Suriye'den Kürt devleti uyarısı
Abone olSuriye Başbakanı Muhammed Naci Itri, Kuzey Irak’ta kurulması planlanan bir Kürt devletinin, Suriye için de kırmızı çizginin ihlali olacağını söyledi.
NTV’nin sorularını yanıtlayan Suriye Başbakanı, Irak’ta
yaşananların bölgedeki bütün ülkeleri tehdit ettiğini belirterek
herkesin burada yaşananlarla ilgilenmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin AB sürecinin hem Suriye hem de Arap dünyası için çok
olumlu bir gelişme olduğunu kaydeden Başbakan Itri, iki ülke
arasındaki işbirliğinin de çok daha ileri noktalara taşınmasını
istediklerini söyledi.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ziyareti
burada çok büyük önemle karşılandı. Hangi açılardan sizin için önem
taşıyordu bu gezi ve bu gezi sonrasında beklentileriniz
nelerdir?
Itri: Suriye ve Türkiye arasındaki siyasal ilişkilerin düzeyine
baktığımızda hiçbir sorun yok, her konuda anlaşıyoruz. Dolayısıyla
işin yalnız ekonomik değil, halklar arasında da belli bir düzeye
getirilmesi önemliydi. Bu gezi bunu kanıtladı; bu anlamda çok
önemliydi bizim için.
Ülkeler arasında farklı çıkarlar olabilir, bunlar önemsenebilir.
Suriye ve Türkiye ilişkilerinde, çıkarların yanı sıra bir de ortak
paydalar var; kültür, tarih, din, coğrafya, gelenekler var. Bunlar
olduğu zaman var olan ilişkilere de bir güç katıyorsunuz ve bu
güçle ilişkileri çok hızla bir yerlere taşıyabiliyorsunuz. İşte
Suriye ve Türkiye ilişkilerinde bu yaşanıyor. Bu gezide, üç
kelimeyle söylemek gerekirse, çıkarlarla duygular birleşti ve bu
iki ülke arasındaki ilişkilere inanılmaz bir ivme kazandırdı..
Suriye’den bakınca nasıl bir Türkiye görüyorsunuz?
Beklentileriniz nelerdir komşu ülke Türkiye’den?
Itri: Biz şu andaki Türkiye’yi görmek istiyoruz çok net, yani nasıl
bir Türkiye derseniz Türkiye’yi bu haliyle görmek istiyoruz.
Suriye, Türkiye için Arap alemine açılan bir kapıdır; benzer
şekilde de Türkiye Suriyeliler için Avrupa ya da başka coğrafyalara
açılma kapısıdır deniyor. Aslında bu yeterli bir tanımlama değil,
biz şunu anlıyoruz; bu karşılıklı dayanışma iki halkın
kalkınmasına, birlikte yaşamasına ne getirebilir.
Biz bunu önemsiyoruz yoksa birbirimiz için bir yerlere açılan kapı
olmak, tek başına büyük bir anlam taşımıyor. Biz birlikte
kapılarımızı nasıl açacağız ve bunu bölgeye nasıl yansıtacağız bunu
görmek lazım. Elbette Türkiye bizden çok önde ve farklı gelişmeler
sağlamış bir ülke. Bu nedenle Suriye’nin Türkiye’yle yakınlaşması
bizim için çok daha önemlidir çünkü sizden öğreneceğimiz
kazanacağımız bir çok şey var.
Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine nasıl bakıyorsunuz? Bu
süreç iki ülke arasındaki ilişkileri nasıl etkileyecek
sizce?
Itri: Biz çok iyimseriz bu konuda ve Türkiye’nin bu süreci
başarıyla sonuçlandıracağına inanıyoruz, güveniyoruz ve şuna da
inanıyoruz ki Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci yalnız Türkiye’nin
çıkarına değildir. Bu aynı zamanda Suriye’nin de çıkarınadır, Arap
aleminin de çıkarınadır. Ben yalnız iyimser değilim, aynı zamanda
Türk halkının ve Türk devletinin Avrupa Birliği yolculuğunda
onlarla dayanışma içindeyim. Önümüzdeki ay, Suriye ve Avrupa
Birliği arasında bir ortaklık anlaşması imzalanacak. Biz şuna da
inanıyoruz bizim AB ile ortaklığımız, beraberliğimiz Türkiye’nin AB
sürecindeki yolculuğuna da katkıda bulunacaktır çünkü sonuçta biz
Türkiye’nin komşusuyuz ve Suriye ile ilişkisi olan bir Türkiye
bence AB’de çok daha şanslı olur.
Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti oluşumundan bahsediliyor.
Suriye nasıl bakıyor bu gelişmelere?
Itri: Orada bir Kürt devleti kurulacak diye söz ediliyor ama kesin
bir şey yok. Bu tür gelişmeler ortamı geren, tehlike yaratan
şeyler. Sayın Abdullah Gül, bu durumu kırmızı çizginin ihlali
olarak tanımlamıştı. Aynı şekilde bir Kürt devletinin kurulması
Suriye için de kırmızı çizgilerin ihlali demektir.
ABD, Suriye’yi hem Irak’ın içişlerine müdahale etmekle hem
de teröristlerin Irak’a girmek için Suriye sınırını kullanmasına
izin vermekle suçluyor. Doğru mu bu suçlamalar?
Itri: Aslında iki nedeni var bu suçlamaların; birincisi işgalin
kendisi. İşgal olmasaydı ister terör deyin ister direniş,
olmayacaktı. Bir şey oluyorsa işgale karşı oluyor bunu görmek
zorundayız. İkinci neden aslında Amerikalıların Irak’ta başarısız
olmasından kaynaklanıyor. Amerikalılar bu direnişle karşı karşıya
kalacaklarını hesaplamıyorlardı, beklemiyorlardı. Şimdi başarısız
olduk diyemiyorlar, diyemeyeceklerine göre de bir gerekçe göstermek
istiyorlar. Onun için ‘Suriye müdahale ediyor, teröristler
dışarıdan geliyorlar, onlar körüklüyor’ demek zorundalar ki kendi
başarısızlıklarını, en önemlisi işgali uluslararası kamuoyunda ve
insanların gözünde haklı çıkarsınlar.
Suriye, Irak’ın içişlerine ne kadar müdahil
peki?
Itri: Bu tamamıyla bir propaganda, bir yalanın devamı. Biz geçici
hükümet kurulmadan önce Irak’taki bütün taraflarla konuştuk, hepsi
buraya geldi. Biz Irak’a müdahale eden değil en çok yardım eden
ülkeyiz. Gaz verdik, yemek, elektrik verdik, her türlü sorunlarını
çözmeye çalışıyoruz. Aslında Amerikalılar çözmüyor biz içerdeki
sorunların çözümüne katkıda bulunuyoruz..Tamam biz suçlanıyoruz
peki Türkiye, İran niye ilgileniyor Irak’la? Çünkü Irak’ta olup
bitenler herkes için eşit düzeyde tehlikeli. Irak’ın parçalanması,
Irak’ta iç savaşın çıkması, Irak’ta işgalin devam etmesi, oradaki
direnişin ya da onların deyimiyle terörün devam etmesi hepimiz için
eşit düzeyde tehlikeli olacağına göre elbette hepimiz
ilgilenmeliyiz burada olup bitenle ama ilgilenmek müdahale
anlamında anlaşılmamalıdır çünkü biz asla müdahele etmiyoruz.
ABD ile ilişkilerinizde Türkiye’nin arabuluculuğuna
ihtiyacınız ya da böyle bir talebiniz var mı?
Itri: Amerikalılarla zaten diyalog içindeyiz; bu diyalog kopmuş
değil üstelik olumlu geliştiğini söyleyebilirim ayrıca iyimserim de
Amerikalılarla bu diyalogun bizi bir yerlere götüreceğine
inanıyorum.
Arap dünyasına dönecek olursak, Türkiye burada nasıl bir
rol oyanayabilir sizce? Arap dünyası nerede görmek istiyor
Türkiyeyi?
Itri: Türkiye büyük bir ülke, büyük bir güç. Arap ulusunun, Arap
halklarının sorunlarına sahip çıkması çok çok önemli; bunu da
yapıyor. Ekmeleddin İslamoğlu’nun İslam Konferansı Örgütü genel
sekreterliğine seçilmesi bence Arap aleminin, İslam aleminin
Türkiye’ye nasıl baktığının somut bir kanıtıdır diye düşünüyorum.
Sayın İslamoğlu’nun bu görevi devralmasıyla beraber bence
Türkiye’nin bölgedeki rolünün daha fazla anlam kazanacağını ve daha
aktif bir süreç içinde bunu görebileceğimizi söyleyebilirim. Irak’a
komşu ülkeler diye konuşuyoruz ya, Irak zaten Türkiye’yi bir taraf
haline getirdi. Bu nedenle Türkiye’de olup biten her şey olumlu
yada olumsuz mutlaka bizi etkiliyor ve etkilemeye devam edecektir.
