Tarihin utanç sayfası! 6-7 Eylül olayları, neler oldu?
Abone olTarihe kara bir leke olarak düşen 6-7 Eylül olaylarının arka planında ne vardı? Futbolun ordinaryusu Lefter de o kara günü yaşayanlardandı. İşte Lefter'in 6-7 Eylül hikayesi...
INTERNETHABER.COM
Tarihte bugün, "6- 7" Eylül olayları olarak kayda geçmiş 1955
yılında gayri müslimlere yapılan zulüm ve talan, 59 yıl sonra bile
utançla hatırlanıyor.
İstanbul'da özellikle Beyoğlu ve
Büyükada'da yaşayan azınlıklara yönelik katliam ve yağma
hareketinin olduğu günler" olarak tarihe düşen 6-7 Eylül
olaylarının bugün 59. yıl dönümü.
Sevilen futbolcu Lefter, Toto karaca, fotoğraf sanatçısı Ara Güler
gibi isimlerin de çıkan olaylardan zarar gördüğü o günlerde,
Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı şeklinde yalan iddialar
ve haberler yayılmak suretiyle, halk galeyana getirilmiş, başta
Rumlar olmak üzere gayri müslimlerin evleri ve iş yerleri
yağmalanmıştı.
FUTBOLUN ORDİNARYUSU LEFTER
DE O ZULÜMDEN NASİBİNİ ALDI!
Santrafor mevkinde forma giymiş, Rum asılı Türk futbolcu ve teknik
direktör (asıl adı Elefterios; Ελευθέριος) olan futbolcu Lefter,
ülkede 'futbolun ordinaryusu' denilecek kadar sevilirken 6-7 Eylül
olaylarından büyük zarar gören isimlerden sadece birisiydi.
LEFTER: HARÇLIK VERDİĞİM ÇOCUKLAR EVİME
SALDIRDI
Fenerbahçe ile İstanbul Profesyonel Ligi'nde 2, Türkiye
Şampiyonası'nda 3 kere şampiyonluk yaşayan, Türk futbolunun en
popüler futbolcularından biri olarak yıllarca alkışlanan ve 13 Ocak
2012 yılında vefat eden Lefter, 6-7 Eylül olaylarında yaşadığı
zulmü şu sözlerle anlatmıştı: 15 gün önce gol attığımda
omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile
karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı.
Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. (...) Çok sordular
kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de
söylemeyeceğim."
GAYRİ MÜSLİMLER HEDEF HALİNE
GELDİ
59 yıl önce İstanbul’da yaşayan gayrimüslimler, Selanik’te
Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı haberinin
yayılması üzerine başlayan kitlesel eylemlerde hedef haline geldi.
Ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi
tarafından gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıkıldığı,
tecavüzlerin ve darp olayların yaşandığı 6-7 Eylül Olayları,
Türkiye’de toplumsal ve siyasi yaşamın en karanlık dönemlerinden
biri olarak anılıyor.
O dönem Türkiye’de en çok satan gazete olan Hürriyet’in başlığında
İstanbul’daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs
Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiğini yazıyordu. Dışişleri
yetkilileri Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk’ün
Selanik’teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6
Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde radyoda yayımlandı.
(Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik
Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Oktay Engin daha sonra
gıyabında mahkûm edilmiştir. Oktay Engin, 22 Şubat 1992 – 18 Eylül
1993 tarihleri arasında Nevşehir Valiliği’ne getirilmiştir.)
"ATAMIZIN EVİ BOMBALANDI" MANŞETLERİYLE
HALK GALEYANA GETİRİLDİ
Bunun üzerine, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı
yapan Mithat Perin’in sahibi, Gökşin Sipahioğlu’nun yazı işleri
müdürü olduğu DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı
20.000 civarında olduğu halde 6 Eylül’de 290.000 basmış ve o
dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türktür Derneği üyelerince bütün
İstanbul’da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya
başlandı.
CUMHURİYET TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BİR YIKIM
VE YAĞMA
Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin önayak olması ve diğer gençlik
örgütleri, meslek kuruluşları, DP teşkilatı, bazı resmi ve
gayriresmî makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalıklar ve
şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi
gerçekleştirildi.
5.000'DEN FAZLA TAŞINMAZ TAHRİP
EDİLDİ
İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli’deki Haylayf Pastanesi’ne
yapıldı. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule,
Beyoğlu’na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok
semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta
yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı.
İstanbul’daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik
bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum
vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan,
yirmi-otuz kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel
arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar
yardımıyla sağlandı. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda
aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000′den fazla
taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara
saçılıp, yağmalandı.
KİLİSELER VE MEZARLIKLAR DA TALAN
EDİLDİ
İstanbul’un her yerinde yağmalar aynı yöntemle yapıldı. Dükkânlara
saldıranlar önce vitrinleri taşlayarak kırdılar ya da demir
parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları yardımıyla
açtılar, ardından içerideki alet ve makineleri dışarı çıkararak
paramparça ettiler.
Kiliseler ve mezarlıklar da payını aldı: Kiliselerin içindeki
kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip
edildiği gibi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortadoks kilisesinin
tamamı ateşe verildi.
İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere
Haydarpaşa İstasyonu’na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları
mallarla yakalandılar.