Kişisel anlamda önemli tarihi gelişmelere
tanıklık ediyoruz. Özellikle son on yıl içinde yaşadıklarımız
tabiri caizse “tarih yazıldığı” anlar.
Ve bizler fert planında bu önemli zaman dilimlerine
şahitlik ediyoruz.
Son günlerde Cumhuriyet tarihinde çeşitli
alanlarda yaşanmış olayları incelemekte ve bu alanlarda okumalar
yapmaktayım. Araştırmalarım ve okumalarım sonucunda gördüm ki
tarihte yaşanmış her şey – ister toplum isterse fert planında- bir
şekilde kayıt altına alınıyor.
Yazılan, söylenen, yapılan hiçbir şey boşa gitmiyor.
Tarihin hafızası dehşet bir şey.
Orada hiçbir şey unutulmuyor, adeta her şey kayıt altına
alınıyor.
Özellikle yaşadığımız dijital çağda bu kayıt
altına, daha doğrusu hafızaya alınma olayı dehşetengiz
boyutlara ulaşmış durumda. Dijital dünyaya bakınca fert ve
millet planında telef ettiğimiz zamanlar gelecek için
endişe verici.
Telef ettiğimiz zamanlar kurtarılabilse "fikir
yükü" ve "iş yükü" alanları daha
"aktif", "üretken" ve
"verimli" olabilir.
Binaenaleyh bugün yaptıklarımız küçük değişimler olarak
nitelendirilebilecek cinsten görülebilir lakin
tutumlarımızın sistemlerden nasıl etkilendiğini tarihin
hafızasında not alınıyor.
Bugün yaptığımız ve bizim için basit olan bir olay gelecek
nesiller için çok önemli olabiliyor. Meşhur “Kelebek
Etkisi” teorisi tarihin her dönemi için geçerli.
Bugün söylediğimiz önemsiz bir söz veya yaptığımız bir
hareket gelecek nesillerin hayatını etkileyecek bir dalgaya
dönüşebilir.
Tıpkı 15 Temmuz 2016 gecesi
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın
yaptığı gibi söylenen bir cümle tarihin akışını
değiştirebilir. Sadece kendi geleceğini değil,
devletinin, milletinin ve ümmetinin geleceğini çok
farklı boyutlara taşıyabilir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
o gece bir tercih yaptı ve adeta her şeyi değiştirdi. Bir
anlamda tarihin akışını değiştirdi.
15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ikinci senesinde
İstanbul'daki törenlerin merkezi 15 Temmuz
Şehitler Köprüsünde yaptığı konuşmasında
Cumhurbaşkanımızın sözlerini dikkate almalıyız;
“Hiçbir zafer altın tepside sunulmaz, bedel ödemeden
hiçbir başarı elde edilmez.”
Peki, fert planında tarihin hafızasında nasıl bir yer
edineceğiz?
Bizden onlarca, belki de yüzlerce yıl sonra gelecek olan
nesiller bugünleri araştırdıklarında nasıl bir şahsi profilimizle
karşılaşacaklar?
Acaba yaptıklarımızla tarihin akışını değiştirebilecek
miyiz?
Söylediğimiz bir söz, yaptığımız bir hareket tarihin
gelecek sayfalarına nasıl kaydedilecek?
Tarihin yazıldığı günümüzde biz bu yazının
içinde nasıl bir kelime, nasıl bir cümle, nasıl bir paragrafta yer
alacağız?
Voltaire’nin dediği gibi; “Tarih,
milletlerin tarlasıdır. Her millet geçmişte bu tarlaya ne ekmişse,
gelecekte onu biçer.”
Şundan emin olabilirsiniz ki yaşadığımız dönem her zaman
için merak edilecek, araştırılacak bir dönem. Eğer
dünyanın ömrü yeterse 1000 yıl sonra bile bu dönemler merak
edilecek, neler yaşandığı, kimin ne yaptığı ne söylediği
araştırılacak.
Gerek on yıl gerek yüz yıl gerekse bin yıl sonrası nasıl
hatırlanacağımızı bugünlerde yaptığımız ve söylediğimiz şeyler
belirleyecek.
Tutunduğumuz tavırlar şahsiyet perspektifinde
değerlendirilecek.
Onun için gelecek nesiller tarafından hayırla anılmak istiyorsak
bugünlerde yaptığımız tercihlere, tutunduğumuz tavırlara dikkat
etmeliyiz.
Siz, yüz yıl sonra yapılan bir araştırmada nasıl anılmak
istersiniz?
Tarihin sizi nasıl yazacağını düşündünüz mü
hiç?
Bir düşünün istersiniz…
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser