Taraf'tan 'yalan çaktık' itirafı
Abone olTaraf Gazetesi, dün attığı manşet ile hükümetin itibarını zedeleyeyim derken kendi inanırlığını sarstı. Bugün attıkları manşet yalanın itirafı oldu.
GAZETECİLER.COM - Taraf Gazetesi son
dönemde Başbakan Erdoğan ile olan üstü kapalı kavgası sebebiyle
"çakma hatalar" yapıyor.
Dün attıkları manşet bunun son örneği oldu.
MGK+MEB+Başbakan üçlemesini birarada görünce yargı
yüklü manşeti yapıştırdılar...
BALTAYI TAŞA VURDULAR
Taraf'ın iddiasına göre 4+4+4 için Milli Eğitim
Bakanı Ömer Dinçer, MGK'ya çağrılmış ve 8+4
sistemi oradan çıkmıştı. Taraf'ın iması, MGK yoluyla
askerin iktidara eğitim sistemini dikte ettirdiği
yönündeydi. Yani bir nevi 28 Şubat
yaşanmıştı...
Peki Taraf'ın bu büyük iddiasının kaynağı neydi?
MGK'da konuşulmuş muydu bu konu?
Hayır! Bakan, Güneydoğu'da terör nedeniyle aksayan
eğitim sistemiyle ilgili bilgilendirme yapmış...
PARDON MANŞETİ
Taraf, dün hükümetin itibarına çakayım derken kendi ayağına
sıktığını bugünkü manşetiyle bir nevi itiraf etti. Bu kez Ömer
Dinçer'i öven ve öne çıkaran bir manşetle çıktılar.
ALTAN DA İTİRAF ETTİ
Ahmet Altan da köşesinden Ömer Dinçer'e yaptıkları
haksızlığı ve manşetlerinin yanlışlığını açıkça
dillendirdi. Dinçer ile olan uzun konuşmasını yayınlayan
Altan, şu satırlara yer verdi;
Ömer Dinçer-“Manşetinizden çok rencide oldum, sizi
temin ederim ki Milli Güvenlik Kurulu’nda bu yeni eğitim sistemiyle
ilgili tek kelime konuşulmadı.”
-“Ne konuşuldu peki, niye üyesi olmadığınız Milli Güvenlik Kurulu’na katıldınız?”
-“Güneydoğu’da asayiş sorunlarının eğitimi aksatmaması konusu konuşuldu... Güneydoğu konusunun konuşulması da daha önceden kararlaştırılmıştı.”
Tabii, herkesin aklına gelecek olan soru benim de aklıma
geldi.
-“Peki, neden tam da Milli Güvenlik Kurulu’nun toplandığı ve sizin
de toplantıya katıldığınız gün sistemde değişiklik yapma kararınızı
Meclis’e bildirdiniz? Bu iki olayın birarada gerçekleşmesinin nasıl
görüneceğini düşünmemiş olamazsınız.”
-“Aynı güne rastladı çünkü Başbakanımız sağlık nedenleriyle epeydir
Ankara’dan uzaktı, kendisiyle bu konuyu yüz yüze konuşma imkânımız
olmamıştı, Başbakanımızla ancak Milli Güvenlik Kurulu’nun
toplandığı gün yüz yüze konuşabildik bu konuyu.”
(...) ONU DÜZELTİRİZ
Sonra biraz daha eğitimden, yeryüzündeki gelişmelerden,
“esnek bir eğitim” sisteminin gerekliliğinden
konuştuk, kapatmadan önce Bakan bir kez daha “O
manşetinizden çok rencide oldum” dedi.
Ben de, “Onu düzeltiriz, ben bu söylediklerinizi aynen yazarım” dedim.
Hem yazdım, hem de manşete “değişikliği Dinçer’in yaptığını” koyduk.
Bakan’ın söylediklerinden, bu değişikliğin generallerin
emirleriyle olmadığı anlaşılıyor."
MEDYA DÜNYASI CANLI YAYINDA SÖYLENEN BU
SÖZÜ
KONUŞUYOR! DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
ACI ACI GEĞİRSİNLER
İSTİYORUM
GAZETECİLER.COM - Gökmen Karadağ'ın
hazırlayıp sunduğu Haber Aktif programına Ahmet Tezcan'ın 28
Şubat sürecindeki gazetecilere yönelik bu sözleri damgasını
vurdu;
"Tatlı yiyenin geğirmesi acı olur,
geğirdiklerini görmek istiyoruz artık"
28 Şubat tartışmalarında yer bulan
Ertuğrul Özkök ve Emin Çölaşan
polemiğine değinen Ahmet Tezcan 'medya suç
işlemiştir' dedi.
Tezcan, medyanın da 28 Şubat soruşturmasına dahil edilmesi
gerektiğini söylerken isim vermeden Özkök ve Çölaşan çizgisindeki
isimler için "Tatlı yiyenin geğirmesi acı olur'. Hiç
olmazsa geğirdiklerini görmek istiyoruz artık..."
dedi.
İşte canlı yayındaki bomba sözler;
-Medya 28 Şubat'ta kesinlikle suç işledi. Bunu çok
rahat bir şekilde söylüyorum. Ertuğrul Özkök ve Çölaşan'dan
çok daha önce Dinç Bilgin'in Ergun Babahan'ın itirafları var. O
itiraflar çok açık bir şekilde suç niteliği taşıyor.
Düşünsenize Ergun Babahan "generaller bir şey söylemese de bir
yazıyorduk" diyor, "köşe yazılarını sansürlüyorduk" diyor. Çok
önemli tanıklıklar var. TRT Haber'de Kozmik Oda programında Şükrü
Karadağ ve Hüseyin Kocabıyık'ın tanıklıkları çok önemli. TÜSİAD'ın
ve medya patronlarının 28 Şubat generallerine nasıl hizmet ettiğini
isim isim anlatıyorlar.
28 ŞUBATÇILAR İKTİDARDAN NEMALANIYOR
Medya o dönem gazete sayfalarında cinayet işledi. Bugün
gazeteciler.com'daki bir haberde Cengiz Çandar, o
dönem nasıl hedef gösterildiğini, yıpratıldığını anlatıyor. Şimdi
dönüp de itiraflar yapmak doğru gelmiyor bana. O
zihniyet medyada hala var. Güç kimdeyse merkez medya dediğimiz
grupların yamanma yapışma ve nemalanma potansiyeli her zaman
mevcut. Zaten 28 Şubatçıların bir kısmı da mevcut iktidara
yapışık bir vaziyette yine köşe yazarlığı yapıyor, nüfuzlarını
sürdürüyorlar. Arada bir itiraflarla yüreklerini
soğutuyorlar."
GEĞİRSİNLER ARTIK
Ben hiç bir suçun cezasız kalmasını istemiyorum.
Toplum nezdinde mahkum olmuş durumdalar gerçi ama...
Anadolu'da bir söz vardır; 'Tatlı yiyenin geğirmesi acı
olur'. Hiç olmazsa geğirdiklerini görmek istiyoruz
artık...
EMİN ÇÖLAŞAN DÜNKÜ ŞOK YAZIYA
AĞIR
BİR KARŞILIK VERDİ; BİRİ REZİL OLACAK... DİĞER
SAYFADA...
[PAGE]
BİRİ REZİL OLACAK!
GAZETECİLER.COM - "Çölaşan bu yazdıklarımla ilgili bir tek şey yazamaz, ya da bu yazdıklarıma dair tek dava açamaz. Açsın da görelim."
"Haydi bakalım, Çölaşan şantaj yapmadığını, böyle tehditlerle Aydın Doğan'dan para cukkalamadığını söylesin. Tek laf edemez bu konuda."
Bu sert cümleler Akşam yazarı Nagehan Alçı'nın. Alçı Çölaşan'ın Hürriyet'te çalıştığı sırada Patronu Aydın Doğan'dan şantaj yaparak para aldığını ileri sürmüş ve "yazdıklarıma dava açamaz" diye de eklemişti.
Emin Çölaşan Sözcü'deki köşesinden bugün Alçı'ya yanıt verdi. Hem de ne yanıt.
ELBET YARGI ÖNÜNDE HESABI SORULACAK
"Bu arkadaşı birileri yalan söyleyerek kandırmış, oyuna getirmiş. Bu ağır ve hesabı yargı önünde elbette sorulacak olan iftiraların hiçbiri gerçek değil." diyen Çölaşan kendisine çeşitli gazetelerden gelen transfer tekliflerini sıraladı yazısında. Ardından "Ben belgeci ve arşivci biriyim. Her birinin imzalı, onaylı belgeleri bende" diyerek gazetesinin kendisine verdiği primleri ve imzalattığı sözleşmeleri yazdı... Çölaşan şöyle devam etti yazısına:
ŞANTAJCIYI ELLERİNDE TUTMAK İÇİN ÇALIŞIYORLAR
"Görüyorsunuz, benim gibi bir 'Şantajcıyı' Hürriyet'te tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Şimdi gelelim şantaj konusuna! İddia ettiğine göre ben patrondan para cukkalamak için kendisine, hem de defalarca gidip şantaj yapıyorum, "Eğer bana para vermezsen Star'a geçip senin aleyhine yazılar yazarım" diyorum!
BU YALANLAR AYDIN DOĞAN'I KÜÇÜK DÜŞÜRÜR
Varsayalım kendisine şantaj yapıyordum! O halde yukarıda
belgelediğim sözleşmelerde, görevime son verildiği takdirde, bana
çok büyük tazminatlar ödenmesini niçin kabul etmiştir?
Herhalde yine şantaj korkusundan!.."
Böyle yalanlar beni değil, Aydın Doğan'ı küçük düşürür. (...)
YAZAMAZ DİYOR İŞTE YAZIYORUM
Yazısında diyor ki "Çölaşan bu yazdıklarımla ilgili tek şey
yazamaz!"
İşte yazıyorum, yalan ve iftiralarını elimdeki belgelerle tek tek
çürütüyorum.
Diyor ki "Tek laf edemez bu konuda!"
İşte ediyorum...Çünkü bugüne kadar alnıma hiçbir leke sürülmedi.
Eğer en ufak bir korkum ve kuşkum olsaydı, o yalan ve iftiraları
şimdi sineye çeker ve ağzımı bile açamazdım.
Kararı bundan sonra yargı verir. Yargı önünde hesaplaşırız,
gerçekler ve belgeler ortaya çıkar. (...) Eninde sonunda
biri rezil olacak da, o bakalım kim olacak!
DAYAĞI ÖZKÖK YEDİ, MUTLU VE ŞİŞMAN ARKADAŞ
KENARDAN SIYIRDI...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
MUTLU VE ŞİŞMAN ARKADAŞ
GAZETECİLER.COM -
"İster inanın, ister inanmayın... Birazdan
yazacağım başlığı, Sabah gazetesi attı." diyen
Ahmet Kekeç köşesinde 28 Şubat günlerinden yola çıkarak Sabah'ın
eski yönetimindeki Zafer Mutlu'ya çaktı. Üstelik öyle bir başlığa
dikkat çekti ki evlere şenlik.
ÖZKÖK'Ü HEPİMİZ DÖVDÜK
AMA...
"Mehmet Ali Birand ve Cengiz
Çandar'ın kovulması, insan hakları savunucusu Akın
Birdal'ın kurşunlanması sonucunu doğuran Çevik Bir patentli
"andıç haberine", Türk matbuatında sadece iki
genel yayın yönetmeni itibar etmişti."
Biri Ertuğrul Özkök'tü...
Ki, yıllardır andıç dayağı yiyip duruyor. Fakir bile, hiç yazmadıysa, en az iki yüz yazı yazmıştır.
BU MUTLU VE ŞİŞMAN ARKADAŞ
Diğeri Zafer Mutlu'ydu.
Bu mutlu ve şişman arkadaş, hiçbir zaman "andıç ayıbına" ortak olmadı. Özkök dayak yerken, hiç ortalarda görünmedi. Sindi, sustu, pustu. Ne sayarsanız sayın. Pekala, kendini ortalara atıp, "Durun, biz kardeşiz... Dayağın bir kısmı da bana gelsin!" diyebilirdi. Demedi. Andıç'ın "harika bir gazetecilik çalışması" olduğunu söyleyebilirdi. Söylemedi. Özür dileyebilirdi. Dilemedi.
GAZETE DEĞİL DÜKKAN
Bir hususiyeti daha vardı Zafer Mutlu'nun... Başında bulunduğu yayın organını "dükkâna" benzetiyordu.
Pazar Postası'ndan Nihal Mete Ün'e verdiği röportajda aynen şunları söylemişti: "Ne gazeteciliği kardeşim! Biz burada dükkan açtık, para kazanıyoruz."
Bir şey daha:
BANKA BATTI, SABAH ELDEN GİTTİ
Dönemin Sabah gazetesi (ve patronaj), "dükkân" işini ciddiye almış olacak ki birden "bankacılığa" heves etti. Etibank'ı satın aldı.
Fakat, banka yönetmek, karargahtan gelen andıçları manşete taşımaya benzemiyordu. Dükkân işletmeye hiç benzemiyordu. Etibank battı. Sabah gazetesi ve yan işletmeler elden gitti. Patronaj (ve yönetim kurulu üyeleri) cezaevini boyladı. Ama zararda pay sahibi olan Zafer Mutlu'ya bir şey olmadı.
En azından batması gerekiyordu. Bir baktık,
"sıfırdan", yepyeni bir gazetenin sahibi olmuş...
Peki, bu nasıl oldu?
Bilmiyorum...
Zafer Mutlu anlatacak ki, bilebilelim nasıl olduğunu.
