Tarihin acıklı günlerini bir de böyle okuyun!
Abone ol‘Yaban Gülleri’yle uzun bir süre sonra okurlarının karşısına çıkan Osman Necmi Gürmen, son romanında Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin sarsıntılarını anlatıyor.
OSMAN Necmi Gürmen 87 yaşında… Fransızca olarak
kaleme aldığı ilk romanı ‘L'echarpe d'iris’ 1976 yılında Paris’te
Gallimard tarafından basıldı. Bir yıl sonra Türkiye’de Ebem Kuşağı
adıyla yayınlandı. İkinci roman ‘Kılıç Uykuda Vurulur’dan sonra
uzun süre yazmaya ara veren Gürmen’in, annesinin hayatının
anlattığı ‘Râna’ (2006) çok satanlar listesinde uzun süre kaldı.
Son romanı Yaban Gülleri’yle uzun bir süreden sonra okurlarının
karşısına çıkan yazar, yaşamının Paris-İstanbul-Bodrum üçgeninde
sürdürüyor.
Gürmen, son kitabını Akşam gazetesi'ne
anlattı
Yaban Gülleri adlı kitabınızı bir dönem romanı olarak
tanımlamak yerinde olur mu?
İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen önceki dönemi anlatan bir roman
olmasına rağmen 80 yıl önce vuku bulmuş olayların günümüzde de
geçerli olduğunu görmek insanı düşünmeye sevk ediyor. Tarih
tekerrürden ibarettir derler. Geçmişten ders alınmadığı sürece,
evet, tekerrür eder tarihin acıklı günleri.
Romanın henüz buluğ çağındaki kahramanı ‘Nesteren’in
dramatik anlamda yaşadığı değişim hem gerçekçi hem de yaşadığı
zamanın ruhuna aykırı. Bu karakterin yaratım sürecinizi anlatır
mısınız?
Bir yazarın muhayyilesinde romandaki kahramanlar olaylar
ilerledikçe kişiliklerine kavuşurlar çoğu kez. İstisnai olarak,
‘Râna’da olduğu gibi ‘Nesteren’ kişiliği benim için konuyu işlemeye
başlarken oluşmuş gibiydi.
İÇ ALEMİN TERCÜMANI
Nesteren, yaşını da yaşıyor ama daha çok aşıyor. Hiç
susmuyor. Sürekli düşünüyor. Kitabın alt metinlerinde adeta suskun
kalmamaya davetiniz var. Siz ne dersiniz?
Merak, sorgulama, fikir teatisi şahsın veya toplumun gelişimine
esas teşkil eden unsurlar değil midir?
Kitabın ön çalışmasını nasıl yaptınız? Cumhuriyet’in ilk
yıllarında geçen bir öykü. Durumlar ve olaylar gerçek.
Karakterlerin tümü kurmaca mı peki?
Anlatılan olayların ve bu olaylarda adı gecen şahısların tamamı
gerçektir. Kurguyu oluşturan üç aile efradı ise yazarın muhayyile
ürünüdür.
Kitapta Mevlâna’nın önemli bir yeri var. Ana karakterin
aile soyadı da Sûfî. Sufizm, tasavvuf... Tasavvufun romanın duygu
motifi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Elbette, yaşanan veya değişik nedenlerle bastırılmış iç âlemin
tercümanı da diyebiliriz.
Romanda dinin ve inancın, umudun ve vazgeçmenin,
değişimin ve dönüşümün arasındaki hassas sınırlar dikkat çekiyor.
Son yıllarda Türkiye’de özellikle din ve politika alanında
yaşananlardan etkilendiniz mi?
Günümüzde din, ekonomi ve siyaset mefhumlarının İkinci Dünya
Savaşı’na neden olan ortama benzerliği dikkatimi
çekmişti.
Yazın dünyanızda son zamanlarda yeni bir heyecan var mı?
Bir sonraki kitabınız yine bir roman mı olacak?
Heyecan eksik olmuyor ama o heyecanı kâğıda dökme zamanı henüz
gelmedi kanımca.
EZİYETLİ YOLCULUĞUN İZLERİ
Yaratım sürecinde yaşadığınız en sancılı aşama
nedir?
Kişiye atfettiğiniz bir duyguyu evvelemirde hissetmek, o hissiyatı
somut hale getirip kaleme alacağınız sıra, bir bıçak sırtında
geçirdiğiniz o ânın yoktan bir sebeple sekteye uğraması. Gitti
gider, bir daha ele geçer mi o nazik titreşim! Kaybolan sezinin
peşinde koşmak oldu yazım hayatımdaki en sancılı anlarım.
Rutin hayatınızda yazarken neler
değişiyor?
Kalem ucunda geçirdiğiniz dönemle günü gerçekleri arasında geçen
‘eziyetli’ yolcuğun izleri.
Eserlerinizi genellikle Fransızca ve Türkçe olarak iki
ayrı dilde yazıyorsunuz. ‘Yaban Gülleri’ni Fransızca olarak kaleme
aldınız mı?
‘Mühtedi’ bir istisna oldu, onu ilkin Fransızca sonra Türkçe olarak
yazdım. ‘Yaban Gülleri’ doğrudan Türkçe kaleme alındı.
Hâlâ İstanbul-Paris-Bodrum üçgeninde mi
yaşıyorsunuz?
En çok nerede yazıyorsunuz?
Yaşamım halen o üçgende geçiyor. Çalışma saatlerim, daha çok
kütüphaneye dönüşmüş Paris'teki evimde...