Jeopolitik dediğimiz değer budur. Türkiye’nin jeopolitiğinden söz
ederken, Arap alemine yakınlığı, birlikte olması veya ortak
tehlikelerle karşı karşıya kalması, ortak politikalar üretmesi
Türkiye’nin jeopolitiğini kat kat güçlendirecektir.
İsrail meselesine gelecek olursak, daha önce Cumhurbaşkanı
Beşar Esad, masaya oturmaya hazır olduğunu söyelemesine rağmen
İsrail bu teklifi geri çevirdi. İsrail ile ilişkilerinizi nasıl bir
gelecek bekliyor?
Itri: Şaron işbaşında olduğu sürece İsrail’le hiç bir şekilde bir
barış anlaşması olacağına inanmıyoruz. Barıştan söz ediyorsak
aslında İsrail’in yapması gereken çok basit bir şey var, bu da
işgal ettiği bütün topraklardan çekilmek ve barışın gereklerini
yerine getiremek. O zaman zaten konuşulacak bir şey kalmaz.
İsrail ile ilişkilerinizde Türkiye yardımcı olabilir
mi?
Itri: Türkiye ile bu konuda aynı görüşleri paylaşıyoruz dolayısıyla
Türkiye gibi bir ülkenin herhangi bir katkısı elbette çok önemli.
Türkiye’nin elinden gelen her şeyi yapacağına inanıyorum.
Bir de Lübnan meselesi var. Son dönemlerde Suriye’nin
Lübnan’daki varlığına ilişkin bir muhalefet oluşuyor hem ülke
içinde hem de uluslararası platformda. Suriye’nin Lübnan’a ilişkin
planları nelerdir?
Itri: Dikkat ederseniz bizi suçlamak için sürekli bir şey
yaratıyorlar. Başta terörü destekliyorsunuz, Filistinlileri
destekliyorsunuz, Irak’a müdahele ediyorsunuz, uluslararası hukuka
saygı göstermiyorsunuz gibi bir sürü suçlamalarla sürekli gündeme
bir şey getiriyorlar. Bunların hiçbiri işe yaramayınca bu sefer
Lübnan’ı getirdiler gündeme. Arap zirveleri, bizim Lübnan’la
ilişkimizi ya da diğer ülkelerin ilişkilerini belirlemiş
durumdadır; dolayısıyla bizim Lübnan ile ilişkilerimize ne hakla
Amerikalılar ya da başkaları müdahale ediyor? Biz başkalarına
müdahale ediyor muyuz? Lübnan’da bağımsız seçimlerle işbaşına gelen
bir hükümet var, o hükümetle bizim aramızda anlaşmalar var ve o
anlaşmalar çerçevesinde iki egemen ülke arasında ne gerekirse onu
yapıyoruz, bunun hesabını da kimseye vermeyiz.
Türkiye ve Suriye ilişkilerine dönecek olursak, iki ülke
arasındaki ilişkilerde su meselesi hep gündemde oldu. Son olarak da
Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinde konuşuldu. Son durum nedir, hangi
ortak projelere imza atmayı hedefliyor iki ülke?
Itri: Birbirimize güvenmek ve varolan dostluklarımzın değerini
anlamak. İşte bunun farkında olduğunuz an her şey bitiyor, bütün
sorunlar kendiliğinden çözülüyor. İşte bu espri ve mantıkla, su
meselesini aştığımızı da belirtmek isterim. Bu şekilde Sayın
Erdoğan’ın ziyareti sırasında Asi nehrinde ortak bir barajın
yapılması, Dicle’den Suriye’ye akan suyun burada tarımda
kullanılması, iki ülke arasında sınır boyunca mayınların
temizlenmesi, mayından temizlenecek bölümün organik tarıma açılması
ve bu organik tarımdan sağlanan ürünlerin bölge kalkınmasında
hizmete sunulması, GAP’taki bütün ürünlerin, bütün sonuçların
değerlerin ortak kullanılması bütün bunlar konuşuldu. Fırat
nehriyle ilgili olarak bu konunun 1987-1993 antlaşmaları
çerçevesinde yeniden görüşülmesi ve karşılıklı olarak bu konuda
anlaşmaya varılması konuları da görüşüldü ve bütün bu başlıklarda
mutabakata varıldı.
Söyleşi: Nevin Sungur
Kaynak: NTV