acaba başını açmaz mı?"
beklentisine uzanıyor, bir başka boyutu, "Acaba başörtülü iken bir
yanlışı yakalanamaz mı?"ya varıyor... Görgüsü, giyim kuşamı, her
şeyi bir biçimde izleniyor. Belki Bayan Erdoğan'ın en dokunulmaz
yönü "gecekondularda yaptığı ve mümkün olduğunca medyada
sergilenmeyen iftarlar" olmuştur... Belki tsunami yardımları için
kolları sıvasaydı yine dokunulmazlaşırdı, yıldızlaşırdı.
Bence, ailesinin sadeliğine dikkat edecek Başbakan... Çocuklarının devlet imkanlarından hakları olsa bile yararlanmalarında ölçülü kalmaya dikkat edecek. Dikkat etmiyor, demek istemiyorum. Bu kadronun buna özen göstererek yola çıktığını biliyorum. Ama yol içinde hassasiyet aşınmaları olabilir. Tayyip Erdoğan toplumla bir heyecan kesişmesi yakalamıştır. Buna Türkiye'nin ihtiyacı vardır. Çünkü Türkiye, bir önderlikle sıçrama yapmak zorundadır. Belki de Tayyip Erdoğan'a o umutla sarılıyor toplum. O umudun büyümesinin herkesi memnun ettiğini söylemek mümkün değil. Bazı kesimlerin de "Ah bir ayağı sürçse..." beklentileri içinde olduğu çok açık. Gerdanlık iyi bir görüntü değil. Hani "Bizi olsa olsa yolsuzluk iddiaları yıpratır" demişti ya Başbakan, buna bir de böyle görüntüleri eklemek lazım... Açlık ve yoksulluk sınırları içinde dolaşan insanlar, "Vah be, bunu da kaybettik" dememeleri lazım.
Kaynak:yenisafak.com.tr