ZAMAN'IN ERMENİ ASILLI YAZARI TAKSİM'DEKİ OLAY
ANMAYA
ÇAKTI; "BU AYIP HEPİMİZE YETER"
DİĞER SAYFADA..
[PAGE]
BU AYIP HEPİMİZE YETER
GAZETECİLER.COM - Taksim'deki
pankartları ve sloganları ile olan Hocalı katliamını anma
görüntüleri için Etyen Mapçupyan'dan da tepki geldi.
Zaman'ın Ermeni asıllı yazarı Mahçupyan, anma töreni için
"Bu ayıp hepimize yeter" dedi.
MİLLİYETÇİ ERMENİLERİ SEVİNDİRDİ
Atılan sloganlar ve ırkçı pankartların Ermeni Milliyetçilerine
keyifli bir pazar günü geçirttiğini söyleyen Mahçupyan, şunları
yazdı;
"Herhalde Türkiye'ye uluslararası düzlemde diz çöktürmeyi siyasi amaç edinmiş olan Ermeni milliyetçileri geçen pazar en 'keyifli' günlerinden birini geçirdiler.
Onları en fazla rahatsız eden, hatırlamak istemedikleri Hocalı katliamı Türkiye'de de anıldı... Bu tedirginlik yaratabilecek bir gelişmeydi, çünkü eğer Hocalı vakur bir eda ile, hakiki ve samimi bir insani duyarlılığı taşısaydı, Ermeni milliyetçiler bu katliama ilişkin bir yüzleşmeye doğru zorlanacaklardı.
Dolayısıyla onların en büyük umudu, Türkiye'deki Hocalı
anmasının olabildiğince milliyetçi ve ırkçı
temalar üzerinden yürümesi ve böylece olayın kendisinden
ziyade, olayı anmakta olanların zihniyetini dünya aleme
göstermesiydi. Doğrusu sonuç tam da onların istediği gibi
oldu..."
İÇİŞLERİ BAKANI'NA ÇAKTI
Etyen Mahçupyan törene katılan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'i
de ıskalamadı. Şahin'in konuşmasını eleştiren Mahçupyan,
"Dünyanın gözü önünde, kimsenin siyaseten ciddiye
almayacağı, ancak ideolojik açıdan ciddiye alarak Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti hakkında kanaat oluşturacağı bir konuşma
yapıyor. Söz konusu kanaat için 'milliyetçi' kelimesinin çok hafif
kaçacağına ise kuşku yok..." dedi.
BU AYIP HEPİMİZE YETER
Ermeni Milliyetçileri ziyadesiyle memnun eden bir tablo ortaya
konulduğunun altını çizen Etyen Mahçupyan, "O nedenle bu olayın
ardından diyecek fazla bir şey de yok... Bu ayıp hepimize yeter"
diye yazdı. Yazının tamamı için
NTV EKRANINDA ONU GÖRMEK ÇOK
ŞAŞIRTTI...
DİĞER SAYFADA
[PAGE]NTV'DEN CİWAN HOCA BOMBASI
GAZETECİLER.COM- Kürt müziğinin dünyaca ünlü sesi
Ciwan Haco, NTV ekranlarında Oğuz
Haksever'in sorularını yanıtladı. Yeni albümü kadar güncel
gelişmeleri de yorumlayan Haco hem Suriye hem de Kürt sorunu için
mesajlar verdi...
SURİYELİYİM AMA...
Haco, iç savaşa sürüklenen Suriye için değişim mesajı verdi. Aslen
Suriye uyruklu olsa da Suriye devletine dönük hiç bir aidiyet
hissetmediğini söyleyen ünlü sanatçı 'ben kendimi Suriye'den çok
Almaya'ya ait hissediyorum. Çünkü Almaya benim özgürlüğümü tanıdı,
güvenliğimi sağladı, pasaportunu verdi. İnsanın kendini özgür
hissetmediği bir ülke, onun ülkesi değildir" dedi.
Ciwan Haco Türkiye'nin Kürt sorunu için de barış mesajı
verirken insanların öldürülmesine karşı olduğunu söyledi. Haco,
gelecek için umutlu konuştu.
UMUTLUYUM ÇÜNKÜ TÜRKİYE BU SORUNU ÇÖZMEYE
MECBUR
"Herkes biliyor ki bir Kürt sorunu var. Bu
genel olarak Türkiye'nin sorunudur. Doğrudur güzel adımlar da
atıldı. Ama daha sonra nahoş olaylar başladı. Ben insanların
ölmesine çok üzülüyorum ve bunun karşısındayım. Ama umutluyum,
pozitif düşünüyorum çünkü Türkiye bu sorunu çözmeye mecbur."